Pazar 18.01.2015 00:00

İlyas Tüfekçi, ALS'ye direniyor

Türk futbolunun önemli değerlerinden İlyas Tüfekçi, yakalandığı ALS hastalığıyla amansız bir savaş içinde.

Fanatik Gazetesi'ne röportaj veren efsane futbolcu, "Hastalığım ölümcül ama sonuna kadar mücadele edeceğim" diyor ve ekliyor: Benim gibi olanların umudu olabilirim.
ALMANYA'NIN EN SEVİLEN TÜRK FUTBOLCUSUYDUM…

"İnternetten dolayı yeni jenerasyon gençler benimle ilgili bilgi sahibi olabiliyorlar. Beni tanıyorlar hem bu Almanya'daki gençler Türk çocukları hem de Türkiye'deki futbol severler özellikle Galatasaraylılar geçmişte hizmet ettiğimiz için o kulüplerde bizi araştırıp bizimle ilgili ciddi bilgi sahibi oluyorlar. Tabi Almanya konusu çok daha hassas. Beni iyi tanıyanlar iyi biliyorlar mütevazı bir insan olduğumuzu hiçbir zaman kibir nedir bilmedik bilmemde. 55 yaşına geldim kibirin k sini hiçbir zaman yaşamadım. Ama şunu söyleyebilirim. Ben 1977'de Hertha Berlin'in genç takımında oynarken A takım Bundesliga kadrosuna alınan ilk Türk çocuğu olarak onlarla antrenmana çıkmanın ne demek olduğunu ne kadar kıymetli bir şey olduğunu buradan söylesem de belki anlamayacaklar. Bundesliga açık, rakipsiz, dünyanın en iyi, en zor ligiyken genç takımında 17 yaş ekibi oyuncuya ön mükavele verip, orada antrenmanlara çıkmam ve o zaman bugünkü gibi yabancı oyuncu serbest değildi. Ben yabancı statüsündeydim. Sadece her Bundesliga takımında 2 oyuncu yabancı ülkeden oynayabiliyordu. Kulüpler yabancı haklarını genelde de Avrupa'nın en iyi oyuncularından mesela Yugoslavya milli takımından Brezilya'dan veya Hollanda'dan Fransa'dan gelen önemli iyi oyuncular olarak kullanıyordu. Dolayısıyla bir Türk çocuğu olarak onların arasına girmek, onlara rakip olmak öyle çok kolay bir şey değildi. Tam tersi zordu. Benim fiziksel yapım yani 1.65 boyumla 300 tane Bundesliga oyuncusu arasında 300.'cüydüm. Benden daha kısa bir oyuncu yoktu. Hertha Berlin'in teknik direktörü Kuno Klötzer, bu fizikle Bundesliga'da oynayamaz diye düşünüyordu. Beni fazla oynatmıyordu şans vermeyi bile düşünmedi. Bunu hissettiğim için de Hertha Berlin'in başkanı beni oğlu gibi çok sevmesine rağmen ben zor yolu seçtim ve çok daha zor şartlarla Stuttgart'a gittim. O takımın o sene en başarılı oyuncusu seçildim. O günkü şartlar hakikaten çok daha ağırdı.
"TÜRKLER DIŞARI DİYE BANA HAKARET EDİYORLARDI"
Bir de Almanya'da o zaman işsizlik tavana vurmuştu. Türklerden dolayı Almanların iş bulamadığı mağdur olduğu düşüncesi vardı. Bunları stada Türkler dışarı diye bana hakaret ediyorlardı. Yani Türklerin çilesini ben çekiyordum. Ben bunu 20 yaşta yaşamış birisiyim. İlk maçım Dortmund-Stuttgart maçıydı sahaya girdim daha ısınırken Türkler dışarı diye bağırmaya başladılar. Biliyorlardı ben Türküm oyuna gireceğim. Oyuna girdim Dortmund'un stadı hemen hemen 70.000 kişilikti. İlk Bundesliga maçım böyle bir atmosferdeydi. Normalde etkilenmem lazım ama bu beni daha da kamçıladı. Zaten benim en önemli silahım hırsım. Taraftarlar Türkler dışarı diye bağırırken ben oyuna girdikten 1 dakika sonra gol attım. Ondan sonra bir anda Almanlar sustu 70.000 kişiyi bir golle susturdum. Bunlar benim için çok özel. O günlerde Stuttgart'ın çevre illerden binlerce Türk, benim maçımı izlemeye geliyordu. Bu Almanya'da ilk bana nasip oldu. Almanya'da Cumartesi günleri saat 17.15'te maçlar biterdi 18.00'de devlet kanalı ARD, Bundesliga maçlarının özetlerini yayınlardı. Özetler, reyting rekoru kırardı. Kadın-erkek, çoluk-çocuk otururlardı benim maçımı izlerlerdi. Ben oradaki Türklerin sembolü oldum. Şunu da belirteyim o yıl arka arkaya Avrupa'daki Türk sporcular arasında yılın sporcusu seçimleri oluyordu. Erhan Önal ile Erdal Keser'in toplam oyu, bana verilen oyların yarısı bile değildi. Bana karşı olan sevgi çok farklıydı. Aradan 30 yıl geçmesine rağmen internetten görüştüğüm yurt dışındaki arkadaşlarım bana o kadar içten davranıyorlar ki bunu para versen yaptıramazsın. O dönemlerde Türk takımları Avrupa kupalarında çok zayıf kalıyorlardı. Daha 1. turda hemen hemen hepsi eleniyordu. Ben o zaman Stuttgart'da oynarken 3. turda oynuyordum. Türk bayrağını, Türklüğü temsil eden bendim. O arada Schalke kulübüne transfer oldum orada da 2 yıl oynadım. Schalke kulübü Türkleri hiçbir şekilde kabul etmeyen farklı yapıda bir kulüptü. Onlar bile beni kabul etti. Benim misyonum sadece gol atmak değildi ben orada Türklerin tek temsilcisiydim. Tabi Erdal ( Keser ) gibi çocuğuma Alman adı vermedğim için orada yaşayan vatandaşlarımız tarafından daha da sevildim…"

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.