Çarşamba 04.02.2015

Yalnız ve güzel Kapadokya

Mevsim kış, aylardan ocak... Hep gitmek istediğim Kapadokya'ya herkesin "Bu havada ne yapacaksınız orada?" dediği bir zamanda gittim. Belki de bu coğrafyayı anlamak için en iyi zamandı. Az sayıda turist olduğu için Kapadokya'nın yalnız ve güzel yüzüyle tanıştım

İlk kez plansız programsız, sadece uçak biletimiz ve otelimizi ayarlayarak, nerede ne yenir, nereler gezilir bakmadan sırt çantalarımız alıp cuma akşamı 19.30'da uçağa biniyoruz. Uçak yavaş yavaş inerken puslu havadan bir şey göremiyoruz. Bir arkadaşım "Oraya indiğiniz zaman kendinizi Mars'a iniyor gibi hissedeceksiniz" demişti. Bunu göremediğim için biraz üzüldüm. Saat 21:00'de Nevşehir Havaalanı'ndayız. Havaalanında otelimizin ayarladığı shuttle karşılıyor bizi. Havaalanından otele yaklaşık yarım saat süren yolculuktan sonra nihayet Göreme'ye geliyoruz. Araç bizi kalacağımız otelin önüne bırakıyor. Otel eski bir taş konak. Dışarısı ne kadar soğuksa içerisi bir o kadar sıcak. Sessizliğin, konağın, havanın verdiği huzurla ömür boyu burada kalabileceğim geçiyor aklımdan. Taze demlenmiş çaylarımızı içerken, konağın yaklaşık 400 yıllık olduğunu öğreniyoruz. Bölge hakkında biraz daha bilgi aldıktan sonra kapısı avluya açılan odalarımıza yerleşiyoruz.
GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİ

Sabah kahvaltıdan sonra Göreme Açık Hava Müzesi'ne doğru yola çıkıyoruz. Peribacaları nerede diye merak ederken anlıyoruz ve görüyoruz ki burada her yer peribacası. Göreme merkez ile açık hava müzesinin mesafesi yaklaşık 1,5 km. Yürüyerek çok rahat gidilebilir. Göreme merkezden kalkan dolmuşlarla Ürgüp, Avanos, Uçhisar'a gidebiliyorsunuz. Kapadokya'da görülmesi gereken güzelliklerden birisi de elbette gökyüzünde balonların yarattığı renk cümbüşü. Ancak bugün havanın puslu olması sebebiyle uçuş yapılamıyor. Biz de gökyüzündeki bu renk cümbüşünü değil de Kapadokya'yı karlar altında bembeyaz görebilen birkaç şanslı insandan olabileceğimizi düşünerek kendimizi bir nebze olsun rahatlatıyoruz. Göreme Açık Hava Müzesi o kadar büyük bir müze ki nereden başlayacağını şaşırıyor insan. Bu bölge Hıristiyanlık tarihinde önemli bir kişi olan Aziz Basil tarafından 4. yüzyılda dini eğitim ve düşünce merkezi olarak kurulmuş. İlk Hristiyanlık dönemine ait birçok kilise, şapel, manastır, yemekhane var müzede; Elmalı Kilise, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Aziz Basil Şapeli, Çarıklı Kilise, Kızlar ve Erkekler Manastırı görülmesi gereken yerlerden. Elmalı Kilise'nin önünde çok güzel bir vadi manzarası da var; burada bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Karanlık Kilise en çok dikkat çeken yapılardan biri; küçük bir pencereden çok az ışık aldığı için Karanlık Kilise denilmiş buraya, dolayısıyla da fresklerdeki renkler hiç bozulmamış gibi. Yazın bu kiliselere girmek için epey bir sıra bekleniyormuş, neyse ki soğuk havanın nimetinden faydalanıp sıra beklemeden girip çıkabiliyoruz kiliselere. Müzenin hemen çıkışında, yarım saatte bir Göreme'den kalkan dolmuşlara binip Ürgüp'e gidiyoruz. Burada gördüğüm peri bacaları Göreme'dekilerden daha farklı yapıda. Dolmuş bizi merkezde indiriyor, burası sıradan bir Anadolu çarşısı gibi. Etraftaki kişilere nereleri gezebileceğimizi soruyoruz. Asmalı Konak ve tepedeki bir kaleyi öneriyorlar. Çok cazip gelmediği için buradan Avanos'a gitmeye karar veriyoruz. Yolda giderken aslında Ürgüp merkeze çok yakın olan Turasan Şarap fabrikasını görüp maalesef şarap tadımı yapamadan hızlıca geçiyoruz.
ÇÖMLEK DİYARI AVANOS

Avanos, Kızılırmak'ın iki kenarına kurulmuş, çok sayıda çanak çömlek atölyesinin bulunduğu bir sanat merkezi gibi. Yorgunluk ve soğukla birlikte o kadar acıkmışız ki hiçbir yere gitmeden merkezde bir restorana atıyoruz kendimizi. Yöreye özgü testi kebabı ve yayık ayranını, çok aç olduğumuzdan mı yoksa gerçekten çok lezzetli olduğundan mı karar veremeden bayıla bayıla yiyoruz. Karnımız doymuş ve biraz olsun ısınmış olarak Avanos'un çoğu mağaralardan oluşan atölyelerini geziyoruz. Bu atölyelerin en meşhuru Chez Galip. Galip Bey'in ününü atölyenin içinde yer alan saç müzesi de artırmış. Atölyelerde hem kendiniz çamurdan çömlek yapmayı deneyebilir hem de çok makul fiyatlarla alışveriş yapabilirsiniz. Avanos'un iki yakasını birbirine bağlayan üç köprüden biri olan Sallanan Köprü, ilk bakışta çok dikkatimi çekmese de köprüden geçerken inanılmaz keyif aldım. Durmak ve fotoğraf çekmenin yasak olduğu köprünün tadını çıkarın. Köprünün altında birçok kaz göreceksiniz. Küçük bir kuş cenneti yaratılmış adeta Avanos'ta. Irmağın karşı yakası Orta Mahalle olarak adlandırılıyor. Burası Avanos'un en eski mahallelerinden biri, birçok eski yapı görmek mümkün. Vakit azlığından dolayı Derinkuyu Yeraltı Şehri yerine Avanos'a yakın daha küçük bir yeraltı şehri olan Özkonak Yeraltı Şehri'ne gitmeye karar verdik. Tabelaları takip edip sora sora bulmaya çalıştığımız yeraltı şehrini maalesef göremeden geri döndük. Sonradan öğrendik ki yeraltı şehri var ama araçsız, yürüyerek gidilemeyecek kadar uzakta; Avanos'a 14 km. Akşam Aydın Kırağı denen bir tepeye doğru çıkıyoruz. Yukarıya zar zor çıksak da gördüğümüz manzara bütün yorgunluğumuzu alıyor; Göreme ışıl ışıl ayaklarımızın altında, karşımızda tüm heybetiyle Uçhisar Kalesi... Dönerken bildiğimiz peribacası görünümünde ama yeraltına doğru uzanan camiyi ve cami avlusundaki mezarları görüyoruz.

GÖRKEMLİ VE HUZURLU HACI BEKTAŞ-I VELİ

Uçhisar'dan Nevşehir merkeze geçip oradan Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi'ne geçiyoruz. Nevşehir merkezinde gezip görülebilecek bir yer yok. Burada yarım saat kadar bekleyip, Hacı Bektaş dolmuşları ile yaklaşık bir saat gittikten sonra nihayet türbeye varıyoruz. Hacı Bektaş-ı Veli'nin mezarının olduğu odanın girişi oldukça görkemli; bembeyaz huzura açılan bir kapı gibi.... Dergahta Hz.Ali'ye ait el yazması bir mektup bulunuyor. Türbe Nadar, Dergah ve Hazret Avlusu olarak üç bölümden oluşuyor.
HARİKA MANZARASI İÇİN UÇHİSAR KALESİ'NE ÇIKILIR
Sabah saat 08.00 gibi kalktığımda ne kadar da dinlenmiş olarak uyandığıma inanamadım. Sabah mis gibi yumurtalı ekmekli kahvaltı ettikten sonra Uçhisar'a doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 10 dakikalık dolmuş yolculuğunun ardından kocaman bir peri bacasını andıran Uçhisar Kalesi bizi büyülüyor. Kale ayrıca Erciyes ve Hasan Dağı'nın birlikte görülebildiği tek yer. Kale etrafı mevsim itibariyle o kadar sakin ki hediyelik eşya dükkânlarına bakınca terk edilmiş bir kasaba havasında; dükkânlar açık ama esnaf yok. Uçhisar Kalesi'ne mutlaka gidin zira fotoğraf çekmek için en güzel noktalardan birisi burası.
KIŞIN TERMAL GİYSİ ŞART
Eğer siz de kış aylarında Kapadokya'ya gitmek isterseniz mutlaka ama mutlaka termal giysiler tercih edin. Bol bol nemlendirici krem ve dudak balsamı da yanınıza almayı ihmal etmeyin. Ayazda cilt kuruduğu için nemlendirmek gerekiyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.