Formula 1 de geçen hafta yapılan
Belçika Grand Prix'sinin startında
Grosjean'ın yol açtığı kaza sonrası takım patronları pilotların kalitesini sorgulamaya başladı. Patronların "Kaliteli pilotların yarışacağı bir F1" isteği hayalden öteye gitmez. Birçok F1 hayranı, yarışın ilk start anını, özellikle de oluşabilecek bir kargaşayı ya da kazayı izlemek için bekliyor. Yirmiden fazla pilot, start ile kendine iyi bir yer edinmek için iki saniye içinde saatte 200 kilometreye çıkarak öne geçmeye çalışıyor. Bu durumda bazen kaza kaçınılmaz oluyor. Eski dünya şampiyonu
Raikkonen de "Kaza her zaman olacak. Bu F1'in bir parçası. Tamamen önüne geçmenin bir yolu yok" diyerek pilotları korudu. Geçen haftaki kaza sonrası
Lotus pilotu Grosjean,
Hakkinen (1994) ve
Villeneuve (1997)'den sonra bir yarış men cezası alan üçüncü pilot oldu. Geçen hafta kaza sonrası yarış dışı kalarak önemli bir avantaj kaybeden
Alonso, hem
McLaren hem de
Vettel tehlikesine karşı bugün İtalya'da Ferrari'nin evinde ön sıralarda olmak veya en azından
Vettel'in önünde bir finişle avantajını diğer kıtalara taşımak istiyor. Son iki yarışta hızlı gözüken
McLaren'in
Monza'da
Alonso'yu geçmesi sürpriz olmayacaktır. Bugün İtalya'da yarışı canlı izleyerek hafta içinde izlenimlerimi paylaşacağım. Burada bizi en çok gururlandıran, her yarışın Kocaeli'de üretilen 1.800- 2.000 lastikle yapılması. Pirelli, Monza'ya da İzmit fabrikasında üretilen lastikleri getirdi. Kalan
9 yarışta Ferrari'nin markalarda şampiyonluğu bana göre zor.
McLaren ile son 2 yılın şampiyonu
Red-Bull Renault ilk sıra için çekişir. Pilotlarda ise
6 pilot son yarışa kadar büyük bir mücadele içinde olur.
Alonso şu anda en avantajlı isim. Ama geçen hafta yaşanan kaza sonrası kaybedilen puanlar nedeniyle
Vettel, Webber, Raikkonen,
Hamilton ve
Button'ın da şansları yükseldi.
Kemal Merkit !
Kendisini 2006'da tanımıştım. O zamanlar NTV'de MOTOKEYF adlı Türkiye'nin ilk ve tek motosiklet programı yapıyorduk. Dakar ve Türkiye'yi yanyana duyunca gittik.
Kemal Merkit ve takım arkadaşı Kutlu Torunlar ile yaptığımız görüşmeden sonra sık sık olmasa bile bir araya geldik. Sporcu kişiliğinin ötesinde, adam gibi adamdı. Şövalye ruhu vardı dersem yalan olmaz. Zaten ortaçağda yaşasa motosiklet olmadığı için ata binerdi muhakkak. Motosiklet onun için vücudundaki bir organ gibiydi. Çok sevdiği motosikletiyle birlikte cennete zamansız gitti. Bizler de bir gün ahirete Kemal'in yanına gittiğimizde orada da herkese motosikleti sevdirmiş olduğunu göreceğiz sanırım. Sevgili
Kemal, mekanın cennet olsun...