SABAH'a konuşan anne, Oğlumla göz göze geldim ama o benim oğlum değildi. Tanınmaz haldeydi. Yüzü, gözleri, elleri, her yeri paramparça olmuştu. Sadece gözleri görünüyordu. O gözlere bakınca içim parçalandı. Konuşamıyordu, göz kapaklarını bile oynatamıyordu. Öylece bana bakıyordu. O an içimden bir şey koptu, 'Allah'ım bu nasıl bir şey?' dedim" dedi.
Olay, Erzurum'un Narman ilçesi Sütpınar Mahallesi'nde iftardan önce meydana geldi. Küçük Murat, dedesinin verdiği parayla bakkaldan ekmek ve kardeşi için atıştırmalık almak üzere evden çıktı. Ancak sokakta başıboş dolaşan köpeklerin saldırısına uğradı. Çığlıklarını duyan komşuları yardıma koştu, ancak Murat, çoktan ağır yaralanmıştı.
İKİNCİ SALDIRIYI DA YAŞADI!
Murat, ilk saldırıdan sonra büyük bir çabayla yerden kalkıp eve ulaşmaya çalıştı. Ancak bu kez de başka bir başıboş köpek, küçük çocuğun montundan tutarak onu yere düşürdü. Baba Yakup Tutar, oğlunun yaşadığı korkunç anları anlatırken şunları söyledi: "İlk saldırıdan sonra Murat kendini toparlamış, ayağa kalkıp yürümeye başlamış. Ama o sırada en arkada kalan bir köpek tekrar saldırmış. Boğazından tutmuş, onu yere sermiş. Murat elleriyle boğazını koruyup itekleyerek kurtulmuş. O an ellerini kaldırmasa, şah damarı kopacaktı. Eğer eliyle itmeseydi, şimdi hayatta olmayacaktı."
Vücudunun birçok yerinden derin ısırıklar alan Murat, önce Narman İlçe Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Ancak durumunun ağır olması nedeniyle Erzurum Şehir Hastanesi'ne sevk edilerek yoğun bakım ünitesine alındı.
Kafasında 5-6 santim genişliğinde açık yaralar, kulak memesinin kopma noktasına gelmesi ve nefes borusundaki diş izleri doktorları bile dehşete düşürdü.
BABA YAKUP TUTAR: KAPIYI AÇTIĞIMDA YÜZÜ TANINMAZ HALDEYDİ
Yaşadıkları korku dolu anları anlatan Baba Yakup Tutar, "Ben kapının önündeydim, üstüme montumu yeni giymiştim ki Murat yanıma geldi. 'Nereye gidiyorsun?' diye sordum. Dedi ki 'Dedem para verdi, ekmek alacağım. Bir de kardeşime iftarlık bir şeyler alacağım.' Oruç tutuyordu, küçük yaşta bile ne güzel sabır gösteriyordu. Oğlum gitti ama ne bilebilirdim ki onu bir daha böyle göreceğim. Kapıya bir komşumuz geldi. Beni çağırdı, kapıya çıktım. Oğlumla göz göze geldim ama o benim oğlum değildi. Tanınmaz haldeydi. Yüzü, gözleri, elleri, her yeri paramparça olmuştu. Derisi kaldırılmıştı, sadece gözleri görünüyordu. O gözlere bakınca içim parçalandı. Konuşamıyordu, göz kapaklarını bile oynatamıyordu. Öylece bana bakıyordu. O an içimden bir şey koptu, 'Allah'ım bu nasıl bir şey?' dedim. O an ne yapacağımı bilemedim, komşuların yardımıyla hemen ambulansı çağırdık. Ambulans geldi, oğlumu alıp hastaneye götürdük. İlk müdahaleyi yaptılar ama 'Durumu çok ağır, hemen Erzurum Şehir Hastanesi'ne sevk etmemiz gerekiyor' dediler. O an gözlerim karardı. O gün de iftardan sonra ona çikolata alacaktım. Ama şimdi hastane kapısında onun uyanmasını bekliyorum."