Yeşilçam'ın unutulmaz "fettan kadın" rollerine hayat veren, sahnelerin zarif ismi Lale Belkıs, yalnızca sinema dünyasında değil, moda ve müzik sahnesinde de iz bırakan çok yönlü bir sanatçı olarak Türk kültür tarihinde önemli bir yer tutuyor. Şimdi 86 yaşında olan Lale Belkıs'ın son hali şaşırtıyor! İşte detaylar…
Medrano Sirki'nde aldığı akrobasi eğitimi sayesinde, dönemin sinema anlayışına yepyeni bir soluk getirdi. Battal Gazi, Kara Murat ve Malkoçoğlu gibi figürlerle sadece sinemanın değil, milletin de hafızasına kazındı.
SANAT AİLESİ: KUŞAKTAN KUŞAĞA IŞIK
Cüneyt Arkın ilk evliliğini doktor Güler Mocan ile yaptı ve bu evlilikten bir kızı dünyaya geldi. 1968 yılında ikinci kez nikah masasına oturduğu eşi Betül Işıl ile ise Murat ve Kaan adında iki oğlu oldu.
Bu çocuklardan Murat Arkın, yıllar sonra babasının izinden giderek oyunculuk kariyerine başladı. Cüneyt Arkın'ın çocuklarına verdiği önem, onun sadece ekrandaki değil, gerçek hayattaki kahramanlık tanımını da yansıtıyordu.
"KAHRAMANLIK EVİNE EKMEK GÖTÜRMEKTİR"
Arkın, kendisini halkın bağrından çıkmış bir sanatçı olarak görür ve şöyle derdi: "Beni ben yapan Türk halkıdır. Onlar bana kahraman dediler ama gerçek kahraman; çocuklarını büyütmek, ailesine sahip çıkmaktır." Ona göre kahramanlık, setlerde değil, hayatta verilen emekle kazanılırdı.
YEŞİLÇAM'A DUYULAN HASRET
Cüneyt Arkın, bir dönem omuz omuza film çektiği Yeşilçam emekçilerini sık sık andı. İçinde büyük bir özlem barındıran sözlerinden biri ise şuydu: "Çoğu artık yok. Belki başka bir alemde Yeşilçam'ı yeniden kurdular, film çekmeye başladılar… Ama burada değiller! Çok acı değil mi?"
Özellikle figüran ve yan rollerdeki dostlarının yoksulluk içinde aramızdan ayrıldığını anlatırken, duygularına hâkim olamazdı: "Gidenlere de kızıyorum bazen. 'Beni niye yalnız bırakıyorsunuz?' diyorum."
YOKLUKTAN ZİRVEYE UZANMAK
Cüneyt Arkın'ın çocukluğu, kıtlıkla, sefaletle ve kayıplarla örülmüş bir dönemdi. Bir röportajında "Kardeşlerim açlıktan öldü. Benim yaşamam mucize gibi bir şeydi," diyerek, yaşadığı yoksulluğun izlerini açıkça anlatmıştı. Ancak bu yoksunluk, onda hiçbir zaman mutsuzluğa dönüşmemişti. Ailesinin sevgisi ve babasının emeğiyle hayata tutunmuştu.
SON PERDE: BİR EFSANEYE VEDA
28 Haziran 2022 tarihinde İstanbul'da hayata gözlerini yuman Cüneyt Arkın, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda sonsuzluğa uğurlandı. O, sadece bir aktör değil; bir dönemin, bir ruhun ve halkın kahramanı olarak kalplerde yaşamaya devam ediyor.
YEŞİLÇAM'IN ACILARLA DOLU BİR DİĞER HAYATI! ÇOCUK YILDIZ ÖMER DÖNMEZ'E NE OLDU?
1959 doğumlu Ömer Dönmez, Türk Sineması'nın altın çağında, 1963 yılında, henüz 4 yaşındayken Yeşilçam'ın tozunu yutarak kamera karşısına geçmiştir.
Çocuk yaşlarda girdiği sinema dünyasında, çoğunlukla kuzeni Zeynep Değirmencioğlu ile birlikte rol aldığı Ayşecik serisinde canlandırdığı 'Ömercik' karakteriyle tanınmıştır.
Küçük yaşta büyük bir şöhrete ulaşan Dönmez, sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmış, yaklaşık 40 filmde izleyiciyle buluşmuştur. Ayşecik ile Ömercik, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler gibi pek çok filmdeki performanslarıyla hatırlanmıştır.
HAYATINI DEĞİŞTİREN O KAZA!
Ancak Ömer Dönmez'in hayatı, trajik bir kazayla değişmiştir. 17 yaşında, arabasının kelebek camını tamir ederken saplanan bir tornavida nedeniyle sol gözünü kaybetmiş ve bu olay, hayatının geri kalan kısmında ona farklı bir perspektif kazandırmıştır. Fakat yaşadığı bu zorluğa rağmen, her zaman pozitif ve neşeli kişiliğinden ödün vermeyen Dönmez, Türk halkı tarafından sevilen bir figür olarak hatırlanacaktır.
Cenazesi, İstanbul Üsküdar'daki Selimiye Camii'nden kaldırılmış ve İstanbul Ümraniye Hekimbaşı Mezarlığı'na defnedilmiştir. 60 yaşında kaybettiğimiz oyuncunun cenazesine ise başta Ediz Hun olmak üzere birçok ünlü isim katılmıştı.
ACI DOLU HAYATINI BAŞARIYA DÖNÜŞTÜREN YILDIZ: EKREM BORA!
Türk sinemasının efsanevi oyuncularından Ekrem Bora, 7 Mart 1932'de Ankara'da dünyaya geldi. Babası, Türkiye'nin ilk uçak asker pilotlarından Mazhar Uçak'tı ve soyadını da uçuşu sırasında almıştı. Bora, babasını henüz bebekken kaybetti ve ailesiyle İstanbul'a taşındı.
Sinemaya ilgisi ortaokul yıllarında başlayan sanatçı, 1953'te Yıldız dergisinin düzenlediği artist yarışmasına gizlice katıldı ve birinci oldu.
1966'da Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülüne layık görüldü. 1970'li yıllarda sinema sektöründeki durgunluk nedeniyle sahneye yönelen sanatçı, bir dönem gazinolarda şarkıcılık yaptı.
Bora, 1990'da "Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu" filmiyle bir kez daha Altın Portakal kazandı. 2008'de İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından "Yaşam Boyu Onur Ödülü"ne layık görüldü.