Gürcan Bilgiç: Ruhları ölmüş!
Kaybedilen puanların peşinden gelen gerçek, büyük takım olma duygularının kaybolması... Fenerbahçe'nin kadro kalitesi ve tecrübeli kadrosunu favori sınıfına sokarken, kazanmak ve vazgeçmemek adına her maçı kemiren o agresifliğin kaybolduğunu fark edemedik. Balıkesir ve Sivas maçlarındaki ciddiyetsizlik ve sorumluluktan kaçmayı, rakibi küçümsemek ile konsantrasyon eksikliği olarak yorumlayanların, gittikçe eriyen güven duygusunu fark etmediklerini gördük.
Kaledeki gol sayısının artmasıyla; Kuyt-Meireles ikilisinin yokluğu arasındaki paralelliği analiz edemeyen bir teknik adam ve başkan vardı. Kuyt'ı saha dışına almanın mantığı, bu eski ezberler ve kaderciliğin cezası. Şampiyonluk için mücadele eden bir takımın hevesini taşıyan bir-iki oyuncu koyabiliriz yazımıza ama Fenerbahçe'yi zirvede tutan özelliklerin artık kalmadığının altı çizilmeli.
Soyunma odasına inip, oyuncuları fırçalayıp, bir de oyuncu değişikliğine karar veren başkan olduktan sonra, İsmail Kartal'ın takıma hükmetmesi mümkün değil. Bu akıl karışıklığının içinde sahaya çıkan takımın da, yapılan değişikliklerin de arkasında "sağlıklı" bir akıl aramak mümkün değil. Diego'nun üstlendiği hücum organizasyonlarında Sow yine kaçaklar arasında. Baskılı oynayacağın bir maçta pas kalitesini tercih edeceğine, Meireles yerine, defansif görevi öncelik görmek de anlaşılır gibi değil. Bütün bunların arasında maçın hakemi Mete Kalkavan'ın da aslında kelebek kalbine sahip olduğunu, gördüklerini cesaretle yorumlayamadığını görmek de üzücü. Gökhan'ın sarı kart gördüğü pozisyondaki taban hareketine "devam" demek, Diego'nun düşürülüşüne "oyna" işareti yapmak bunların göstergesi. Bir ileri adım da Mete Kalkavan'dan üst düzey hakem falan olamayacağı.
4. yıldız mücadelesinde 4 puan önde olduğu Galatasaray'ın 3 puan gerisine düşme başarısını gösteren Aziz Yıldırım-İsmail Kartal ikilisi, bir deneme-yanılma örneği olarak önümüzdeler. Birisi oyuncağı elinden alınmasın diye her şeyi yapmaya devam edecektir. Geçen sene bu zamanlar takımı şampiyon ilan eden teknik adamı kovması, zirveyi kurgulayan Aykut Kocaman'ı göndermesi, "Şampiyonluğu ben kazandım, ben para verdim" diyerek, alın terlerini silip atması önemli değil. "Zaten üç yılda bir şampiyon oluyoruz" gibi bir bahane bulup aradan sıyrılacaktır.
Rıdvan Dilmen: Fenerbahçe şuurunu kaybetmiş
Maçtan önce böyle bir oyun beklenmiyordu. Balıkesirspor'dan ders çıkarılmıştır diye düşünülüyordu. Ama şunu söyleyeyim; Erciyes buraya beraberliğe gelmemiş, kazanmaya da gelmemiş... 5 atmaya gelmiş. Büyük takımlar bunu kendi evinde avantaja çeviremiyorsa problem var demektir... Erciyes'te sol bek şut attı, sağ bek şut attı, üç forvetin tamamı şut attı. Murat Yıldırım, Oğulcan pozisyona girdi orta sahadan. Buna karşılık Fenerbahçe'nin "Bu da kaçar mı?" dediğimiz bir pozisyonu yoktu. İkinci yarıya gelince. Bana göre Erciyes'in ofsayt çalınan pozisyonu gol. Hakem, daha doğrusu yardımcı hakem Alpaslan hoca atladı ve Erciyes'in iki puanı gitti. 90'da da Fenerbahçe'nin net penaltısını vermedi. Erciyesli kontrolsüz atlıyor ve Diego penaltıyı alıyor.
Fenerbahçe 2-4-4 ile başladı maça. İkinci yarıda ise iki değişiklik yaptı ve 3-4 pozisyona girdi. Ancak taktik düzeni olmayan, karambole dönen bir oyun vardı.
Sonuçta futbolu taraftar anlıyor. Kazanırken dahi mutlu etmeyen bir Fenerbahçe var artık sahada. Düşünün takım kritik bir maça çıkıyor; saat de fena değil, pırıl pırıl bir hava var. Bir 30 bin olması lazım tribünlerde ama demek ki tatmin etmiyor taraftarını Fenerbahçe. Çünkü ümidini kaybetmiş taraftar. Çünkü takıma güvenmiyorlar, inanmıyorlar. Bir yerde "Lastik patlayacak" diyorlardı ve bu beraberlikle Fenerbahçe çok ciddi bir yara aldı. Geçen haftaki Sivas maçı ve öncesi. Sadece kötünün iyisi bir oyunla kazanılan Galatasaray maçı var.
Oyunla ilgili taktik ne yazsak boş. Fenerbahçe vasat kalecisinden kötü Webo'suna kadar, Gökhan ile Caner'in de düşük olduğu bir maç oynadı. Her zaman çok iyi oynayan Mehmet Topal bile vasattı aşamadı. Ama şuurunu, kontrolünü kaybetmiş bir takım vardı sahada. Meireles oyuna giriyor, küskün, bam güm vuruyor toplara. Fenerbahçe'ye bir aidiyeti kalmamış. Sanki protesto eder gibi oynuyor. Bu çözülmeyi, dağınıklığı açıkça görüyoruz.
Fenerbahçe bundan önce hep çok diri dururdu, ama fizik gücü de düşük artık. Artık Mersin maçı daha da zorlaştı. Oyuncular çöküntüye uğradı. Fenerbahçe'de birçok oyuncu zaten defolu geldi buralara... Alves'i, Kuyt'ı, Diego'su... Sadece iki beki istikrarlı olmaya çalışırken onlar da düşmeye başlayınca Fenerbahçe durdu.
PERŞEMBENİN GELİŞİ
Erciyes'te 1996'lı Mehmet Seçme sadece 18 dakika bir lig maçında oynayıp Fenerbahçe karşısına çıkıyor. Fatih Tekke hoca birçok oyuncusunu da getirmedi buraya. İşte Fenerbahçe böyle bir takımı yenemiyor. Fenerbahçe buralara zaten kötü oynayarak geldi. Bir rakip taraftar düşünün, açtınız radyoyu Fenerbahçe 1-0 önde ve kapattınız. Ne beklersiniz, fark olmasını. Ama maç 1-1. Demek ki perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Fenerbahçe kazanırken de kaybettiğinin farkında değildi.
Ahmet Çakar: Yabancı hakem gelsin
Fenerbahçe, şampiyonluk yolunda çok ağır bir yara aldı. 3 puanlık farkı telafi etmek ne kadar kolay ne kadar zor, karar siz okuyucuların.
Ama 3 maç kala eğer F.Bahçe 3 puanlık farkı kapatırsa büyük bir futbol mucizesine imza atar. Üstelik siz bu satırları okurken daha Beşiktaş maçı oynanmamıştı. Dolayısıyla rakip sadece Galatasaray değil, aynı zaman Beşiktaş da. Önce şunu söyleyeyim, F.Bahçe kesinlikle bu puan kaybını hak etti. Kötü oynadılar. Rakip Erciyes, özellikle ilk yarıda F.Bahçe'yi sahadan sildi. Kaçan goller, direkten dönen toplar... Erciyes birazcık şanslı olsaydı daha ilk yarıda skor olarak da F.Bahçe'yi darmadağın ederdi. İkinci yarı F.Bahçe önemli bir baskı kurdu. Özellikle son 15-20 dakika oyunu tamamen yarı alana yıktılar ama şampiyonluk umudunu sürdürebilecek o golü bulamadılar. F.Bahçe şampiyonluğu kaybederse herhalde 20 milyonluk F.Bahçe camiası şunu söyleyecek: "Küme düşmüş Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor, Aziz Yıldırım İnşaat Fenerbahçe'yi şampiyonluktan etti."
Yanlış hocalar, yanlış transferler, bazen insanı ve camiaları böylesine zor durumda bırakabilir. Haftalardır söylüyorum, yabancı hakem gelsin diye. Türk hakemler başaramıyor. İşte dün geceki Mete Kalkavan'ın yapamadığı gibi. Tartışılacak çok ama çok karar var ama sonuca etkili iki kararından bahsedelim... İlki 90'lı dakikalarda Erciyesspor'un ofsayt diye sayılmayan golünde. Yazımı yazdırırken Lig TV'nin pierosu ne dedi bilmiyorum. Ama bence gol nizami ve hatanın en büyüğü ise son dakikalarda F.Bahçe'nin verilmeyen penaltısı. Dünyanın her yerinde Erciyesli oyuncunun Diego'ya yaptığı çelme penaltıdır. Ama hakem Mete Kalkavan'a göre, penaltı değil. Yazık! Olan Türk futboluna oluyor.