Çarşamba 22.03.2017
Son Güncelleme: Çarşamba 22.03.2017

Fotoğrafta kalmasın

SABAH Spor yazarları, Serbest Kürsü’de haftanın gelişmelerini enine boyuna tartıştı

İkinci Futbol Zirvesi'ne Aziz Yıldırım ile Dursun Özbek'in tokalaşmaları damga vurdu. Cumhurbaşkanı'nın ricasıyla gerçekleşen bu tabloyu nasıl değerlendirirsiniz? Kalıcı olur mu, yoksa sadece göstermelik bir kucaklaşma mıydı?
MURAT ÖZBOSTAN: Cumhurbaşkanı'nın ortaya koyduğu sinerji sayesinde birbirleriyle konuşmayan, hatta medya üzerinden ağır laflar eden kulüp başkanlarının kol kola girmeleri, görüntü olarak göz kamaştırdı, büyük de alkış aldı. Ancak bu dostluk fotoğrafta kalmamalı... Futbolumuzda dostluk ve barış istiyorsak, başkanlar samimi tavırlarını sürdürmeye devam etmeli.
LEVENT TÜZEMEN: Futbol Zirvesi'ne Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın enerji ve sinerjisi damga vurdu. Dursun Özbek yönetiminde Galatasaray ile Fenerbahçe'nin çok fazla restleştiğine, sürtüştüğüne ve öfkeli dil kullanıldığına tanık olmadım. Bu kucaklaşma bence, sunidir, ayrıca Galatasaray'ın dinamikleri ve taraftar grubu Özbek'in, Aziz Yıldırım'la el sıkışmasına tepki gösterdi. Bunun sebebi, Yıldırım'ın Galatasaray ile ilgili sözleridir. Eğer bu tablonun içerisinde Trabzonspor ve Beşiktaş başkanları da olmuş olsaydı daha mantıklı ve etkili olurdu.
METİN TEKİN: O kadar güzel sahneler ki rekabetin sahada kaldığı, saha dışında ise dostlukların olduğu bir zirveydi. Türkiye'nin en keskin iki kulübü de Galatasaray ve Fenerbahçe'dir. Başkanların bu tablo içinde olması beni mutlu etti. Bu sürdürülebilir bir görüntü müdür, ondan çok umutlu değilim. Yaşananlar ya da kurulacak cümleler bu tabloları tersine çevirebiliyor. Bu tablo keşke tribünlere da yansısa ama bu şartlarda zor.
GÜRCAN BİLGİÇ: Samimi veya değil, kulüp başkanları bu pozları ve görüntüleri hep vermeli. Onlar camiaları temsil ediyorlar ve bir fotoğraf ile milyonları etkiliyorlar. Sokaktaki taraftarın bile birbirine bakışı değişir. İletişim budur. Türkiye'de metot "düşman" yaratmaktan geçtiği için, yöneticiler başarısız olduklarında hemen en kolay hedefe dikkatleri çekmek istiyorlar. Rakip takım, hakemler veya medya... Değişmesi gereken bu bakış açısıdır. Bu yöneticilerin olduğu süreçte, bu fotoğrafların olmaması sorgulanmalı. İki başkan, Cumhurbaşkanı'nın ricasıyla tokalaşıyor. Sonra medeniyet, kurumsallaşma falan diyorlar. Kısacası, fotoğraf versinler yeter, samimiyet onların olsun.

Önceki gün gerçekleştirilen Futbol Zirvesi'nde F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile G.Saray Başkanı Dursun Özbek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın isteğiyle tokalaşıp, dostluk pozu verdi.
YABANCI MESAJI İYİ ALINMALI
Futbol Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı'nın verdiği mesajlardan biri altyapıya önem verilmemesi, genç oyuncuların çıkmamasıydı. Yabancı futbolcuya yeniden bir kısıtlama getirilebilir mi?
LEVENT TÜZEMEN: Yabancı oyuncu serbest bırakıldığında ben karşı çıkmıştım ve gerekçe olarak da, "Biz Brezilya gibi dünyanın her yerine futbolcu ihraç eden bir ülke değiliz" demiştim. Bir ülkenin futbol ekolü vardır. Son 5 seneye bakalım yabancı sayıları ile ilgili ne kararlar alınmış, ne sözler verilmiş ve bu sözlerin ne kadarı tutulmuş. Cumhurbaşkanımızın altyapı ile ilgili söylemine, sonsuz destek veriyorum. Türkiye'nin 15 yılda yapmış olduğu muhteşem tesisleşmeye bakarsak devletimizin değişim ve yenilenme hızına büyük paralar harcamalarına rağmen kulüplerimizin ayak uyduramadığını görüyoruz. "Ağaç yaşken eğilir" sözünü hatırlatarak altyapılar konusunda, TFF ve Bakanlığımızın kulüplerimize ciddi bir yaptırım uygulaması gerekli.
MURAT ÖZBOSTAN: Kısa vadede bir değişim mümkün değil. TFF, 2015'te şu anki yabancı statüsünün 4 yıl devam edeceğini ilan etmişti. Ancak bence buradaki mesajda şu önemliydi: "Gençlere önem verin, eğitin, şans tanıyın." Ben bu mesajı kulüplerin alacağını düşünüyorum. Bir önemli görev de Fatih Terim'in. Gelecek vadeden gençleri Milli Takımlar'a kazandırmalı.
METİN TEKİN: Olabileceği konuşuluyor ama genç futbolcunun çıkması yani altyapının verimli olması keşke yabancıyı kısıtlamadan geçse. Temel sorun bu değil. Esas sorun bizim bu oyuncuları yetiştiremeyişimiz. "Yabancıyı kısıtlayınca, bir sürü yetenekli genç çıkacak" düşüncesi hayalcilik olur. Bunu geçmiş dönemlerde de gördük. Öncelikle altyapı için iyi eğitimci antrenörler yetiştirmek gerek. Yeterliliği olan eğitimciler şart.
GÜRCAN BİLGİÇ: Altyapıdan oyuncu gelmesinin yabancı sayısı ile bir alakası yok. Kısıtlıyken de oyuncu bulamıyorduk. Bu bir takım kültürü olmalı. Teknik adama yönetim olarak gençlere şans vermesini söylerseniz, o da gereğini yapar. Bugün sadece Altınordu takımı böyle bir projeyle yönetiliyor. Yetiştirmeden, üretmeden hiçbir kulüp mali olarak kendini toparlayamaz. Bankalardan kredi alarak, kulüplerini batıran yöneticilerden de böyle vizyonlar çıkmaz. Cumhurbaşkanımız'ın mesajını alması gereken TFF olmalı ve artık kulüplerin güdümünden çıkıp, Türk Futbolu'nu düşünmeye başlamalı. Böyle bir Futbol Zirvesi'nde, Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim'in konuşmaması da ayrı bir ironidir. Spor Bakanımız da bir an önce Profesyonel Kulüpler Yasası'nı meclise getirmeli ve bu vurdum-duymazlığa son vermeli.

FENERBAHÇE'DE SORUN ADVOCAAT DEĞİL...
Fenerbahçe'nin elinde kupa hedefi var ama Advocaat sezon sonu ayrılacağını açıkladı. Aykut Kocaman'la sıcak temas sürüyor. Bu durum kupa hedefini nasıl etkiler
GÜRCAN BİLGİÇ: Bugünkünden hiç farkı olmaz. Ne olacaktı yani; Advocaat devam etse, bu takım; bu orta saha harikalar mı yaratacaktı. Fenerbahçe kadrosu sezonu, bir-iki oyuncu haricinde minimum profesyonellik ile yaşıyor. Sadece yumurtanın kapıya geldiği maçlarda çok farklı oluyorlar. Bu nedenle kupada çok ayrı bir takım ve performans izleyeceğiz. Advocaat'ın yeni sezonda olmayacağını oyuncular daha şubat ayında biliyorlardı. Hatta "istifa" sesleri nedeniyle Aziz Yıldırım'ın bile yeni sezonda olup-olmayacağı belli değil. Soruyu tersten de sorabiliriz; acaba, birisinin soyunma odasına girip, bazı oyunculara "yeni sezonda sizinle anlaşmayacağım" dediği doğru mu? Gideceğini bilen futbolcu bu şartlarda ne kadar oynar? Sorun aranacaksa; Advcocaat'ın "bırakacağım" açıklamasına değil, başkasının söylediklerine bakılmalı...
LEVENT TÜZEMEN: Fenerbahçe'nin ruh hali ve başarı performansı geçen seneki Galatasaray'a çok benziyor. Son haftalarda Galatasaray'da teknik direktör olarak Riekerink görev yapmasına rağmen sorumluluğu futbolcular üstlenmişti. Başta Volkan Demirel olmak üzere Mehmet Topal ve yerli oyuncular kupayı kazanıp, kendilerini camiaya affettirmek isteyeceklerdir. Fenerbahçe yönetiminin "sezon sonuna kadar Advocaat'la devam edelim" düşüncesine katılmıyorum. Bu saatten sonra emekliye ayırmış Advocaat'la futbolcuların ilişkisi ciddi sıkıntılar yaratır. Bence camia içinden biri göreve getirilirse futbolcuların sorumluluk alma güçleri de artar.
METİN TEKİN: 9 hafta sonra 'bırakacağım' söylemindeki bir Advocaat'la yola devam etmek hiç de kolay değil. Bir şekilde Fenerbahçe'nin Ziraat Türkiye Kupası'ndaki hedefini sıcak tutması gerek. Profesyonel dünyada, "Sezon sonu yokum" gibi bir açıklama yapabilirsiniz ama Türkiye şartlarında takıma yansıması farklı olabiliyor. O yüzden bu ligin sonuna kadar olan süreçte ben Fenerbahçe'den olumlu- olumsuz her türlü sonucu beklerim.

İKİSİ DE STRESLİ
Başakşehir'in berabere kaldığı haftada Beşiktaş ikramı elinin tersiyle itip Antalya ile berabere kaldı. Zirve yarışında bu kayıpları nasıl değerlendirirsiniz?
MURAT ÖZBOSTAN: Her takım her hafta puan kaybedebilir... Beşiktaş ve Başakşehir de sürekli birbirlerine ikramda kusur etmiyorlar. Eğer Galatasaray ve Fenerbahçe bu kayıpları zamanında değerlendirse, bugün ligin tepesindeki görüntü farklı olurdu. Beşiktaş'ın elinde bir sürü futbolcu var ama Antalya'ya yorgun bir takım çıkıyor. Başakşehir'in Avrupa maçı yok. Ama onların da en önemli eksiği taraftar.. Düşünsenize, Karabük maçını 2 bin kişi izliyor. O maçta 20 bin Başakşehir taraftarı olsa, skor farklı olurdu. Taraftar güçtür, moraldir, 12. Adamdır.. Bu kayıplar devam eder. Beşiktaş'ta bir rehavet var.
LEVENT TÜZEMEN: Ligin boyu kısaldıkça Başakşehir ve Beşiktaş'ın daha çok stres yaşayacağını düşünüyorum. Türkiye'nin en iyi kompakt oyununu oynayan Başakşehir'in, Karabük'ten 3 gol yemesi, yaşadığı bu stresin ve gerginliğin göstergesidir. Oysa Başakşehir sezon başında evinde Karabük'le oynasa, 3 gol attığı maçta en fazla kalesinde bir gol görürdü. Beşiktaş'ın, Antalya'daki puan kaybının iki nedeni var. Avrupa ve lig maçlarının kısa sürede oynanmasının oyuncularda yaratmış olduğu mental yorgunluk. İki; Şenol Hoca'nın kadro derinliği olmasına rağmen özellikle Antalya deplasmanında rotasyona gitmemesi. Bunun nedeni de maçtan önce Başakşehir'in puan kaybetmesidir. Şenol Hoca, "Bu maçı kazanalım, puan farkını açalım" düşüncesiyle ideal kadro oynatmayı tercih etti. Cenk'le, Necip'le, Gökhan İnler'le maça başlayabilirdi. Stresli haftalarda puan kayıpları sürecektir.
METİN TEKİN: Beşiktaş ligin lideri olunca ve oynadığı oyuna baktığınız zaman sanki kalan tüm maçları kazanacakmış gibi düşünüyorsunuz. Ama lig öyle bir kulvar değil. Finale giderken her takım, beklenenin dışında sonuçlar alabiliyor. Başakşehir berabere kalınca, Beşiktaş puan farkını açabilir diye düşündü herkes ama öyle olmadı. Puan farkını 4'e çıkaramadığınız müddetçe yarış hep sıcak kalır. Kalan 9 haftada iki takımın da daha çok puan kaybedeceğini düşünüyorum. Beşiktaş'ın bir de Avrupa kulvarı olduğunu düşünürsek bu yarışın son 2 haftaya kadar devam edeceğini söyleyebilirim. Ama bana göre; artık yarış bu iki takım arasında sürecek. Üçüncü takımın girme şansı yok.
GÜRCAN BİLGİÇ: Kalan dokuz haftada iki takım da daha çok puan kaybedecekler. Başakşehir, artık ciddi şekilde şampiyonluk adayı ve çok tecrübeli olmasına rağmen kadro bu yükün altından kalkamıyor. Karabük maçında hayal aleminde gibi oynadılar. Eğer mental olarak geriye dönmez ve eskisi gibi "makine" formunu yakalamazlarsa, devamlı Beşiktaş'a bakacaklar. Beşiktaş'ın yoğun trafiği takımı çok etkiledi. Onların da yaş ortalaması yüksek ve böyle bir trafikte hem sakatlık hem de fizik güç sorunları yaşamaya başladılar. Bu milli maçlar arasında biraz yara saracak, kafalarını rahatlatacaklardır. Her türlü ihtimallerde final Başakşehir Stadı'ndaki maçtır. Kim bu maça puan olarak önde girerse, avantajı da cebine koyar.
YARIN
Galatasaray, Trabzon'a yenilince, teknik direktör İgor Tudor'a olan eleştirilerin dozu iyice arttı. Riekerink kalsa daha mı iyi olurdu, Tudor'un takıma hiçbir artısı yok mu?
2017'de yenilmeyen Trabzonspor, Galatasaray galibiyetiyle çıkışını sürdürdü. Ersun Yanal'ın Trabzonspor'unda ikinci yarı ne değişti? Bu yükseliş devam eder mi?

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.