Atina'da her zaman 'mutlu' eğleniyorsunuz
Hayatım boyunca pek çok farklı ülkede yaşadım, hem babamın diplomat olması hem de kendi işim sebebiyle çok seyahat ettim ama inanın bu kadar mutlu, bu kadar eğlenmeyi seven insanı hiçbir yerde bir arada görmedim. Ibiza, New York, Amsterdam, Berlin falan geçin bunları. Bir kere Atina'nın en büyük farkı, bu şehirde 'mutlu' eğleniyorsunuz
KOLONAKİ AYNI BİZİM NİŞANTAŞI
Hayatım boyunca pek çok farklı ülkede yaşadım, hem babamın diplomat olması hem de kendi işim sebebiyle çok seyahat ettim ama inanın bu kadar mutlu, bu kadar eğlenmeyi seven insanı hiçbir yerde bir arada görmedim. Ibiza, New York, Amsterdam, Berlin falan geçin bunları. Bir kere Atina'nın en büyük farkı, bu şehirde 'mutlu' eğleniyorsunuz. Diğer şehirlerdeki belli bir saat ve alkol limitini geçtikten sonra etrafınıza baktığınızda yaşanan "Benim ne işim var burada, kim bu dağılmış insanlar?" hissini Atina'da yaşamıyorsunuz. Saat sabahın sekizi bile olsa! Havası mıdır, suyu mudur, çalan müzikler midir, pozitif insanlar mıdır bilemiyorum ama sürekli bir mutluluk, huşu hali hakim. Bölge olarak kesin tavsiyem, Kolonaki. Nişantaşı'na çok benziyor, hatta bazen nerede olduğunuzu unutup, "Şuradan Teşvikiye Camii'nin köşesinden bir taksiye bineyim" bile diyebilirsiniz. Kolonaki'de hem gündüzü, hem akşamı, hem de geceyi yaşayabilirsiniz. Kahvaltı için adım başı çok güzel pastaneler, kafeler bulabilirsiniz. Küçük meydanın sonunda, içeri doğru giren, trafiğe kapalı Atiye Sokak benzeri bir sokakları var; waffle'lar, crepe'ler, smoothie'ler havada uçuşuyor ve akşamdan kalmalığa birebir! Biz genelde öğlen uyandığımız için kahvaltı saatini es geçiyorduk. Öğlen keyfimiz yerinde olduğu için, kahvaltı niyetine Pire'de ouzo-balık yapıyorduk... Öğle yemeği sonrası, Kolonaki'deki dükkanlara bakıp, alışveriş yapabilirsiniz. Türkler arasında çılgınlık yaşanan kozmetik markası Korres'ten eşe dosta hediye almayı unutmayın. Size tavsiyem, mutlaka 17.00-19.00 arası eve dönüp bir siesta yapın, nasıl güzel geliyor ve hem gündüzü hem geceyi yaşamanıza nasıl yardım ediyor anlatamam. Geceye Kolonaki'de güzel bir İtalyan restoranında şarap eşliğinde uzun ve yavaş bir yemekle başladıktan sonra, Rock'n Roll'da bir içki alın. Rock'n Roll Atina'nın Lucca'sı. Tek farkı ilerleyen saatlerde, bardan tamamen kulübe dönüşüyor olması ve zaman zaman canlı müziğe denk gelebilme şansınız. Yanınıza almanız gereken en önemli şey ise, sizin kadar rahat, eğlenmesini seven ve kolayca yorulmayacak bir seyahat arkadaşı olacaktır. Çok şanslıyım ki her gittiğimde yanımda öyle biri vardı... Etrafı dolaştıkça gözünüze çarpacak olan ya da daha doğrusu çarpmayacak olan bir şey var; o da ekonomik kriz. Çok dikkatlice baktım, inceledim ama ben pek bir izine rastlamadım. Kafeler, barlar kulüpler ağzına kadar ve sabaha kadar dolu. Bu bizim işimize geldi sizin de gelecektir. Akşam yemeği faslı için o kadar çok seçenek var ki; çok fazla detaya girmem mümkün olmayacak. Ama şunu söyleyebilirim, canınız ne çekerse.... Güzel bir yemek yedikten sonra Atina'nın meşhur gece hayatına atılma vakti gelmiştir. Kolonaki'de size tavsiye edeceğim iki yer var. Aslında bir sürü var ama detaylı bilgi verebilmek adına bu ikisiyle yetinelim. İlk olarak bir canlı müzik sahnesi olan Cabaret var. Samimi ve çok büyük olmayan bu yerde içkinizi içerken sahneye çıkan birbirinden yetenekli şarkıcılar ve bir o kadar geniş bir repertuvar dinleyebilirsiniz. Mesela şahsen Feeling good şarkısını binlerce defa dinlemişimdir ama Cabaret'de, yüzü siyah beyaz bir maskeye boyanmış yapılı bir erkeğin söylediği versiyonun en beğendiğim versiyonlardan biri olacağına ihtimal vermiyordum. Gelin görün ki öyle oldu. Bir başka iç açıcı olay ise oraya gelen herkes, gerçek anlamıyla eğlenmeye gelmiş, kendi halinde, agresyon olmadan, herkes dip dibe olmasına rağmen itiş kakış olmadan eğleniyor. Cabaret'den önce ya da sonra, seçim sizin, Bogart'a gidilebilir. Daha çok kulüp tarzında olan bu mekanda da aynı şey geçerli. Paylaştığınız masadaki diğer müşterilerle belli bir saatten sonra kanka olup oradan başka bir yere geçmeniz mümkün. Nitekim de öyle oldu. Her gittiğimde şüphesiz beni en çok şaşkına çeviren ama bir o kadar da eğlenmeme sebep olan mekanlar ise gece geç saate, siz deyin 03:00, ben diyeyim 05:00'te gidilen Atina'nın meşhur live stage'leri, nam-ı diğer Bouzoukia'ları. Yazın gittiğimizde devasa, resmen arenayı andıran bir mekanda Mesonakis ve Paula'yı dinleme şerefine ulaşmıştık ancak favori mekanımız kuşkusuz Caramela'dır. İçeriye adım attığınızda kocaman bir salon, masalara oturmuş ve eğlenen yüzlerce insan ve sahnede birbirinden yetenekli Yunan sarkıcıları sizleri şaşkına çevirebilir. Benden tavsiye sahneye yakın güzel bir masaya yerleşmeniz ve kimseye aldırmadan eğlenmenize bakmanız olacaktır. Yalnız peşinen söylememde fayda var, grubunuzdaki bazı kişiler davul zurna eşliğinde sahneye fırlayıp dans edebilir, şarkı söyleyebilir ya da şarkıcıdan Dinata Dinata'yı (Gel Gel Sarışınım Gel) isteyebilir. Saat 07.00 civarı evinizin yolunu tutarken kulübün yüzde 80'nin de hâlâ dolu olacağının da altını çizmek isterim. Özetle sevgili okuyucular, Atina'da kaybetmek yok. Neredeyse yurtiçi fiyatına uçak biletleri, İstanbul trafiğinde işten eve geleceğiniz sürede ulaşacağınız bir şehir, müthiş lezzetli ve uygun fiyatlı yemekler, sabaha kadar dans, gülümseyen insanlar, 72 saatliğine bile olsa müthiş bir keyif ve mutluluk. Demedi demeyin. Yassu bre!
AKROPOLİS MUHTEŞEM!
Akropolis muhteşem! Anlatmayacaktım ama içimde kalacak. Bu kısım siz tarih ve kültür seven ama gazeteyi inatla yazının başında kapatmayan survivor'lar için gelsin. Akropolis gerçekten muhteşem bir yer, sadece onu görmek için bile Atina'ya gidilir. Böyle bir yapıyı, o zamanki imkansızlıklarla ve sadece insan gücüyle nasıl yaptıklarını aklınız almayacak, yanınızdaki arkadaşınızla muhtemelen en az 45 dakika bunu tartışacaksınız. Akropolis'e yürümek (maalesef belli bir noktadan başka bir ulaşım şansınız yok) biraz zor gelebilir ama hem o yolda göreceğiniz sokak tiyatroları ve müzisyenler, hem de satılan hediyelik eşyalar ilginizi çekecek, hem de hedefe vardığınızda gördüğünüz manzara, "İyi ki yürümüşüz be!" dedirtecek. Akropolis'ten aşağı inerken, geldiğiniz ana yürüme yolundan inmek yerine, aralardan merdivenle inin. Orada kime "Restaurant" diye sorsanız, size bir yeri gösterir. İlk restauranı bulduktan sonra aşağı iniş yolunuz, gizli saklı bir çok ufak meyhane, çok sempatik Arnavut kaldırımı sokaklar, şahane ufak ahşap evlerle dolu olacak. Sevgilinizleyseniz, elele yürüyüp romansın dibine vurmak için gerçekten birebir.
CAN UTKAN
EN SON HABERLER
- 1 Hristiyan ve Müslüman İzleri: Bingöl'deki Gizemli Zağ Mağaraları
- 2 Yayman: Hedefimiz Türk turizmini kalkındırmak
- 3 Bayramda Kapadokya’ya akın ettiler
- 4 Göbeklitepe'yi 3 günde 33 bin kişi ziyaret etti
- 5 Şanlıurfa’da 11 bin yıllık duvar kabartmaları ilgi çekmeye devam ediyor
- 6 Tarihi konaklar turizme kazandırılıyor
- 7 Bodrum’da Eylül bereketi: 2 gemi ile 2600 turist geldi
- 8 Turizmde tüm zamanların turist rekoru kırıldı
- 9 Kapadokya'yı Ağustos ayında 697 bin kişi ziyaret etti
- 10 Türkiye’de 7 ayda turizimde rekor kırdı