Sicilya düşleri

THY'nin İstanbul-Katanya uçuşunun çok erken saatlerde olması ve sadece 1 saat 50 dakika sürmesi, neredeyse uykunuzdan Sicilya'da uyanmanızı sağlıyor. Her zaman kendi seyahatlerini düzenleyen ben bu kez, Sicilya'nın en özel turlarına imza atan Just Sicily'nin sahibi sevgili arkadaşım Giusi'ye teslim oldum. Sicilya'da giden birçok kişi Taormina, Siracusa ve Palermo üçgeni içinde kalsa bile, asıl görülmesi gereken güzellikler istilalar nedeniyle adanın iç bölümlerine kaçanların yarattığı ve bugüne kadar hiç bozulmadan gelen Orta Çağ kasabaları. Tiffany'de Kahvaltı kitabının yazarı Truman Capote'den Bertrand Russell'a kadar birçok yazara ilham kaynağı olan Taormina, dar sokakları, denize tepeden bakan restoranları, başı her zaman dumanlı Etna Dağı'nı da gören manzarası ile adanın en romantik kasabası. Richard Burton'ın büyük aşk yaşadığı Elizabeth Taylor'a evlenme teklif ettiği yerin Taormina olması kasabanın romantizmi konusunda yeterince fikir verir umarım. Yenilenen adıyla Belmond grubu olan eski Orient Express otellerinden Grand Hotel Timeo, Sicilya'nın en özel oteli. Hemen arkasında yer alan antik Yunan Tiyatrosu, Etna Dağı ve denizi aynı fotoğraf karesine sığdırmayı başaran manzarası ile otelde kalmak gerçekten bir ayrıcalık. 1948-1999 yılları arasında İngiliz yazar Daphne Phelps'in yaşadığı Casa Cuseni ise otel olarak hizmet veren çok özel bir villa.
ZENGİN BİR TARİH
Sicilya tarih boyunca Araplar, Bizanslılar, Almanlar ve İspanyollar gibi çok farklı kültürlerin istilasına uğramış. Çok zengin tarihi kalıntılara ve yedi UNESCO Kültür Mirası alanına sahip. Taromina'ya çok yakın olduğu için oldukça turistik olan Barok şehir Noto ile Siracusa da UNESCO Kültür Mirası ile özel koruma altında. Antik Yunan Tiyatrosu ve arkeolojik alan Siracusa'da mutlaka gezilmesi gereken yerler olsa bile eski şehir Ortigia'da bulunan katedral dünyada Yunan Tapınağı'ndan kiliseye çevrilmiş ve halen törenlere devam edilen tek dini merkez olma özelliği ile çok ilgi çekici. Gece ışıklar altında harika bir fotoğraf karesi oluşturan ana meydanın arka sokaklarında canlı müzik çalan çok hoş kafeler ve kulüplere rastlanıyor. Casa Talia, Modica'da kalınabilecek en etkileyici otel. Biraz Kapadokya'nın kayaların içine oyulmuş otellerini andıran bu minik işletmede her odanın kendine ait minik bir bahçesi var. Modica aynı zamanda Sicilya'nın çikolatası ile meşhur bir kasabası. Çok eski tariflerle yapılmaya devam edilen çikolata hafif taneli ve aromalı bir tada sahip, 1880'den açılan ve kasabanın ilk çikolatacısı olan Antica Dolceria Banojuta hem tadım yapmak hem de üretimi görmek için en doğru seçim. Modica'ya çok yakın olan Ragusa, eski şehri Ragusa Ibla ile mutlaka görülmesi gereken bir yer. M.Ö 2. yüzyılda yaratılan şehir Barok mimarisinin çok özel örneklerine ev sahipliği yapıyor. Dönüş yolunda mutlaka şehrin uzaktan fotoğrafını çekmek için kısa bir mola verilmeli.
SERAMİK ALIN
Sicilya'dan alınacakların başında seramikler geliyor. Adanın renkli hayatının izlerini, desenlerini taşıyan farklı vazolar, tabaklar, sürahilerin en güzel çeşitlerini Caltagirone'de bulmak mümkün.

Yolculuk adanın en az turistik ama belki de tarihi açıdan en önemli yerlerinden biri olan Agrigento'ya doğru devam ederken, önümüzden geçen görüntüler; birbirine benzemeden ve globalleşmeden kalabilmenin ne kadar büyük bir şans olduğunu bize bir kez daha gösteriyor. Google'un 2014 yılında başlattığı dünyanın en güçlü kişilerinin davetli olduğu ve 'yazlık Davos zirvesi' olarak isimlendirilen gizli kampı için Sicilya ve Agrigento'yu seçmiş olması tesadüf olmasa gerek. Tapınaklar vadisi olarak bilinen bölge 1330 hektar büyüklüğünde ve dünyanın en büyük arkeolojik parkı olarak kabul ediliyor. Tüm görkemi ile bizi selamlayan Artigiano Concordio, M.Ö 5. yüzyılda inşaa edilmiş ve dünyanın en iyi muhafaza edilmiş ikinci Yunan tapınağı olarak bizi selamlıyor. Tapınağın gece ışıkları yandığında görkemli manzarayı görüyorsanız büyük olasılıkla Hotel Villa Athena Agrigento'da kalıyorsunuzdur; eğer bu mümkün değilse mutlaka bir akşam yemeği ya da içkisi için otele uğrayın.
YERALTI MEZARLARI
Sicilya'nın belki de ne çok bilinen şehri Palermo ancak onlar bu ünden ve mafya ile özdeşlemiş olmaktan çok şikayetçi. Şehrin bazı bölgelerinden insanın kendini Tunus ya da Fas'ta bir şehirde hissetmesi çok mümkün. Palermo'daki katedral aslında bölgede yaşanılan hoşgörünün sonucu olarak, Araplar, Bizanslılar, Normanlar tarafından ortak yapılmış ve her kültürden izler taşıyor. Palermo'da insanın belki de yaşamı boyunca bir kez karşılaşabileceği bir deneyim ise Capuchin Manastırı'nın altındaki yeraltı mezarları. Rahiplerin ölümden sonra özel bir yöntemle kanlarının boşaltılması ve kapalı bir odada yaklaşık sekiz ay bekletilmesi ile oluşan bu iskeletler duvarlarda yan yana asılı duruyor. Günlük hayatlarında giydikleri kıyafetler ile yeni yaşamlarına devam eden bu rahiplerin yanına zamanla statülerini devam ettirmek isteyen soylular ve zenginlerde katılmaya başlamış. İlerleyen dönemde işlemin içine arseniğin de katılması ile mezarlıkta sakalları bile bozulmamış rahiplere rastlamak mümkün. Bu özel mekan yaklaşık 8 bin iskelete ev sahipliği yapıyor. Palermo'ya sadece 15 dakika uzaklıkta olan Monreale'ya mutlaka çıkılmalı, kilise ile hemen yanında İslam bahçe mimarisine göre yapılmış, Elhamra Sarayı'nın bahçelerini andıran bölüm mutlaka gezilmeli. Oldukça milliyetçi olan ve Sicilyalı olmakla övünen halkı, şahane yemekleri, sadece adanın değil adeta Akdeniz'in tarihine ışık tutan kasabaları ve el değmemiş doğası ile Sicilya bir kez daha gidilmesi gereken yerler listeme girdi ve kalbimde özel bir yer etti.
LEZZETLERİ EŞSİZ
Just Sicily'nin sahibi Giusi Machinella'nın restoran ve yemek önerileri: Etna Dağı'nın lavları sayesinde çok bereketli tarım alanlarına sahip olan Sicilya'da mükemmel olmayan bir yemek yok gibi. Restoranlarda Sicilya'da yetişen malzemeler (sadece mevsiminde) kullanılması bu lezzetleri eşsiz kılıyor. Endüstriyelleşmemiş tatlar nedeniyle Sicilya'ya birçok kişi tekrar tekrar gurme ve şarap turlarına geliyor. Adanın en vazgeçilmesi ise ricotta peyniri ile doldurulmuş bir çeşit kızartılmış hamur tatlısı olan cannoli. Midenizde her daim karşınıza çıkacak pastanelerde cannoli yemek üzere yer ayırmanız tavsiye olur. TaormIna: Deniz kenarındaki Oliviero Restaurant; adanın en güzel otellerinden biri olan Belmond Villa Sant'Andrea'da yer alıyor. Günün balığı her zaman için mükemmel bir seçim olma özelliğini koruyor. SIracusa: Şehrin tarihi bölümü olan Ortigia'nın en güzel sokaklarından birinde yer alan Ristorante Don Camillo'da tüm seçimler birbirinden güzel olsa bile ahtapot carpaccio ve mürekkep balığı sosunda deniz mahsullü linguini mükemmel seçimler. Tatlı olarak tiramisu mutlaka denenmeli. Ragusa: Orta Çağ'ı yaşatan minicik Ragusa kasabasında üç tane Michelin yıldızlı restoran olması sofistikasyonun göstergesi. İki yıldızlı Duomo ise bu restoranlar arasında en iyisi. Makul bütçeyle bu lezzetleri tatmak için fiks menü öğle yemeğini tercih edebilir ya da restoranın sahibi ve Sicilya'nın en iyi şeflerinden biri olarak kabul edilen Ciccio Sultano'nun birkaç ay önce açtığı Cantin'e gidebilirsiniz. Katedralin hemen altındaki Gelati Divini'de de dondurma yenmeli. ModIca: Tam bir aile işletmesi olan Locanda del Colonnello'da kıtır patatesli ahtapot ve içi ricotta peynir dolgulu gnocchi en tavsiye edilecek lezzetler. AgrIcento: Kalos Restaurant tüm Sicilya'da meşhur olduğu için rezervasyonsuz yer bulmak mümkün değil. Özellikle yaz döneminde minik loca tarzı balkon masalarını özel olarak istemek gerekiyor. Şam fıstıklı ve karidesli olan spagetti eşine az rastlanacak lezzette. Yemekten sonra tadımlık getirilen çikolata likörünün tüm şişesini bitirmek mümkün. Palermo: Keyifli bir akşam yemeği için sanat, gastronomi ve müziğin birleştiği Gagini ideal bir seçim. Slow Food akımının temsilcisi olan restoranda kızartmaların olduğu başlangıç tabağı paylaşmak için ideal.
ÖZLEM GÜSAR