Bir müzik efsanesi Ahmet Güvenç ile röportaj

Yıllarca Barış Manço ve Kurtalan Ekspres ile güzel işlere imza attı. Şimdilerde de Kurtalan'la konserlere devam ediyor. Birkaç ay sonra sıfır kilometre şarkılardan oluşan yeni Kurtalan Ekspres albümü de satışa sunulacak.

Yıllardır gitmediğim köyüme birkaç günlük de olsa özlem gidermeye gittim. Aksilik bu ya, sadece tatlı şeylerle değil, biraz da sevimsiz şeylerle hasret gider dedi memleketim. Ufak bir kaza geçirdikten sonra hasta halimle büyük şehre, kurulu düzenime geri döndüm. Dün, "Acaba ilaç saatim gelmiş midir?" diye düşünürken telefon çaldı. Telefonun ucundaki isim, Kurtalan Ekspres'ten Ahmet Güvenç'ti. Ahmet ağabey ile konserlerde kısa kısa sohbet imkanımız oluyordu, ama telefonda ilk kez sohbet etmiştim ve doyumsuzdu doğrusu. Sonra kendı kendıme, "Evet, ilaç saatim gelmiş ve ilacımı da aldım Ahmet ağabey sayesinde" dedim. 19/07/2015 - 17:21...

Çocukken Dönence'yi izlerdim ve pijama lastiğimi gererek onun bass gitar çalışını taklit ederdim...

- Ahmet Güvenç olarak Türk müzik tarihinin en önemli isimlerinden birisiniz. Birçok önemli isimle çalıştınız ve önemli işlere imza attınız. Geriye dönüp baktığınızda neler hissediyorsunuz?

Açıkça söyleyeyim, elimden geleni yapmaya çalıştım. Kendim için bir şey hissetmiyorum. Hiçbir zaman yaptığım bana yetmiyor. Elimden gelenin daha fazlasını da yapmaya çalışıyorum. Yani "Ben şunu yaptım, bunu yaptım" demeyeceğim. Onu derlerse ben öldükten sonra başkaları diyecek. Onu demek bana düşmez.

- Nick the Chopper zamanında Kurtalan Ekspres'e dahil olmuştunuz sanırım. Peki bu süreç nasıl gelişti?

Şöyle söyleyeyim. Nick the Chopper bir albüm. Yani ben gruba girdiğimde Belçika'da çıkmış İngilizce bir albümdü. Girdiğim sıra önce o parçalarla çalışıyorduk, çünkü elimizde başka parça yoktu yapacak. Ondan sonra da Yeni Bir Gün albümünü yaptık.

Fehiman (Uğurdemir) diye bir arkadaşım vardı, gitarcıdır. Kılıç Danışman ile birlikte üçümüz, Barış Manço'nun yeni bir formasyon yapmak istediğini öğrenince gidip Barış ile tanıştık. Ben Londra'dan yeni gelmiştim. Konuştuk tabii, o sıralar grup bayağı kalabalıktı. Ama dediğim gibi o sıra sadece Nick the Chopper vardı elimizde. Mesela her sene fuara gidilir, ama biz gidememiştik. Sonra Fehiman ayrıldı, Kılıç kaldı. Bir süre sonra Bahadır (Akkuzu) katıldı gruba. Celal Güven ve Caner Bora da vardı. Biz beşimiz oturup Yeni Bir Gün'ü yaptık. Böylece hayatımız değişti. Yeni Bir Gün'ü yapana kadar bayağı bir zorluk çektik.

- Barış Manço ile dünyayı gezdiniz, birçok güzel şey yaşadınız. Hatta "Hiçbirimiz Japonca bilmiyorduk, ama Barış otelden çıktı, baktık ki Japonca konuşuyor. Meğerse odasında çalışmış" demiştiniz daha önce...

Odasında da değil. Biz Japonya'ya gitmeden önce 15 gün kayboldu ortadan. Sadece provalara geliyordu. Sahneye çıktığımızda Barış Japonca bir şeyler söyledi ve hepimiz şaşırdık. Meğerse hızlandırılmış Japonca dersi almış. Barış, bir millete kendi diliyle hitap etmenin çok önemli olduğunu söylerdi, böyle de saygılı ve düşünceli biriydi.

- Yıllar evvel verdiğiniz bir röportajınızda, "Eskiden çok zor şartlar altında müzik yapıyorduk, bass gitar teli bulmak bile zordu" gibi bir söyleminiz vardı. O zor günlerden biraz bahsederek günümüzle kıyaslama yapar mısınız?

Birçok ülkede konserler verdik ve ülkemizi temsil ettik, ama imkanlar olarak çok kısıtlı zamanlardı. Bass gitarımın teli bile kaçaktı, çünkü ülkemizde yoktu. Düşünebiliyor musun, Türkiye'yi temsil ediyoruz ama birçok imkana sahip değiliz. Şimdi ise öğrencilerim geliyor, hangi gitarı, hangi teli alalım diye sorabiliyor örneğin.

- Gruba Bahadır Akkuzu dahil olduğunda, Barış Manço'dan grubun ismini değiştirme teklifi gelmiş, ancak siz Kurtalan Ekspres'i devam ettirmek istemişsiniz. Değişiklik teklifi geldiğinde hiç önerilen isim olmuş muydu? Eğer olduysa neydi bu isimler ve Kurtalan ismiyle devam etmenizdeki sebepler nelerdi?

Kurtalan Ekspres, bilinen, güzel ve anlamlı bir isimdi. Biliyorsun, Siirt'in Kurtalan ilçesi var ve Kurtalan Ekspres isimli tren de orada. Bu ismi sevdiğimiz için değiştirmek istemedik. Zaten farklı bir isim önerisi de gelmemişti. Bir de bu sene ismimizin kaynağına ilk kez giderek Kurtalan'da konser verdik, treni gördük ve fotoğraflar çekildik. Çok özel ve unutulmaz anlardı.

- Dönence'nin sizin de yer aldığınız bir demo versiyonu var ve Nejat Tekdal tarafından internette de paylaşılmıştı. Şarkı neden o haliyle düzenlenerek yayınlanmadı sizce? Gerçekten çok mu sert kaçıyordu Barış Manço'nun düşüncesiyle ve iki versiyon olarak (Daha evvel Dağlar Dağlar'da Manço'nun yaptığı gibi) yayınlanılması düşünülmüş müydü?

"Şarkı o haliyle çok sertti ve o yüzden değiştirildi" gibi bir şey yok. O kayıt, bizim ilk Dönence provamızdı. Dolayısıyla üzerinde çalışarak son halini ortaya çıkardık ve iyi ki de böyle yaptık. Dönence, müzik tarihine damgasını vurmuş şarkılardan bir tanesi.

- 14 Numara filmi için yaptığınız müziklerin CD ya da plak olarak dinleyiciye sunulma ihtimali var mı?

Maalesef olmayacak. Sinan Çetin filmi hazırladı, bizi çağırdı ve filmi göstererek hadi çalın dedi ve biz de işe girişerek müzikleri ortaya çıkardık. Ama bunların albüm olarak çıkması olası değil.

- Kılıç Danışman ile görüşüyor musunuz?

Evet, arada telefonlaşıyoruz. Birbirimize hala sevgimiz ve güzel bir dostluğumuz var. Yüzyüze görüşemiyoruz ama, çünkü Fransa'da yaşıyor. O yüzden beraber değiliz.

- Eskiden 45'lik ve uzun çalarlarda kullandığınız fotoğraflar için nasıl çalışmalar yürütürdünüz?

Eskiden yurt dışında da yaşayanların Türkiye'ye eşya getirme izni vardı. Herkes işte araba getirir, buzdolabı getirir, onu getirir, bunu getirir... Barış Manço ne getirdi biliyor musun? İki tane makara ve iki tane televizyon kamerası. Çok ön görülü bir adamdı. Bütün provalarımızı o makaralara kaydederdi. Yapacağımız kliplerin provalarını da o iki kamerayla çekerdik. Dolayısıyla hiçbir şey sanıldığı gibi tesadüf değildi. Çünkü Barış'ın bu konularda da bilgisi vardı ve her şeyi planlı programlı yapardı. Fotoğraflarımız da aynen öyledir. Bir gün fotoğraf çekilmek için zaman ayarlardık ve hep birlikte çekilirdik.

- Yıllar evvel Barış Manço ve Kurtalan Ekspres olarak Almanya'da katıldığınız bir programda, bir tren vagonunda performans sergilemiştiniz. O performanstan söz eder misiniz?

Evet, programın ismi "Bio'nun İstasyonu" idi ve zaten sunucunun ismiydi Bio. Adama eski bir tren istasyonunu vermişler ve çekimler orada yapılıyordu. Almanya'nın bayağı meşhur bir programıydı ve orada Hal Hal'ı çalmıştık. Her şey planlıydı ve o performansta güzel sololarımız vardı, şarkının başka hiçbir versiyonunda olmayan. Almanya'daki Türkler de programa katıldığımız için oldukça sevinmişti.

- Kliplerde, konserlerde ve TRT'deki performanslarınızda giydiğiniz elbiseler de çok dikkat çekerdi. Eğri Büğrü videosundaki panço tipi elbiseniz ve Dönence'deki kolsuz, omuzları sivri elbiseniz örneğin. Giysileri nasıl seçerdiniz?

Hepimiz nasıl istiyorsak öyle giyiniyorduk. Sokakta da öyle dolaşıyorduk. Giydik giydik attık sonra tabii, durmuyor artık o elbiselerimiz. O zamanlar yaşam şeklimiz öyleydi.

- İki tane Göğe Selam albümü ve bu albümlerde çok değerli eserleri yorumlayan çok değerli isimler gördük. 2. albümün üzerinden yıllar geçti ve açıkçası Göğe Selam 3 gelecek mi diye merak ediyoruz, ya da yepyeni Kurtalan şarkılarından oluşan bir albüm, ne dersiniz?

Yeni bir takım oluşumların içindeyiz. Zannediyorum artık birkaç yeni parça yapacağız. Açıkçası Göğe Selam serisini de sürekli devam ettirmenin bir anlamı yok. Gerekli tepkiyi zaten o albümler için aldık. Güzel de oldu, grubu da bir yere getirdi. Şimdilerde de yepyeni şeyler yapalım diyoruz.

- Son röportajlarınızda 70'ler sound'unu yakalayabildiğiniz için çok mutlu olduğunuzu söylüyorsunuz...

70'ler sound'unu günümüz müzisyen algısıyla yaptık. Özellikle 70'lerde kullanılan analog klavyeler var. Onların sesleri bugünkü cihazlarda yok. Klavyecimiz Bülent (Güven), sağolsun o seslerin hepsini buldu. O sesleri kullanabildiğimiz için öyle dedim, çünkü bizim her zaman kullanmak istediğimiz sesler onlar.

- Hard Rock Cafe İstanbul, Türk sanatçıların değerli eşyaları koleksiyonu kapsamında Moğollar'dan sergilemek üzere özel eşyalar almış ve bunun ilerleyen günlerde Barış Manço ve Kurtalan Ekspres gibi isimlerle de devam edeceği söylenmişti. Mesela bass gitarınızı verir misiniz?

Benım de bir bilekliğim orada. Bas gitarımı vermem ama, o benım kolum ve benle mezara girer ancak. Organik bir bağ kurduğum bir aleti nasıl vereyim!

- Hayatınızdaki en unutulmaz konserlerden söz eder misiniz? Son dönemde Siirt - Kurtalan'da verdiğiniz konser de çok mutlu etti sizi sanıyorum, verdiğiniz demeçlerde de okuğudumuz kadarıyla...

Çok fazla var, binlerce hatta. Mesela bir keresinde Antalya'da Aspendos'a çıktık Barış Manço ile ve 20 bin kişi vardı. İngiltere'de Rainbow Theatre'da verdiğimiz konser inanılmazdı. Japonya konserleri muhteşemdi. Yani pek çok konserimiz başarılı geçti.

- Konserlerin yanında bir de eğitimci tarafınız var. Nişantaşı'nda bir akademiniz var ve eğitimler veriyorsunuz. Biraz bahsedebilir misiniz ve konserler bir yanda, eğitim süreci bir yanda, hepsine birden yetişmek kolay olmasa gerek.

Bir şekilde hepsi birlikte devam etmek zorunda. 30 seneyi aşan bir eğitimciliğim var. Burası Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir okul ve diploma verebiliyor. Ben, yerime adam koymak zorunda hissediyorum kendimi. Yani ben gittiğim zaman 40-50 tane adam benim yolumdan yürüsün ki bu ülkede güzel şeyler olsun istiyorum.

- Şu an konserlerinizde hangi ekipmanları tercih ediyorsunuz?

Şu an 73, Fender Jazz Bass'ım var. Marcus Miller bass kullanıyorum, yine Fender. Bir de Marcus Miller'ın yaptığı yeni bir bass var. 3-4 konserdir onu çalıyorum, çok memnunum. Amfi olarak Hartke kullanıyorum.

- Kendi adıma konuşmam gerekirse, bass gitarın dikkatimi çektiği ilk an, çocukken TGRT'de izlediğim Dönence klibindeki Ahmet Güvenç'ti. Pijamamın lastiğini koparmış ve ayağımla gererek sizi taklit etmeye çalışmıştım. Peki Ahmet Güvenç neden bass gitarı tercih etti?

Çok teşekkür ederim :) Zaman içinde bir enstrümana karşı bağınız oluşabiliyor. Ben de Grup Bunalım'dan beri bass gitar çalıyorum. Çok sevdiğim bir alet. Bir de monoton bir alet değil. Jaco Pastorius ile bambaşka yollara gitmiş, şimdilerde de mesela Marcus Miller ile. Çok seviyorum yani.

- Eğer müzik yapmıyor olsaydınız ne yapmak isterdiniz?

Herhalde yine müzik yapardım. Bu soruyu düşünemiyorum bile. Ama ne yaparsam yapayım, hep en iyisini yapmaya çalışırdım. Ayakkabı bile yapsaydım, en iyisini yapmaya çalışırdım.

Not: Bu röportajın tamamı, daha önce Takas Pazarı müzik dergisinde yayınlanmıştı...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.