Çarşamba 03.12.2014
Son Güncelleme: Çarşamba 03.12.2014

Doğu'nun Paris'i Antep

Hafta sonu denince akla ya dinlenmek gelir ya da seyahat etmek. Ama unutmayın ki yeni anılar biriktirmek ve gezmek de ruhu dinlendirir. Üstelik havayolu şirketlerinin indirimli bilet kampanyaları artmışken yurtiçi seyahatleri tercih etmenizi öneririm

Gezmek için sebep ararsanız birçok neden bulabilirsiniz, ben eşim Iraz'ın doğum gününü Gaziantep seyahati ile taçlandırmak istedim. Sabah 08:00'de uçağımız hareket etti. Bir buçuk saat süren yolculuk sonrasında vardık Antep'e. Şehirle havalimanının arası sadece yarım saat. Şehre inmek için iki alternatifiniz var; ya 10 TL'ye servise ya da taksiye bineceksiniz. Taksi de ortalama 50 TL tutuyor. Merkeze çok yakın olan The Anatolian Hotel'e gitmek için biz servisi tercih ettik. Doğal dokusunu koruduğunu hemen anlıyorsunuz şehrin. Yol kenarlarındaki fıstık ağaçlarını gösterirken eşimin gözleri parlıyordu. Beş yıldızlı otele adım atar atmaz karşılandık ve hemen kente ilişkin bilgilendirildik. İlk durağımız Katmerci Zekeriya Usta oldu. Odun fırınında pişmiş katmerleri, çay veya sütle birlikte yiyerek güne burada başlayabilirsiniz.

TARİHİ DOKU KORUNMUŞ
Gezimize ilk olarak Tarihi Elmacı Pazarı'nın önünden geçip, sekiz sokak ve 280 dükkanın bulunduğunu Bakırcılar Çarşısı'ndan başlıyoruz. Bu çarşı adından da anlaşılacağı üzere bakır hediyelik eşyaların yapıldığı, çekiç ve örs sesleriyle yankılanan, dükkanların önünde yöresel çarık ve yemenileriyle görsel bir şölen sunan otantik bir yer. Kapalıçarşı'daki Bakırcılar Çarşısı'na oldukça benziyor. Bu çarşılarda dolaşırken mimarisi çok dikkatimizi çekti. Uğrunda savaşılan İpekyolu'nun buradan geçtiğine şahit oluyorsunuz. Eşimle birlikte mimarisi üzerine ufak bir sohbet ederken bir esnaf yanımıza gelip "Gaziantep için 'Doğu'nun Paris'i' denir gençler" dedi. Paris'i görmedik ama buranın oldukça şık ve otantik olduğunu içtenlikle söyleyebilirim. Her bir adımda geçmişe gidiyor ve Gaziantep'in tarihinin de tadına varabiliyorsunuz. Şöyle ki şehir evvelden bu yana farkını ortaya koyabilmiş, okuduğum kadarıyla. Bunu yöreyi iki kez ziyaret etmiş olan Evliya Çelebi'nin şu ifadesinden de anlayabiliriz: "Ayıntap kenti tümüyle 32 mahalledir. 8 bin 67 toprak ve kireç örtülü, bayındır, bakımlı, yüksek, saray görüntülü evler vardır." Hem modern hem de geçmişine sadık... Sohbetin ardından ayaklarımız midemizden gelen sesi dinleyerek bizi "Antep" denince akla gelen ilk yer olan İmam Çağdaş'ın önüne getirdi. Karnımızı doyurduktan sonra "Bir kahve içmeden olmaz" dedik ve Tarihi Tahmis Kahvesi'nin yolunu tuttuk. Burayı Bakırcılar Çarşısı'nın ve Elmacı Pazarı'nın önünden geçip, Kürkçü Hanı'nın karşısında bulabilirsiniz. Mekana girmeden sizi tarihi kapılar karşılıyor. Türkiye'nin en eski kahvehanelerinden biri olan Tahmis Kahvesi 1635'den beri faaliyette. Mekan birçok defa restorasyon çalışmaları ile orijinalliğini kaybetmeden faaliyet göstermiş. Tarihi boyunca şehrin birçok kültürel olayına tanık olan Tahmis Kahvesi hâlâ Gaziantep'in en gözde mekanlarından biri. Havanın rüzgarlı ve soğuk olmasından dolayı kahvenin tam ortasına kurulmuş olan sobanın yanına oturduk. Yanan odunların çıtırtısını dinleyip ısınırken Menengiç kahvelerimiz geldi. Menengiç Antepfıstığının yabanisinden yapılan bir içecek. Fıstık ağacı türünden bir çalıdan üretiliyor. Faydaları bir hayli fazla. Süt ile yapılarak tadı yumuşatılıyor ama oldukça yağlı ve ağır bir kahve. Zira farklı bir tad almak isteyenler için tavsiye ederim.

HAN İÇİNDE BİR MAĞARA
Gaziantep gezimizin ikinci gününde kahvaltımızı yapıp Zeugma Mozaik Müzesi'nin yolunu tuttuk. Otele çok yakın olan müzeye giriş ücreti 10 TL. Ayrıca dijital rehber kiralamak istiyorsanız o da yalnızca 10 TL. Yanınızda bir rehber yoksa mutlaka dijital rehberi tercih edin. Çünkü tarihin en önemli ve şık parçalarının hikayeleri şehri anlamanızda çok faydalı olacak. M.Ö. 300 yılındaki Zeugma Kenti'nde villalara girecek, havuzların, çeşmelerin önünden geçecek, Metiokhos ve Parthenope'un ölümsüz aşkına tanıklık edeceksiniz. Fakat mozaiklerin çoğunda eksik kısımlar dikkatimizi çekti. Tarihi eser kaçakçıları tarafından deyim yerindeyse yağmalanmış burası. Her biri kültürel mirasımız olan mozaikleri, hayıflanarak izlemeye devam ettik ve Zeugma mozaiklerini incelerken "Nasıl yahu?" dedim birden. Ünlü Çingene Kızı koca mozaiğin ufak bir parçasıymış meğer! Ve tabii diğer mozaiklerde olduğu gibi Çingene Kızı da kaçakçılardan nasibini almış. Gaziantep'te atlamayacağınız bir rota olmalı Zeugma Mozaik Müzesi. Müzeden çıkıp Gaziantep Kalesi'nin yolunu tuttuk. Fakat restorasyon çalışmalarından ötürü kalenin etrafından dolaşıp pasajların, hanların ve çarşıların bulunduğu Karagöz Caddesi'ne doğru ilerledik. Yeni Han'ın önünden geçerken fotoğraf çekmek için içeri girdik. Ve fark ettik ki bu hanı diğerlerinden ayıran özelliği içinde bir mağara olması. Merakla mağaraya girdik. Koridorlarında hediyelik eşyalar satılıyor. İçerisi buz gibi. Sıcak yaz aylarında bunalan gezginlerin imdadına yetişiyormuş burası. Dışarıda 40 derecelik bunaltıcı bir hava varken bile burasının sıcaklığı 15-20 derece oluyormuş.

KİLO ALMAMAK İMKANSIZ!

Gaziantep tarihi, mimarisi ve kültürel zenginliği kadar lezzetli mutfağıyla da gezilip, görülmesi gereken bir şehir. Neredeyse hiç acıkmasanız bile yemek yemek istiyorsunuz. Kebapçıların önünden geçerken canınız şiş kebap çekiyor, tatlıcıların önünden geçerken şöbiyet, yöresel ev yemekleri yapan restoranların önünden geçerken kuru patlıcan dolması... Üstelik en fazla bir saat geçmiş doydum diyeli. Bu konudaki tavsiyem, tam porsiyon olarak yememeniz. Çünkü az ileride başka bir koku sizi kendine doğru çekecektir. Dönerken baklava konusunda seçeneğimizin çok olmasına karşılık bu işte son nokta olarak methedilen Koçak Baklava'ya gidiyoruz. Burada bir hatırlatma yapmak istiyorum. Giderken, yanınızda tatlı getirmek isterseniz eğer dikkatli olun. Çünkü tatlılar sabahtan yapılıyor ve satılıp bitene kadar dükkanlar açık kalıyor. Herkes de giderken yanında götürmek istediğinden eliniz boş dönmemeniz için tatlı alışverişini sona bırakmayın.
BU KEBAPÇIDA YER BULMAK ÇOK ZOR
Gaziantep'te bulunduğum sürece en lezzetli yemekleri yediğim yer Urfa Tike Ciğer isimli restoran oldu. Burada yer bulmak hiç kolay değil. Siparişiniz hazırlanana kadar, gelen ikramları iştahınızı kapatacak diye yemekten çekinmeyin. Aksine daha da arttırıyor. Aperatif olarak içli köfteyi öneririm. Tabiri yerindeyse kalem gibi. Ciğer sevmeyenler ise mutlaka burada ciğer şişin tadına bakmalı. Çünkü ciğer sevmeyen ben, ağzımdaki lokma bitmeden ikincisini almak için düşünmeden çatalımı batırırken buldum kendimi...
METİN KAYIP

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.