Hıncal Uluç ile haftanın gündemi

Sabah Gazetesi'nin usta kalemlerinden Hıncal Uluç geçtiğimiz haftaya damgasını vuran spor olaylarını Sabahspor.com okuyucularına değerlendirdi. Uluç 'Sneijder son maçlarda resmen takımı 10 kişi oynatıyor. Eli cebinde dolaşıyor adeta. Bir de Hamza hoca onu yanlış yerde oynatıyordu. Telles'in önünde. Sneijder geriye hiç gelmediği, hiç yardımcı olmadığı için hücum beki olarak takıma konulan Alex ileri gittiği zaman Galatasaray'ın sol kanadı darmadağın oluyor. Bu yüzden bütün gazeteler 'Galatasaray'a şok! Galatasaray'da şansızlık diye' yazarlarken ben bir Galatasaraylı olarak için için mutlu oluyordum. Ama bu defa da Hamza hocanın taktik yanlışlarını gördük' dedi. İşte çok konuşulacak o röportaj Özge AYDIN/ SABAHSPOR.COM #Sayfa# Süper Lig'de son 4 maçını kazanan G.Saray'a, G.Birliği 'dur' dedi. İki puan kaybeden Aslan'da, Beşiktaş derbisi öncesi hesaplar da bozuldu. Melo-Sneijder-Chedjou üçlüsü Ankara'da yoktu. Maçla ilgili neler söyleyeceksiniz? Bir defa ilk dört maçın kazanılmasında Hamza hocanın bir sihirli değnek dokunuşu olmadığını başından beri söylüyorum. Hala da söylemeye devam ediyorum. Yani, takıma moral açısından bir katkısı var. Biraz da şansı vardı. O dört maçı aldı. Bu defa bence gene şanslıydı. Chedjou, Sneijder ve Melo'nun olmayışları Galatasaray için eksik değil. Tam tersini düşünüyorum. 11'e 11 oynama fırsatı veren kayıplardı bunlar. Chedjou'nun bu takımda ne işi olduğunu hala merak ediyorum. Galatasaray'ın ligin en çok gol yiyen takımlarından biri olmasında başrol oynayan hataların yaratıcısı. Savunmayı bozan adam, bireysel büyük hatalar yapıyor, pozisyon almayı bilmiyor, kademe anlayışı yok. Yanında oynayan Semih'i de dağıtıyor. Lider oyuncu vasfı hiç yok. Böyle bir oyuncuyu niye ısrarla ve inatla tutuyorlar, oynatıyorlar aklım almıyor. Melo, aslında Chedjou ile mukayese edilmeyecek kadar yararlı bir oyuncu. Ama o da bir canlı bomba. Her an oyundan atılabilir, her an takımı eksik bırakabilir. Sneijder son maçlarda resmen takımı 10 kişi oynatıyor. Eli cebinde dolaşıyor adeta. Bir de Hamza hoca onu yanlış yerde oynatıyordu. Telles'in önünde. Sneijder geriye hiç gelmediği, hiç yardımcı olmadığı için hücum beki olarak takıma konulan Alex ileri gittiği zaman Galatasaray'ın sol kanadı darmadağın oluyor. Bu yüzden bütün gazeteler 'Galatasaray'a şok! Galatasaray'da şansızlık diye' yazarlarken ben bir Galatasaraylı olarak için için mutlu oluyordum. Ama bu defa da Hamza hocanın taktik yanlışlarını gördük. Yani, Galatasaray'ın iyi bir savunması yok. Tekrar ısrarla ve inatla söylüyorum; bu maçta göklere çıkarılan Muslera dahil (ki gerçekten çok güzel kurtarışları var ama hangi golü yiyeceği de belli değil) Galatasaray'ın çok kötü bir savunması var. O savunmanın düzelmesi lazım. Bu zamana bağlı bir şey. O zaman süresinde de Galatasaray'ın puan kazanması gol atması ile mümkün. Yani Galatasaray hücuma dönük futbol oynamak zorunda. Kazanmak için de bir gol atması yetmez. En az 2-3 tane atması lazım. Çünkü savunmanın ne kadar yiyeceği belli değil. Oyununu buna göre kurmak zorunda. #Sayfa# Şimdi, sahaya çıkan takıma bakıyoruz. Maçtan sonra eleştirileri de okudum. Ortada Galatasaray'ın çift forvetle 4-4-2 oynadığı iddiaları var. Hatta Hamza hocayı şahit gösteriyorlar, maçta sonra 'Uçtaki iki adamdan birini almakta geç kaldım' dediği için. 1- Galatasaray 4-4-2 oynamadı. Galatasaray 4-2-3-1 gibi garip sistemle oynadı. İlerideki bir numara, yani tek forvet Umut. Burak onun arkasındaki üçlüde. Şimdi eğer bu garip sistemle oynayacaksan oyun karakteri icabı ilerideki adam Burak, üçlüdeki adamın Umut olması lazım. Çünkü, Umut 60 metre içinde yani bir 18 ile öbür 18 içinde koşan adam. Her maçta böyle oynuyor. Burak'ın üstün yanları ise rakip savunmanın arkasına yaptığı dalışlar. Ve oradan yarattığı gol pozisyonları. Savunmanın arkasına özellikle Selçuk tarafından atılan toplarda Burak'ın yaptığı ataklar pozisyon yaratıyor. Hamza hoca bu iki futbolcuyu oynadıkları, alıştıkları futbolu tersine çevirerek yerleştirdi. Burak'ı ortaya, derinliği de Umut'a. Burak yeterince geriye koşamadığı için orta saha boş kaldı, Umut rakip savunmanın arkasına atılan toplara koşma tarzında olmadığı için de böyle pozisyonlar yaratamadı Galatasaray. 2- 4-4-2'de (Ki Galatasaray'ın oynaması gereken oyun bu. Eğer bu haftaki Beşiktaş maçını kazanmak istiyorsa gene 4-4-2 oynaması lazım. Bunu altını çizerek söylüyorum. Çünkü maç sonrası konuşulanlara ve yazılanlara bakıyorum, medyanın Hamza hocayı tek forvete iter gibi bir havası var ki Beşiktaş'ın ekmeğine yağ sürülsün. Galatasaray gol atamadan Beşiktaş'ın atacağı gollerle maç bitsin) hücum gücünü sağlayan öndeki iki adam değil. İki dörtlünün iki yanındaki adamlar. Yani, geri dörtlünün sağındaki ile orta dörtlünün sağındaki adamın yaptığı sağ kanat akınları, geri dörtlünün solundaki ile orta dörtlünün solundakinin yaptığı ikili sol kanat akınları. Bunlar rakip savunmayı çökertir. Bunlar rakip savunmayı çökerttiği zaman ortadaki çift forvette alabildiğine geniş alan ve gol pozisyonu kalır. Şimdi bu haftaki maça bakın. Bir hafta evvel maçı döndürdü dedi Hamza hoca, Hamit girip Sabri ile beraber sağdan yaptıkları kanat akınları ile. Bu maçta bir tane Sabri – Hamit akını gördünüz mü? #Sayfa# Takımdaki en kötü isimlerden biri de Hamit'ti. Peki Telles? Maçın başında önünde Olcan varken (yani önünde değil de ortadaki, forvetin arkasındaki üçlünün solunda) bir- iki akın yaptılar. Sonra garip bir şekilde Hamit de ortaya kaydı. Olcan da ortaya kaydı. Orta sahada kalabalık vardı ama (Fatih Terim zamanından beri yer paylaşımı, pozisyon paylaşımı, mekân paylaşımını bilmediği için Galatasaray) boştu yine orta saha. Ne oldu? Kanat akınları da yapamaz oldular. Telles tek başına, Sabri tek başına kanat akını da yapamaz oldu. Kanat akınları yapamadığın zaman ileride iki adam değil, yirmi iki adam olsa ne fark eder? Yani Hamza hoca garip bir takımı garip bir şekilde oynattı ve Galatasaray'ın pozisyona girme şansını bitirdi. Bu maç o zaman rakiplere kaldı. Onlar ne yaparsa o olacak. Allah'tan adamlar Galatasaray'dan korktukları için fazla gelemediler. Geldikleri zaman da girdikleri gerçekten net pozisyonları Muslera akıllara seza önledi. Muslera'nın Galatasaray'daki en başarılı maçlarından biridir bu maç. Maç daha farklı olabilirdi. 3 puanı kaçıran Gençlerbirliği idi. Evet. Hakikaten bu oyunla... Şimdi Hamza'nın futbolculara iki gün izin vererek 'Kendinizi toplayarak gelin' demiş. Dilerim Hamza da kendi toplar bu iki günde. O maçın videolarını kapanıp izlemiştir, yaptığı hataları görmüştür ve de Beşiktaş maçında inşallah yüzüne gözüne bulaştırmaz. Prandelli döneminde maçlarda koşu mesafesi 102 kilometreye kadar düşen Galatasaray, Gençlerbirliği maçında tavan yaptı. Cim Bom önceki günkü karşılaşmada takım halinde 112 kilometre koşarak sezonun en yüksek rakamına ulaştı. Efendim, ben o istatistiklerin Türkiye'de futbolu geriye gitmesine sebep olduğuna inanıyorum. O istatistiklere girmek için lüzumsuz koşular yapıyorlar. Örnek vereyim, size de vereyim, Hamza'ya da vereyim. Maçın en çok koşan adamlarından bir tanesi Emre Çolak. Lütfen bir maç 90 dakika Emre Çolak'ı oynadığı sürece izlesinler. Nereye koşuyor, nasıl koşuyor ve ne işe yarıyor bu koşması. Sneijder de öyle. #Sayfa# Emre Çolak yine gol attı. Emre Çolak'ın gol atması Galatasaray'ın aleyhine. Çünkü gol attıkça takıma yerleşiyor. Palavra goller atıyor. O yüzden 'Vay bu gol atıyor' diye takıma yerleştiriyorlar. Emre Çolak'ın oynadığı Galatasaray küçük Galatasaray'dır. Kümede kalmaya oynayan takımlarda oynarlar Emre Çolaklar, Yektalar. Ocak ayı transfer ayı. Onun için bunları açık seçik söylüyorum. Büyük takımsan büyük futbolcu ile oynayacaksın. Büyük futbolcu koşmaz, büyük futbolcu koşturur. Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en büyük efsanelerinden biri Hagi. Kaç metre koşuyordu maçta? Ama tutabiliyorlar mıydı Hagi'yi koştuğu zaman? Ekonomik oynayacaksın. Bizimkiler maçın sonunda 10 kilometre koştuğu zaman (çünkü Şansal onları ilan ediyor) 'Vay Galatasaray'dan üç kişi 10 bin koşmuş. Aman haftaya ben de koşayım' diye yerli yersiz koşup kendi kendilerini tüketiyorlar. 1-Aptalca koşunun hiçbir yere faydası yok. 2- Sinsice yapılan istatistik koşular. Adamın 5 metre açığından eskortluk yapıyorsun. Bunun adı koşmak değil. Koştun mu bastıracaksın, ikili mücadeleye gireceksin. En azından adamın hızını keseceksin, topu çalamazsan bile. Adamın arkasından iki metre geriden koş Allah koş. Ne o? Galatasaray'ın en çok koşan adamı. Aynı şey paslar için de geçerli. 398 olumlu pas. Başınızda patlasın o olumlu pas. Geriye, yana ve kaleciye verilen pas olumlu pas nasıl olabilir ya! Olumlu pas takımın oyununu geliştiren, bir adım öteye götüren pastır. Geriye götüren değil. Rakip 18'in üzerinde şut pozisyonundayken adamın geriye çıkarıyor topu. O da geriye çıkarıyor santraya geliyor top, o da yana çıkarıyor stopere geliyor top, o stoper kendi kalecisine atıyor ve şut pozisyonundaki, gol pozisyonundaki Galatasaray'ın akını Muslera'da bitiyor. İstatistiklere geçen 5 tane olumlu pas. Allah belanızı versin resmen. 18'in üzerinde gol pozisyonundaki Burak'a atsa topu ve Burak o topa yetişemese olumsuz pas diye geçiyor istatistiğe. Türk futbolunun bu kadar kötü duruma düşmesinin sebebi bu istatistikler ve bu istatistiklerin iç yüzünü konuşmadan sanki bunlar marifetmiş gibi yayın yapan yayıncı kuruluş. Maraton'da izlerken midem bulanıyor artık. 'Bu yüzkarası istatistiklere kanmayın arkadaşlar' demesi gerekiyor. Şansal demeyebilir ama orada Mustafa Denizli gibi bu ülkenin en iyi teknik direktörlerinden biri var. 'Ben böyle dolap beygiri gibi koşan adamı oynatmam. 5 kilometre koşsun ama anlamlı koşsun' diyecek adam Mustafa Denizli. 'Topu rakip 18'den kendi kalecisine gönderenler nasıl olumlu pas diye geçer' diyecek Mustafa Denizli. Demiyor, öyle bakıyor. Futbolda yazılan istatistikler tam bir yüzkarası. Kötü futbolun teşvikçisi.

Hıncal Uluç ile haftanın gündemi

EN SON HABERLER