Sert bakışları, siyah gözlükleri ve paltosuyla korkusuz bir kabadayıydı... Ama gerçek hikâyesi, oynadığı filmlerden bile daha sarsıcıydı. Türk sinemasının efsane "kötü adamı" Hikmet Taşdemir'in yaşamı, bir tesadüf ve kaderin oyunu sayesinde bambaşka bir yöne evrildi. 82 yaşında hayatını kaybeden usta oyuncunun ardında bıraktığı öykü, Yeşilçam tarihindeki en ilginç öykülerden biri…
1960 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden mezun olan Tibet, aynı yıl Albert Camus'un "Caligula" oyununda başrol oynayarak büyük bir başarı yakaladı. Bu başarı, onun tiyatrodan sinemaya geçişini hızlandırdı.
KARAOĞLAN VE TARKAN EFSANESİ
1965 yılında Suat Yalaz'ın yarattığı Karaoğlan karakterinin sinema uyarlamasında başrol teklifini kabul eden Tibet, kısa sürede Türk sinemasının aranan yüzlerinden biri haline geldi.
"Karaoğlan: Altay'dan Gelen Yiğit" filmiyle başlayan bu macera, Tarkan serisiyle devam etti. 1969'da "Tarkan" ile başlayan seri, 1973 yılına kadar beş filmle sürdü ve Kartal Tibet'i, Türk sinemasının unutulmaz kahramanlarından biri yaptı.
Bu popüler macera filmlerinin ardından Tibet, "Sarmaşık Gülleri", "Boş Çerçeve" ve "Çalıkuşu" gibi melodramlarla da büyük bir beğeni topladı.
1970'li yıllarda Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın gibi dönemin önde gelen kadın oyuncularıyla birçok projede yer aldı.
YÖNETMENLİKTE BİR USTA
1976 yılında oyunculuğu bırakarak kamera arkasına geçen Tibet, Türk sinemasının en başarılı yönetmenlerinden biri olarak adını tarihe yazdırdı. İlk yönetmenlik denemesi, kült film "Tosun Paşa" oldu.
Bu filmle başlayan yönetmenlik kariyerinde, "Süt Kardeşler", "Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı" ve "Bizim Aile" gibi klasikleşen filmlere imza attı. Yönetmenliğini yaptığı 56 filmin yirmiden fazlasında Kemal Sunal başroldeydi.
Tibet, sadece yönetmenliğiyle değil, senarist olarak da yeteneklerini sergiledi. "Davaro", "Şendul Şaban" ve "Şabaniye" gibi filmlerin senaryosunu kaleme aldı. Hem komedi hem de dram türlerinde başarılı eserler ortaya koyarak Türk sinemasına çok yönlü katkılarda bulundu.
TİYATRODAN EKRANLARA
Tiyatrodan kopmayan Tibet, 1990'lı yıllarda tekrar sahnelere dönerek Devlet Tiyatrosu'nda oyunlar yönetti. İstanbul, Ankara, İzmir gibi farklı şehirlerde pek çok oyunu sahneye koydu.
ÖZEL HAYATI VE DEĞERLERİ
Kartal Tibet, 1963 yılında Gündüz Sencer ile evlendi. Bu evlilikten Kanat ve Kumru adında iki çocuğu oldu.
Hayatı boyunca eşine olan bağlılığı ve ailesine düşkünlüğüyle tanındı. Tibet, verdiği bir röportajda, "Yeniden dünyaya gelsem yine Kartal Tibet olmak isterdim, çünkü ailem ve hayat arkadaşımla bir kez daha bu hayatı yaşamak isterim" diyerek ailesine olan sevgisini dile getirmişti.
Efsane oyuncu ve yönetmen Kartal Tibet'in, ünlü oyuncu Civan Canova'nın üvey babası olduğu, sinemaseverler için oldukça şaşırtıcı bir gerçektir. Canova, küçük yaşlarda anne ve babasının ayrılmasının ardından anneannesi tarafından büyütülmüştür.
Annesi, ikinci evliliğini Kartal Tibet ile yapınca, Canova, sinemanın büyük ustasıyla tanışma fırsatı buldu. Tibet, aynı zamanda Canova'yı film setleriyle tanıştırarak, onu sinema dünyasına adım atmaya teşvik etti. Bu özel ilişki, hem profesyonel hem de kişisel anlamda önemli bir bağa dönüştü.
VEFATI VE MİRASI
Uzun yıllar kronik obstrüktif akciğer hastalığı ile mücadele eden Tibet, 1 Temmuz 2021 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilen sanatçının cenaze töreni, COVID-19 pandemisi şartları ve kendi isteği nedeniyle sade bir şekilde gerçekleştirildi.
Türk sinemasının bu büyük ustası, kariyeri boyunca pek çok ödüle layık görüldü. 2002'de Altın Portakal Yaşam Boyu Onur Ödülü, 2006'da Yıldırım Önal Anı Ödülü ve 2014'te Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Onur Ödülü gibi birçok ödülle onurlandırıldı.
Kartal Tibet, oyunculuk, yönetmenlik ve senaristlikte gösterdiği üstün başarılarla Türk sinemasının unutulmaz isimlerinden biri oldu. Onun eserleri, nesiller boyunca sevilerek izlenmeye devam edecek.
BİR BAŞKA HAYRAN BIRAKAN YAŞAM HİKAYESİ: EDİZ HUN!
Ediz Hun, 20 Kasım 1940 tarihinde İstanbul'da doğmuş, Türk sinemasının en önemli jönlerinden biri olmasının yanı sıra entelektüel birikimi ve çevre bilinciyle dolu hayatıyla da örnek oldu. 52 yıllık, herkesin hayran kaldığı evliliğinin ardındaki sırrın yanı sıra sinemanın en yakışıklısı olarak yıllara meydan okuyan Ediz Hun'un aslında bambaşka bir kariyeri olduğunu da biliyor muydunuz? İşte Ediz Hun'la ilgili hiç bilmediğiniz o detaylar...
Babası Çerkes kökenli bir makine mühendisi, annesi ise Rumeli (Macaristan) göçmeni bir felsefe öğretmeniydi. Ortaokulu İstanbul'daki Avusturya Lisesi'nde tamamladıktan sonra, Atatürk Erkek Lisesi'nden mezun oldu. Eğitimi için Almanya'nın Würzburg Üniversitesi'ne giderek diş hekimliği bölümüne kaydoldu ve burada dört yıl öğrenim gördü. Üniversitenin son sınıfındayken, yaz tatilinde ailesini ziyaret etmek üzere İstanbul'a döndü. 1963 yılında, Ses dergisinin düzenlediği yarışmaya katıldı ve birinci olmayı başardı.
Sanat yaşamı boyunca birçok ödüle layık görülen Ediz Hun, zarafeti ve kişiliğiyle sadece döneminin değil, Türk sinema tarihinin efsane isimlerinden biri olarak anılmaya devam ediyor.
Sinema kariyerinin yanı sıra çevreye olan duyarlılığı ve eğitime verdiği önemle de tanınan Hun, ilerleyen yıllarda çevre bilincine dair bu alanda da topluma hizmet etti.
Kısa sürede Yeşilçam'ın sevilen yüzlerinden biri haline gelen Hun, zarif duruşu ve etkileyici oyunculuğuyla geniş bir hayran kitlesi edinmiştir.