Son Güncelleme: Salı 08.04.2014
Londra'dan dönüş yok geriye
Londra deyince aklınıza sadece sisli, yağmurlu bir kent geliyorsa çok yanılıyorsunuz. Yolunuz bu şahane yere düştüğünde alışveriş merkezlerini, gezmekle bitiremeyeceğiniz müzeleri, büyük ve yeşil parkları gördüğünüzde bambaşka bir şehirle karşı karşıya kaldığınızı anlayacaksınız
BİSİKLETLE ULAŞIM MODA
Bu şehirde en sık kullanılan ulaşım aracı metro. Dünyanın en eski yeraltı ulaşım sistemi olan Londra metrosu, size şehrin her yerine çok kısa sürede gitme imkanı sağlar. Gideceğiniz yere göre bazen birkaç metro değiştirmeniz gerekebilir. 11 farklı hattan oluşan ve her hattın farklı renkte olduğu metro haritası çok işinize yarayacak. İlk bakıldığında harita çok karmaşık gözükse de, bu harita sayesinde kısa sürede hiç kimseden yardım almadan istediğiniz yere gidebilirsiniz. Kısa mesafeler için Londra'nın sembollerinden biri olan çift katlı kırmızı otobüslerle seyahat etmenizi öneririm. Otobüsle yolculuk yaparken, şehrin tadını daha fazla çıkarabilirsiniz. Londra'da gitgide popüler hale gelen bir diğer ulaşım aracı da bisiklet. Çok sayıda kişi okula, işe bisikletle gidiyor. Eğer spor yapmaktan hoşlanıyorsanız, şehrin her yerinde bulunan bisiklet park istasyonlarından kredi kartınızla çok düşük ücretlere bisiklet kiralayabilirsiniz. Londra'ya ayak bastığınızda ilk yapmanız gereken şeylerden biri, 'Oyster' adını taşıyan akıllı ulaşım kartlarından edinmek olsun. Oyster card ile toplu ulaşım araçlarıyla seyahat edebilirsiniz. Bu kartlara seyahatinizin süresine göre haftalık ya da aylık para yüklemek mümkün. Oyster card dışında tek kullanımlık bilet ya da bir gün boyunca kullanabileceğiniz 'travel card' alabilirsiniz. Ancak seyahatiniz bir haftadan kısa değilse, Oyster card sizin için en ekonomik yol olacaktır.
LONDRA'DA PERDE KAPANMAZ
Londra'yı çekici kılan şeylerden biri de sanatla iç içe oluşu. Dünyanın en ünlü sanat galerileri, müzeleri, tiyatroları ve müzikalleri Londra'da. Şehrin her yerinde her gün gerçekleşen binlerce sanat etkinliğine tatil süreniz yetmeyeceğinden, gelmeden önce plan yapmanız iyi olur. Önceliğiniz ne olursa olsun British Museum, Tate Modern ve National Gallery'ye mutlaka gidin. Londra'nın en büyük avantajı; müzelerin ve sanat galerilerinin çoğunun ücretsiz olması. Londra denince akla gelen ilk şeylerden biri, West End sahnelerindeki müzikaller ve tiyatro oyunları. Londra'ya gelip bir müzikal ya da tiyatro oyunu izlemeden sakın dönmeyin. West End sahnelerinde dünyaca ünlü oyuncuları izleme şansınız var. Londra'da müzikaller ve tiyatro oyunları çok pahalı olduğundan, gelmeden önce internetten indirimli bilet satan sitelere göz atın. Ayrıca bazı günlerde, tiyatro gişelerinden sabah erken saatlerde gidip oldukça uygun fiyatlara bilet satın alabilirsiniz.
FISH&CHIPS YEMEDEN OLMAZ
İngiliz mutfağı diğer dünya mutfakları kadar zengin olmadığından, genelde insanlar "Londra'da yiyecek hiçbir şey bulamadım" diye yakınır. Sakın buna inanıp "Londra'ya gidince aç kalacağım" diye düşünmeyin. Dünyanın en büyük metropollerinden biri olan Londra'da damak zevkinize uyacak çok sayıda restoran var. Ama siz yine de Londra'ya geldiğinizde, ilk olarak İngilizlerin meşhur fish&chips'ini (balık&patates) deneyin. Pazar günü ise mutlaka bir restorana ya da puba gidip İngilizlerin 'Sunday Roast' adını verdikleri et ve çeşitli sebzelerden oluşan geleneksel yemeğini yiyin. Bunun dışında Çin ve Hint restoranlarını kesinlikle tavsiye ederim. Her ikisi de Londralıların en çok tercih ettiği dünya mutfaklarından. Ayrıca şehrin her yerinde karşınıza çıkan sokak yemek tezgahlarından da lezzetli şeyler yiyebilirsiniz
ŞEMSİYE ALMAYI İHMAL ETMEYİN
İngilizler nezaket kurallarına çok önem verdiğinden bu konuda özen gösterin. Özellikle sırada beklerken sakın acele etmeyin.
İngiltere'de trafik soldan aktığı için karşıdan karşıya geçerken çok dikkatli olun.
İngiltere'de havalara güven olmayacağından yazın gitseniz bile mutlaka yanınıza kalın bir şeyler ve küçük bir şemsiye alın.
Trenlerde ve metroda aniden bilet kontrolü yapılabileceğinden, biletinizi yolculuğunuzun sonuna kadar saklayın.
Yol ya da herhangi bir konuda yardıma ihtiyacınız olduğunda hiç çekinmeden yoldan geçenlere ya da polislere soru sorabilirsiniz. Özellikle İngiltere'de polisler son derece kibar ve yardımsever.
ŞEHRİN DÖRT POPÜLER NOKTASI
Covent Garden: Şüphesiz Londra'nın en eğlenceli yerlerinden biri. Sokak marketleri, kafeleri ve sokak sanatçıları ile ünlü olan Covent Garden'da zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız. El yapımı tasarımların satıldığı Apple Market'te gezindikten sonra bir kafeye oturun ve kendinizi sokak kemancılarının müziğine bırakın.
Notting Hill: Julia Roberts ve Hugh Grant'ın oynadığı Notting Hill filmiyle dünya çapında ünlenen Notting Hill, Londra'nın en pahalı semtlerinden biri. Filmin çekildiği yerleri görmek dışında buraya gitmek için en önemli neden; cuma ve cumartesi günleri kurulan ünlü Portobello Pazarı. Antika ve ikinci el kıyafet satılan pazarda orijinal pek çok şeye rastlayabilirsiniz.
Camden Town: Popüler olmasına rağmen, marjinalliğinden hiçbir şey kaybetmeyen bir bölge Camden Town. İkinci el kıyafet ve deri satan çok sayıda dükkanın olduğu Camden'da kurulan sokak tezgahları da ilgi çekici. Plaklara düşkünseniz, Camden Town'daki ikinci el plak satan tezgahlar çok hoşunuza gidecek.
Soho: Londra'da eğlencenin ve gece hayatının kalbi olan Soho'ya gittikten sonra buradan ayrılmak istemeyeceksiniz. Birbirinden şık restoranları, kafeleri, tiyatroları ve gece kulüpleri ile 24 saat ayakta olan bir bölge. Londralıların ve turistlerin akın ettiği Soho, Londra'nın sokak modası hakkında fikir edinmek için de en ideal yer.
YAPMADAN DÖNMEYİN
Londra'ya kadar gitmişken kraliçeyi ziyaret etmemek olmaz. Kraliçenin yaşadığı Buckingham Sarayı'na gidip, sarayın halka açık olan bölümünü bilet alarak gezebilirsiniz. ? Dünyanın en ünlü köprülerinden olan gotik tarzda inşa edilmiş Tower Bridge'ten (Kule Köprüsü) şehri seyredin. ? Piccadilly'de neon ışıklı ilanları arkanıza alıp selfie fotoğrafınızı çekin.
İngilizlerin en büyük alışkanlığı olan sütlü çayı deneyin.
Westminster Sarayı olarak bilinen görkemli parlamento binasını mutlaka görün. Londra'nın simgelerinden biri sayılan gösterişli saat kulesi Big Ben sizi büyüleyecek.
Southbank'taki 'London Eye' adı verilen dev dönme dolaba binip şehre tepeden bakın.
Yiyecek ve içecek bir şeyler alıp Hyde Park ya da St. James Park'ta piknik yapın. Daha sonra kuğuları ve sincapları besleyin.
Geliri yardım vakıflarına giden "Charity Shop"larda ucuza alışveriş yapın.
17. yüzyılda inşa edilen ve Londra'nın pek çok yerinden kubbesini görebileceğiniz St. Paul Katedrali'ne gidin.
Londra'ya trenle bir saat uzaklıkta bulunan, dünyanın en eğlenceli şehirlerinden biri olan Brighton'a gidin.
Thames Nehri'nin kıyısında bulunan Southbank'te, şehrin manzarası eşliğinde yürüyüş yapın.
Dünyanın başlangıç meridyeninin bulunduğu ve 'O noktası' kabul edilen Greenwich Gözlemevi'ne gitmeyi de unutmayın.
Chelsea'da bulunan dünyanın en önemli sanat galerilerinden biri olan Saatchi Gallery'yi gezin.
Bloomsbury'ye gidip ünlü İngiliz yazar Charles Dickens'ın müze olan evini ziyaret edin.
Londra'nın en ünlü ve en lüks alışveriş merkezi olan Harrods'a uğrayın.
Soho'daki publardan birine gidip 'drag queen' şovları izleyin.
Dünyaca ünlü starların balmumundan yapılan heykellerinin bulunduğu Madame Tussauds müzesine gidin.
LONDRA'DA ALIŞVERİŞİN ADRESLERİ
Oxford Street: Londra'ya gelip Oxford Street'e uğramayan yoktur. Dünyanın en ünlü alışveriş caddelerinden biri olan Oxford Street'te aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Günün her saati kalabalık olan Oxford Street'te Debenhams, Marks&Spencer, Primark gibi ünlü mağazalar var. Özellikle Primark'a mutlaka uğramalısınız, fiyatların ucuzluğu karşısında şoke olacaksınız. Oxford Street'e gitmişken, geçen yıldan bu yana tüm dünyada ilgiyle izlenen Mr. Selfridge dizisine konu olan, İngilizlerin ünlü mağazası Selfridge'e gitmeyi de ihmal etmeyin.
Bond Street: Marka tutkunuysanız soluğu hemen Bond Street'te almalısınız. Chanel, Louis Vuitton, Gucci, Dior gibi dünyaca ünlü markaların hepsi burada. Caddenin üzerinde bulunan dünyaca ünlü mücevher mağazaları Cartier, Bulgari, Tiffany vitrinleri ile gözlerinizi kamaştıracak. Alexander McQueen, Vivienne Westwood gibi ünlü tasarımcıların mağazaları da yine Bond Street'te.
Carnaby Street: Carnaby Street kafeleri ve butikleri ile Londra'nın en özgün caddelerinden biri. Özellikle 60'lı yıllarda modanın merkezi olan caddede, pop starların giyindiği oldukça eski mağazaları keşfedebilirsiniz.
EN SON HABERLER
- 1 Hristiyan ve Müslüman İzleri: Bingöl'deki Gizemli Zağ Mağaraları
- 2 Yayman: Hedefimiz Türk turizmini kalkındırmak
- 3 Bayramda Kapadokya’ya akın ettiler
- 4 Göbeklitepe'yi 3 günde 33 bin kişi ziyaret etti
- 5 Şanlıurfa’da 11 bin yıllık duvar kabartmaları ilgi çekmeye devam ediyor
- 6 Tarihi konaklar turizme kazandırılıyor
- 7 Bodrum’da Eylül bereketi: 2 gemi ile 2600 turist geldi
- 8 Turizmde tüm zamanların turist rekoru kırıldı
- 9 Kapadokya'yı Ağustos ayında 697 bin kişi ziyaret etti
- 10 Türkiye’de 7 ayda turizimde rekor kırdı