SORU: Süper Lig'de ilk yarı ocak ayına sarkan 16. ve 19. hafta maçları dışında bitti diyebiliriz. F.Bahçe ve G.Saray kafa kafaya zirvede. Rakipleri ise çok geride. Bu tablo için ne dersiniz?
LEVENT TÜZEMEN: Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki rekabet, play-off'lu sezona benziyor. Bu ikili, o dönemde bütün rakiplerine büyük fark atmışlardı. Şimdiki tablo bize aynı görüntüyü veriyor. Lig yukarıdakiler ve aşağıdakiler diye ikiye ayrıldı. Kontlar zirvede oturuyor, diğerleri aşağıda birbirleriyle didişiyor. İki devin rekabeti Avrupa'da da sürüyor. Fenerbahçe ve Galatasaray, Konferans ve Avrupa Ligi'nde final oynamayı hedefliyor.
Bu yarış, uzun sakatlıklar olmazsa ve devre arası yapılacak nokta transferler fark yaratırsa sezon sonuna kadar sürecek. Galatasaray'ın Kadıköy'de kaybetmemesi, psikolojik üstünlük adına önemli. Beşiktaş, Trabzonspor, Adana Demirspor ve Kayserispor, kadrolarını güçlendirip Avrupa kapısını açmaya çalışacaklar. Dipte yer alan takımlar ise düşmemek için kıyasıya mücadele verecek.
ALİ GÜLTİKEN: F.Bahçe ve G.Saray, kadro derinlikleri ve kaliteleriyle ligde gelinen tablonun özetini yaptı diyebiliriz.
Maçlar oynanmadan önce de ortaya çıkan görüntü, bu kadroların tabelaya yansıyacağı yönündeydi. Bugün baktığımızda da aynı şeyi görüyoruz. Galatasaray geçen senenin şampiyonu olarak zaten etkili bir kadroya sahipti. Sezon başı ilaveleriyle de hem kadro içi rekabetini artırdı hem de oyuncu kalite havuzunu genişletti.
Bunların yansımalarını hem ligde hem de Avrupa'da oynanan maçlarda gördük. Fenerbahçe'nin süreci biraz daha çarpıcı oldu. Üst seviye birçok oyuncunun kadroya katılımı ile beraber ortaya çıkan heyecan, sonuçlara da yansıdı.
'Bu kadar önemli isimler kadro bütünlüğü yakalayabilir mi?' düşüncelerini daha sezonun başındaki oyunlarıyla bertaraf ettiler. Bugünden ligin bu iki ekip arasında neticeleneceğini söyleyebiliyoruz.
GÜRCAN BİLGİÇ: İki lig oynadığımızı yazmıştım daha önce. Üstteki dört takım ile diğer 16'sı… Bu iki bölüm kendi aralarında mücadele edip, paylarına düşenin peşindeler.
Derbinin berabere bitmesi, iki takımın da istediği bir durum. Diğerinin sürpriz bir puan kaybını bekleyecekler. Birbirlerine puan kaybetmediklerinden yarıştaki denge de kendini koruyacak. Bir nevi İspanya'daki Real-Barcelona tablosu. Diğer liglerde tek takımın domine ettiği durumlar da var. Tiyatro devam ediyor, bakalım yeni senaryolarda kime ne biçilmiş.
BÜLENT TİMURLENK: Ligin en iyi iki kadrosunun Fenerbahçe ve Galatasaray'da olduğu tartışmasız bir gerçek. Ancak sezon başından beri 12'şer Avrupa Kupası maçı oynayan bu iki takıma karşı ligin kalanının gösterdiği dirençsizlik, bu farkı yarattı. Zirvedeki iki takımın, bütün galibiyetlerini rakiplerini ezerek aldıklarını söyleyemeyiz.
Onlar da sakatlar verdiler, uzun Avrupa yolculukları yaptılar. Ama özellikle ligde güçlü kimliğini kaybeden takımlar var. Adana Demir, Başakşehir, Konyaspor gibi. Derbi dışında Galatasaray, Hatayspor'a neredeyse kendi kendine yenildi. Zirvedeki rakibine kafa tutup maç kazanabilen tek takım ise Kadıköy'de Trabzonspor oldu. Ligin ikinci yarısında bu gidişat sürerse, lig tarihinin üçüncü ve dördüncüye atılmış en büyük farkıyla yüzleşiriz.
SÜPER KUPA'DA KORKU YOK!
SORU: Cuma günü Suudi Arabistan'da Süper Kupa maçı oynanacak. Hafta sonu derbideki futbol çok eleştirildi. Önümüzdeki final için beklenti çoğaldı. Ülkemizin prestiji açısından da kritik bir mücadele. Kupayı kim alır?
LEVENT TÜZEMEN: Finalin adı, G.Saray ve Fenerbahçe olunca akan sular durur. Pazar günü bir arkadaşımla maçı izlemeye giderken sokakların bomboş olduğunu gördüm.
Yani bu iki takım gazozuna bile oynasa rekabet, heyecan ve mücadele zirve yapar. Ligde kontrollü oynamalarını biz beğenmesek de hoş görmek gerekir. Çünkü kaybeden mutlaka eleştirilecekti. Şimdi Riyad'da taraftar baskısı olmayacak.
İki takım oyuncuları da zihinsel olarak çok daha rahat hareket edecekler. Lig yarışının ötesinde güçlü bir mücadele izleyeceğimize inanıyorum. Önemli olan, gerilim olmasın. Sinirlerine hakim olan, sahada eksilmeyen kupayı alır.
Dilerim yine hakemi konuşmayız. Çünkü VAR'a atanan Emre Malok'u sinir uçlarına dokunan bir hamle olarak görüyorum. Oysa Beşiktaş-F.Bahçe derbisinde VAR'da mükemmel bir yönetim gösteren ve dev maçın namusunu kurtaran Özgür Yankaya, Süper Kupa'nın VAR'ında görev yapmalıydı.
ALİ GÜLTİKEN: Lig dengesi farklı bir şey. Kazanmak elbette önemli ama kaybetmemek de artık derbilerde bir başarı olarak görülmeye başladı. İzleyenler açısından çok keyifli bir maç olmasa da
teknik adamların savunma uygulamaları ve mücadele istekleri ölçüsünde baktığımızda başarılı bir süreç oldu. Yani işin savunma tarafını iki ekip de çok üst seviyede ve etkili yaptı. Ama bu tür tek finalli kupa maçları, doğal olarak bir kazanan yaratıyor. Oyun stratejileri de lige göre daha farklı ortaya çıkacaktır. En azından penaltılar da olsa bir kazanan olacak. Beklentim, lig maçına oranla mutlaka oyun olarak daha renkli olacağı yönünde.
GÜRCAN BİLGİÇ: İki kulüp, maçın Riyad'da oynanmasına "Evet" derken, endüstriyel futbolun gereğini yaptılar. Yeni pazar aradılar, gelirlerini artırmak için hamle olarak düşündüler. Pazartesi günü yapılan açıklamalar ile Süper Kupa maçı, bu anlamını yitirdi. Yine 120 yıllık rekabetin kısır çekişmesi içine girdi. Bir gösteri maçı, tribündeki yabancı gözler için cazip bir pazar olacakken, şimdi
"Acaba Dzeko ile İcardi yeniden birbirlerine girer mi?" aşamasına düştü. Kadıköy'de gördük ki iki takım da yenilmek istemiyor. Dolayısı ile yine tedbirin ön planda olduğu, uzatmaları seyretme ihtimalimizin yüksek olduğu bir maç bizi bekliyor.
BÜLENT TİMURLENK: Bu ülkenin futbol iklimini terörize eden herkes,
büyük bir samimiyetsizlikle derbideki isabetli şut sayısına eleştiri getiriyor. Bu kadar kavga gürültünün, gerilimin olduğu yerde iyi futbol niye olsun ki! Süper Kupa elbette ki lig maçından farklı olacak . Fred'in varlığı F.Bahçe için en önemli fark. Ancak oyun olarak Kadıköy'de kaybetmemiş olsalar da o akşamın kazançlı takımı Galatasaray'dı.
Pazar akşamı iki takımın da hücum hattında varlık gösteremeyen kim varsa, onlardan bir ya da ikisi sahneye çıktığında Riyad'da tabelayı değiştirirler.
KARTAL'A FRANSIZCA KONUŞAN HOCA LAZIM
SORU: Beşiktaş yarım sezonda Şenol Güneş, Burak Yılmaz ve Rıza Çalımbay ile yollarını ayırdı. Şimdi de yeni hoca gelecek. Papatya falı içinde Sergen Yalçın da var. Ne diyorsunuz?
LEVENT TÜZEMEN: Beşiktaş yerli teknik direktörlerle son dönemde hedefe ulaşamadı. Belli ki yerli hocalar, yabancı oyuncularla iletişim kuramıyor.
Başkan Arat'ın yabancı bir teknik adamı Beşiktaş'ın başına getirmesini doğru buluyorum. Duydum ki Beşiktaş, Fransız Genesio ile iletişime geçmiş. Eğer kadro dışı bırakılan oyuncuları gönderemezseniz, bu isimleri yeniden kazanmak adına Fransız hoca doğru bir hamle olur . Çünkü yabancıların çoğu Fransızca konuşuyor.
Genesio, oyuncuların daha verimli olması konusunda fazla yorulmaz.
ALİ GÜLTİKEN: Beşiktaş belki tarihinde hiç yaşamadığı ölçüde büyük bir kriz ve başarısızlık süreci içinde. Bu da beraberinde çok büyük dalgalanmalar getirdi.
İstikrarsızlık, belirsizlik, güvensizlik ve performansa dönüşemeyen kaliteler, Beşiktaş'ı ağır bir fotoğrafla karşı karşıya bıraktı. Şu anda hem Beşiktaş hem de yönetim açısından fotoğrafın iki yüzü var. Bugünkü kadronun yeniden revizyonu ve tekrar ayağa kaldırma sürecinin hızlı bir şekilde yapılması gerekiyor.
Bunun temel merkezi de futbol takımı. Fakat gördük ki futbol takımında teknik adam kontrolü sağlayamıyorsa, girdap kaçınılmaz. Bugün birçok isim konuşuluyor ama yine görünen, camiada hem yönetime hem oyunculara kredi sağlayabilecek en önemli isim Sergen Yalçın. Bu sezon Beşiktaş bir yandan elindeki kadroyu revize ederken, bir yandan da olabilecek en iyi yerde ligi bitirmeye çalışacak.
Esas hedef ise gelecek sezon. Yönetimin 1.5 yıllık görev süresi olduğunu düşündüğümüzde de bu teknik direktör kararının önümüzdeki seneyi de kapsayacak şekilde olması gerekiyor.
Bu taraftan baktığımızda teknik direktör konusu, Beşiktaş açısından hayati bir karar gibi görünüyor.
ELEKTRİK PARASINI İSTER!
GÜRCAN BİLGİÇ: İki şık var; yönetim 4-5 tane çok kaliteli oyuncu alıp, takımı başkalaştıracak ya da sökükleri yamayıp, sezon sonuna hamlesini saklayacak. Eğer ilk şık varsa; yabancı hoca getirmelerinde mantık olabilir.
Çünkü süreçte çok yıpranmaz, iyi sonuçlar gelir, taraftar desteğini korur. İkincisi varsa, kesinlikle Türk hoca gelmeli. İniş-çıkışlı grafik süreceği için takımın başındaki isim yıpranacaktır. Ne kadar doğruları da yapsa, kadro kalitesini işaret de etse yeni sezona kredisi kalmaz. Ayrılık için masaya oturulur. Türk hoca ile tazminatsız anlaşırsın, yabancı ise ödemediği elektrik parasını bile talep eder.
BÜLENT TİMURLENK: Bu gidişatın sorumlusu Ahmet Nur Çebi, yönetimi ve elbette sezon başı transfer politikasında onca yıllık tecrübesiyle masaya sert yumruğunu vurmayan ve iyi bitirdiği sezonun ardından ayrılmak zorunda kalan Şenol Güneş'tir.
3 yerli teknik adamın ardından Beşiktaş'ta yabancı hoca beklentisi vardı. Ancak ortada garip bir durum var.
Sergen Yalçın'ı adaylar listesine yazıyorsanız demek ki Sergen Yalçın B planı. Başka teknik adamlarla görüşmeden onu çağırdığınızda gelip koltuğa oturur.
Dolayısıyla Beşiktaş yönetimi, takımı son şampiyon yapmış hocanın alternatifi olan isimlerin manşette durmasını istemiyorsa Sergen Yalçın ile hemen anlaşmalı. Aksi takdirde Sergen Yalçın'ın tanımı, "Valverde-Genesio- Setien gelmezse adayımız'' olur.