Usta yazarlar Trabzonspor-Fenerbahçe maçını değerlendirdi
Hüseyin Avni Aker'e veda maçında Trabzonspor sahasında Fenerbahçe'ye 3-0 mağlup oldu. SABAH Spor yazarları da Trabzonspor-Fenerbahçe maçını sizler için yorumladı
Trabzonspor için çok üzülüyorum. Eğer ismi Trabzonspor olmasa, bordo-mavili formaları da giymeseler Türkiye'nin kalitesiz ve organizasyon yönünden Süper Lig'deki en kötü takımı diyeceğim. Maça bakıyoruz, Fenerbahçe'de bazı oyuncular eksik, stat tıklım tıklım dolu, üstelik Avni Aker'deki son maç.. . Ama sahada Trabzonspor diye bir takım yok. Yabancı oyuncuların hemen hemen hiçbiri belli bir kalitenin üzerine çıkamıyorlar. Yerlilerin durumu malum. Bunlar yetmiyormuş gibi Fenerbahçe'nin en önemli hücum silahı olan kontrataklara yakalanıp maçı kaybettiler. 3 gol yediler ama 5 ya da 6 da olabilirdi. Acı olan şu; Fenerbahçe kalesinde Volkan değil de Volkan'ın 15 yaşındaki oğlu oynasa yine de Trabzonspor gol atabilecek bir görünüm sergilemedi. Bir duran top sonrası Yusuf tam top kaleye girerken sağ koluyla çıkarttı. Hemen dönen top da gol oldu. Hakem penaltıyı verdi, Yusuf'u oyundan attı, Fernandao da penaltıdan golü yaptı. Trabzonsporlu oyuncuların birçoğu Lens'ten utanmalı. Bir Lens'in fizik gücü, neredeyse 4-5 Trabzonsporluya eşit. Ona dokunan tüm Trabzonsporlular betona çarpmışçasına yere düşüyorlar. Mesela ikinci golde sol bek, Lens'e faul yapayım dedi, çarptı ama kendini yerde buldu. Lens de getirdi Sow'un önüne bıraktı, Sow da maçı bitiren ikinci golü attı. Aynı Lens ikinci yarıda yine traktör gibi bir performans sergiledi. Ya da başka bir deyimle biçerdöver gibi. Attığı üçüncü gole bakın, eze eze geliyor. Durdurabilen bir tane Trabzonsporlu oyuncu yok. Ve iyi vurup üçüncü golü yapıyor. Dünün en acı tablosu, Türk futbolunun en önemli mozaiklerinden biri olan Trabzonspor'un düştüğü durumdur. Bu oyuncuları kim transfer etti? Kaç para harcandı? Bu oyuncuların kariyerleri ne? Hepsi kocaman birer soru işareti. Fenerbahçe bu galibiyetle tepeye biraz daha yaklaştı. Gelelim Ali Palabıyık'a: İyi hakem, hoş hakem, üstelik soğukkanlı ama penaltıda büyük hata yaptı. Kaliteli hakem, gözünün önünde olan penaltıda bir saniye bekler. Yusuf Erdoğan'ın kolundan dönen top saniyeden de kısa sürede tamamlanıp gol oluyor. Hakem olarak burada bekleyeceksin, golden büyük avantaj olmadığı için de golü vereceksin. Kural hatası değil ama ciddi bir hakemlik acemiliği!
Erman TOROĞLU: Kandırmayın!
Maalesef bazı şeyleri kabul etmek zorundasınız. Galatasaray camiası Mustafa Denizli'yi getirdi yıllar sonra, ne dediler, "Mustafa Denizli Galatasaray'ı kurtaracak." Denizli kendini kurtardı. Gene aynı, yıllar geçti bu sefer, "Trabzonspor'u Ersun Yanal kurtaracak" dediler ama Ersun Yanal kendini kurtarmaya kalktı. Bakın: Böyle bir zavallı, böyle bir dirençsiz, böyle bir amatör Trabzonspor'u ben 1967'lerden beri görmedim. Verdiğim tarihe dikkat edin. Sabır, sabır diyorlar ama şu bir gerçek; sabırla bu iş olmaz. Trabzonspor'da Ersun Yanal da olmaz. Onun kafası başka yerlerde, o kendini kurtarmaya bakıyor. Yorumculuk yapsın daha iyi. Şimdi dönelim ikinci pozisyona... Fenerbahçe hücum ediyor, Trabzonsporlu bir oyuncu topu çizgi üzerinden koluyla çıkarıyor. Pozisyon devam ettiğinde Fenerbahçeli ikinci oyuncu vuruyor ve gol oluyor. Hakem golü iptal ediyor, kırmızı kart veriyor, penaltı attırıyor. Arkadaşlar bakın: Futboldaki en büyük ceza goldür. Golden büyük ceza yoktur. Sen golü verirsin, sarı mı kullanırsın kırmızı mı kullanırsın o ayrı bir konu. Bunun için dünya futbolunda enteresan cümleler var. "Kırmızı kart verirsin, penaltı attırırsın, golü verirsin, sarı kart verirsin" diye... Şimdi ben size soruyorum. 28. dakikada pozisyona kırmızı kart verdin yani rakibi eksilttin, bir de penaltı verdin. 28 ile 90 arasındaki süre 62 dakika. Diyeceksiniz ki, kırmızı kart önemli. Bu kural ya! 62 dakika 10 kişi oynayacak rakip. Peki penaltıyı atan kaçırdı. Rakip de 10 kişi. Sen maçı kazanmaya garanti verir misin? Bu bir... Şimdi dönüyorum. Madem bunu böyle uyguluyorsun; aynı pozisyon 89'da da oldu. Adamı attın, penaltı verdin. Penaltıyı kaçırdı. Kaldı 1 dakika... Neyin avantajı bu.. Yani insanları neden böyle aldatıyorsunuz. Beyler bir kural vardır uygulanır. Bu 1. dakikada da aynıdır, 90. dakikada aynıdır. Biz gene dönelim maça... Maçtan evvel de maçta da Trabzonspor'un kazanma şansı yoktu. Bir tek şansı vardı, Fenerbahçe'ye çelme takıp berabere kalması. Bence o da zordu. Ama bir gerçek var, Yanal kendini yenileyecek, eski Yanal'a dönecek, her şeyiyle "Ben ne yapıyorum, ne yapmıyorum, neyi yapamıyorum arkadaşım?" diyecek. Trabzonspor yönetimi de kendine gelecek. Dolmuşa gelmeyecek.
Rıdvan DİLMEN: Fenerbahçe'nin en rahat maçıydı
Teknik olarak çok konuşulacak bir maç olmadı. Fenerbahçe'nin 5'er gol attığı Kasımpaşa ve Karabük maçları dahil oynadığı en rahat maçıydı. Trabzonspor ilk 10 dakikada ev sahibi olarak yarı sahada oynadı o kadar... Yürüyerek, sağlıklı spor yaparak, Lens'in yıldızlaştığı maçı kazandı Fenerbahçe. Ersun Hoca'nın en büyük hatası ilk yarıyı 1-0 kapatamayışıydı. 'Orada bekleyin' diyebilirdi takımına... Fenerbahçe için rakipleri kazandığından dolayı bu maç çok önemliydi. Şimdi dönüşte kendi sahasında oynayacak. Galatasaray ve Beşiktaş ise deplasmana çıkacak. Ardından 5 puan gerisinde olduğu Başakşehir ile sahasında final maçına çıkacak. Bunların hesabını yapabilmeleri için kazanması gerekirdi. Bu anlamda Trabzon'da psikolojik şartlar kötü ama iyi bir rakip yoktu. Trabzonspor fizik, taktik ve bireysel olarak kötü, sadece forması, CV'si olan bir takım olmuş. Fenerbahçe'nin öyle bir oyun yapısı var ki; zor gol yiyen bir takım. Ligin en çok gol atan (34) takımı. Ama bakıyoruz hep kontratak golleri atıyor. Fenerbahçe bekleyen, çabuk hücuma çıkan bir yapıya büründü. Dünkü kötü rakibe karşı bile yüzde 37'de kaldı ilk yarıda. Fernandao'nun iyi oyunu, Lens'in süper oyunu ve Sow'un kötü oyunu vardı Trabzon'da. Ama üçü birden kötü oynadı mı pozisyona giremeden maçı bitirebilir Fenerbahçe. Orta saha dinamik ama üretken değil. Zaman zaman Alper ve Souza zorlamaya çalışıyorlar. Sabaha kadar gol yemezdi Fenerbahçe bu yapıyla. Ama Fenerbahçe şampiyonluğa oynayan bir takım olarak kontratak kültüründen çıkmalı. Fenerbahçe geçmiş yıllarda pas takımıydı, Advocaat ile bundan çıktı. Format, kültür değişikliğine gittti. Bu şampiyonluk için yeter mi bilmem ama skoru yakaladı mı farka gider. Fenerbahçe'nin üç tane silahı var: 1- Savunma... Fenerbahçe fizik olarak kuvvetli bir takım. 2- Kontratak ve duran toplar. 3- Öndeki oyunculara endeksli bir takım oldu. Öndeki üç oyuncunun formu kaderini belli edecek. Ama Fernandao kapalı defanslara karşı da fiziğiyle anahtar olabilir. Advocaat da bunu istedi. Kendisine göre haklı olabilir. Ama Fenerbahçe B planını da uygulayabilmeli. Onun için de transfer yapmalı. Emenike gittiğine de göre yapılacaktır. Bazı maçları tek kale oynamanız gerekir. O zaman 10 numara lazım olur Topal ile Souza'nın önüne...Ama Fenerbahçe eğer böyle bir oyuncu alırsa ona iki şey söyleyecek: 1- 20'den aşağı gol ve asist yapma. 2- Arada da defansa yardımcı ol. 10 numara transferi yapmıyorsa da arkadan ikinci bölgeye çabuk geçecek oyuncu lazım. Kısaca; Fenerbahçe işini yaptı, rahat oynadı. Temiz bir deplasman oldu. Trabzonspor seyircisi, heyecanını kaybetti. Bunun sebebi takımın performansı. Fenerbahçe şimdi iki maçını kazanırsa yarışta olur. Bu krediyi kazandı.
Gürcan BİLGİÇ: Daha akıllı daha yetenekli
Zirvedekiler kazanınca, kağıt üstünde beraberliğin iyi sonuç olduğu maçı kazanmak gibi bir zorunluluk doğdu Fenerbahçe'ye... Advocaat'ın eksikleri vardı. Üstelik önemli oyuncularından da yoksundu. Geçen haftalarda form tutan ve seyircisi önünde iyi bir kapanış hedefleyen Trabzonspor'un da hesapları vardı. Bu ortamda strateji kurmak, Advocaat için gereksiz gibiydi. Takımını kapattı, tempoyu düşürdü. Büyük maç planı içinde oyunu oynamak yerine, skoru hesaplayan fırsat anları için bekletti oyuncularını. Ve Lens ortaya çıktı. Penaltıyı getiren korner atışı onun ayağından çıktı. Moussa attığı golün pası da ve üçüncü gol de... Ne kadar plan yaparsanız yapın, "yetenek" karşısında çaresizsiniz. Ersun Yanal da, Trabzon defansı da bunu hissetti. Skor 2-0'a geldiğinde, eksik kalan Ersun Yanal'ın seçimleri de yok olmuştu. Hem oyunu tutacak, hem de tabelaya oynayacak. Üstelik bunu 11 kişiyken bile yapamayanlar ile yapmaya çalışacak. Fenerbahçe kadrosu buna izin vermeyen sakinliği ve düşük temposuyla, uzun toplarla oynama alışkanlığından da vazgeçmedi. Alan büyüdükçe, usta oyuncuların önü de açıldı. 60'dan sonra "Maç böyle bitsin" psikolojisi hem sahada, hem de tribünlerde hakim oldu. Yusuf Erdoğan ise yaptığı penaltı ve gördüğü kırmızı kart ile tüm dengeleri değiştirendi aslında. Daha 70 dakika varken, atılmayı göze alacak kadar acemice davrandı. Hem de böyle bir maçta. Büyük takımların, iyi oyuncular kadar, "lider ve oyun haklı" olanlara da sahip olması gerekiyor. Fenerbahçe nasıl Lens ile "farklı" bir takım oluyorsa, Trabzonspor'un da ortamı doğru değerlendireceklere ihtiyacı var. Ve eğer eksiklik konuşulacaksa, İsmail Köybaşı'nın da dünkü performansı doğru değerlendirmesi gerekiyor. Trabzon 70, Fenerbahçe ise 90 dakika on kişi oynadı.
Ömer ÜRÜNDÜL: Trabzonspor kırmızıda bitti
Dün geceki kritik maçta 27'nci dakikadaki bir korner atışında hem penaltı hem kırmızı kart olunca saha içi dengeleri terse döndü. Halbuki Trabzonspor maça hırslı, tempolu, presli ve atak başlamıştı. Fenerbahçeli futbolcular, Fernandao hariç uyur gezer gibiydiler. Takım savunması sallanıyordu. Topa sahip olunamıyor, pas yapılamıyor, sadece ileriye uzun toplar gönderiliyordu. Bu topları, hırslı Fernandao, sürekli takip ediyor, kafayla aşırtarak arkadaşlarına nefes aldırıyordu. Bu bölümde; Fenerbahçe'nin skor dezavantajına düşmemesindeki en önemli etken Trabzonspor'un ofansif girişimlerinin alışılmış biçimde planlı programlı olmayışındandı. Eksik Trabzonspor daha da çok süre varken bir atakta risk alıp, geride büyük boşluk bırakınca Lens alışılmış ani sprinti ile rakibini geçip Sow'a "Al da at" dedi. Maç da o dakikada bitti. Fenerbahçe hem sayısal fazlalığı hem de iki farklı skor avantajı ile en büyük eksiği olan topa sahip olma oranını iyice yükseltip hazırlık paslarına da ağırlık vererek bölüm bölüm de golü düşündü. Bu yarıda Lens arka arkaya yüksek kalitesini gösteren aksiyonlarını sahaya yansıttı. Önce arkadaşlarını besledi, sonra da üçüncü golü kendisi attı. Sonuçta F.Bahçe için sıkıntılı başlayan maç çok rahat ve farklı bir skorla sonuçlanmış oldu. Advocaat'ın en büyük doğrusu Volkan'ın yokluğunda başka macera aramayıp Fernandao ile maça başlamasıydı. Fernandao, F.Bahçe'nin yapısına baktığımızda çok gerekli bir santrfor. Dün en kritik 30 dakikada takımına nefes aldırdı. Geriye sürekli yardım edip toplar çıkardı. İşi bitiren 2. golün başlangıcı ondan geldi. Eğer Advocaat devre arasında onu kondisyon olarak daha güçlendirip şans tanırsa F.Bahçe de çok önemli bir açığı kapatır. Trabzonspor için dün geceki maça bakıp yorum yapmak çok önemli değil. Sezon başından beri saha içi performansları çok olumsuz. Yalnız istemekle futbol oynanmıyor. Kadro istikrarı oluşturacaksın, iyi takım savunması yapacaksın ve saha içinde organize olacaksın. Bu eksiklerin tümü bir arada olunca da başarılı olamıyorsun.
İskender GÜNEN: Ersun Yanal'ın bakışları
Birinci tespit: Her iki takım arasında büyük farklar var. İkinci tespit: Oyunda Trabzonspor adına strateji yanlışlığı var. Önce Fenerbahçe gibi bir takıma karşı kendi gücünüzü bilmek zorundasınız. Trabzonspor, oyuna yanlış bir başlangıç yaptı. Çünkü elindeki kadro, Ersun Yanal'ın oynatmak istediği sisteme uygun değil. Ersun Yanal, sezon başından beri rakibe kendi alanında baskı yapıp hatalarından kaynaklı ikinci topları alarak hücum girişimlerinde bulunmayı hedefleyen bir anlayışı takıma monte etmeyi düşünüyor. Oysa elinizdeki kadro, takım savunmasını öne çıkaran rakibe, önde basmayı değil kendi alanında bekleyen takım olmak zorunda. Dünkü maçta yine yanlış bir başlangıç... Ardından duran topta her zaman olduğu gibi yerleşme hatasından kaynaklı penaltı golü ve 10 kişi kalış... O anda Trabzonspor adına maç zaten bitmişti. Akabinde Lens'in orta alandan sürüklediği atak, Onazi'nin rakibi durdurması gerekirken rakibe yanlış hamlesi sonucu oluşan pozisyon ve yenilen ikinci gol. 2-0'dan sonra saha içi dengeler, tamamen değişti. Zaten takım olarak oyun bazında önemli sorunları olan Trabzonspor için sorunlar daha da fazla ortaya çıktı. Sezon başından beri bilinen Fenerbahçe adına bir gerçek var. Bu takımın en etkili silahı Lens. Onu bu kadar boş bıraktığınızda dünkü sonuç normal. Lens'in bulunduğu alanda Bero yokken Güray'ı düşünmek daha gerçekçi olurdu. Orta alanda Yusuf Yazıcı gibi teknik becerisi yüksek ve geçtiğimiz yıla göre devamlılığı olan oyuncu kenarda dururken Onazi ile oyuna başlamak son derece yanlış bir tercihti. Sezon başından beri her zaman vurgulamaya çalıştığım en önemli gerçek, takım olarak ne yapacağınızı düşünmek ve ona göre strateji belirlemek şeklindeydi. Evinizdeki maçta Fenerbahçe gibi bir takıma karşı oyunu kendi sahanızda kabul etmek, orta alanda çok adam bulundurarak topun kendinizde kalmasını sağlayarak çabuk ve hızlı öne oynadığınız zaman şansınız var. Ve önde N'Doye'un her maçta olduğu gibi dünkü maçtaki görüntüsü ile niçin ilk 11'de oynadığını da anlamak gerçekten çok zor.
EN SON HABERLER
- 1 Galatasaray haberleri: Galatasaray'da Yunus Akgün zirvesi!
- 2 Griezmann adım adım MLS'e!
- 3 Son dakika haberi: Galatasaray'da sürpriz gelişme! Tam bitti derken...
- 4 Gaziantep FK vites arttırdı!
- 5 Fenerbahçe - Samsunspor maçının VAR'ı hakemi belli oldu
- 6 Son dakika haberi: Fenerbahçe'de bitmeyen belirsizlik! Yıldız oyuncu ne yapacağını bilemiyor...
- 7 Son dakika haberi: Fenerbahçe'de Mourinho görüşme odasına! Sarı-lacivertlilerin geleceği şekilleniyor...
- 8 Banza gol krallığını istiyor!
- 9 Son dakika haberi: Osimhen için transfer savaşı! "Cimbom Nijeryalı yıldıza mesaj yolladı"
- 10 Son dakika haberi: Başakşehir-Trabzonspor maçı sonrası herkes onu konuştu: "Maçın adamı kesinlikle..."