Rio 2016 macerası başlarken akıllar 100 metreyi kimin alacağından, kimin madalya rekoru kıracağından ziyade sağlık ve güvenlik endişelerinde... İnsanları başta Zika virüsünün korkusu sarmışken, Rio polisinin açtığı,
"Cehenneme hoş geldiniz" pankartının karşıladığı bir ortama girecek, üstüne üstlük suların Avrupa'daki yasal sınırdan 1 milyon 500 bin kat daha fazla virüs içerdiğini öğrenecektim. İlk olimpiyat deneyiminin heyecanı kadar endişesiyle de bezeli Sao Paulo aktarmalı Rio yolculuğum hareketli başladı. 12 saat sürecek uçuşta yan koltuğuma oturan Kırgız yetkili, oradaki gazeteciler birliğinin genel sekreteri Kabyl Makeshov'muş. Tecrübeli bir gazeteci olarak benim ilk kez bir olimpiyat izleyecek bir Türk meslektaşı olduğumu öğrenince ağzından çıkan iki kelime oldu: Togay Bayatlı... Makeshov, Türkiye hakkında bilgileri aldıktan sonra başarı dileklerini iletmeyi ihmal etmedi.
Endişeleri kenara bırakıp Türkiye'yi düşündüğümüzdeyse akıllara şüphesiz Londra 2012'den kalan doping travmasının izlerini silmek kalıyor. Bu düzen, Aslı Çakır'ın altınla başlayıp hüsranla biten yolculuğuyla vücut bulmuştu. Rio'daki sporcular da elde edecekleri temiz başarılarla bu izleri silme şansına sahipler...
Rio'da geçirdiğimiz kısa süreyi göz önüne alırsak güvenlik endişelerinin boşa olmadığını söylemek mümkün... İki Brezilyalı dostumun ayrı
ayrı bana verdiği tavsiye;
telefonumu gerekmedikçe yolda kullanmamam ve mümkünse yedek telefon taşıyıp önüm kesilirse onu vermem... Stat ve tesislerden uzaklaşıp
yaşamın olduğu bölgelere uğradığınızda
gördüğünüz ilk şey, insanların hem
2014'teki Dünya Kupası, hem de Olimpiyatlardan
artık sıtkının sıyrılması.
Olimpiyatların 11 milyar dolarlık masrafı, duvarlardaki grafitilere kadar hissettiriyor kendini. Lapa bölgesinde dolaşırken Dünya Kupası dönemi
meşhur olan, "
Topu sırtında taşıyan fakir çocuk" grafitisine
rastladım ki o an, bir resimle bin kelimeden fazlas-ı
nı anlatmanın mümkün olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Mahallelerdeki en büyük coşkuyu olimpik milli maçlardan
çok Brezilya Ligi oluşturuyor. Turist ağırlığının gün geçtikçe
artacağı güney sahil kesimi ise havaya giriyor gibi.
Manşetlerin yıldızı Zika virüsü için ise buradaki halk o kadar da endişeli değil... Konuştuğum Brezilyalı kadın doktor Nicole Luperini, Temmuz ve Ağustos'un Rio'nun en soğuk dönemi olduğunu ve ortada sivrisinek olmadığından korkuya mahal olmadığını söylüyor.
Bu alanda uzman olan Luperini'ye göre; HIV ve tüberkülozun yaygınlığı onları daha çok endişelendiriyormuş.
Zika'dan polislere, hırsızlardan okyanusun bakterili sularına dek Rio birçok sorunla merhaba diyor olabilir ama Latin havası ve sıcakkanlığının olimpiyatlara yarışmalarla birlikte yansımaması için hiçbir sebep yok. Haydi rastgele..