Pazar 14.05.2017
Son Güncelleme: Cumartesi 13.05.2017

Sega dansı eşliğinde unutulmaz Mauritius

Hint Okyanusu’nda etrafı beyaz kumsallarla, Hindistan cevizi ağaçlarıyla çevrili küçük bir ada Mauritius... Ormanları, şelaleleri, mercan adaları, mavi-yeşil suları, kültür çeşitliliğiyle sürprizler sunuyor

Gözünüzü kapatın ve bir süreliğine hayal edin. Mercan kayalıklarıyla çevrili küçük bir adadasınız, masmavi deniz sanki kocaman bir akvaryumu andırıyor. Kumsalları ise karşı koyulmaz çekiciliği ile sizi kışkırtıyor Kırmızı, siyah, yeşil ve mavi... Hindu, Müslüman, Hristiyan ve Budist. Gözünü nereye çevirirseniz çevirin bir renk ve kültür cümbüşü içinde kalıyorsunuz. Güleryüzlü insanlar, kölelik müziği ile Sega dansı yapıp, şarkılar söylüyor. Palmiye ve Talipot ağaçlarının kokusu ise sizi sarhoş ediyor... Şimdi gözünüzü açın, Mauritius'tasınız... Hint Okyanusu'nun bu şirin adası, kirlenmemiş ve kilometrelerce uzanan plajları, turkuvaz gölleri çevreleyen Hindistan cevizi ağaçları ve mercan kayalıklarının çevrelediği denizi ile balayı adresi olarak bilinir. Ancak Mauritius bundan çok daha fazlasına sahip. Mauritius'u ilk keşfeden Portekizliler olmuş. Pedro Mascarenhas adındaki Portekizli denizci 1519 yılında Mauritius, Reunion ve Rodrigues adalar topluluğuna Mascareignes adını vermiş. Ada, 1638 yılında Hollandalılara geçince Mauritus adını almış. Mauritius, 1715 yılında Fransızlar, 1810 yılında da İngilizler tarafından işgal edilmiş. Adaya hakim olan ulusların her biri kültürlerini de buraya taşımış ve ortaya çok renkli, çok dinli bir medeniyet çıkmış. 2 bin 45 kilometre kare yüzölçüme sahip Mauritius'ta bugün 1 milyon 280 bin insan yaşıyor. Ülkede Hinduizm, Müslümanlık ve Budizm olmak üzere üç farklı din var. Cami, kilise, Hindu tapınaklarına hemen her yerde rastlayabiliyorsunuz. Adadaki etnik çeşitlilik kültürüne de yansımış. Her etnik grubun ayrı festivali, özel günleri var. Nüfusun yüzde 72'sini Hint kökenliler, yüzde 10'unu Afrikalılar, yüzde 15'ini Fransız ve İngilizler, geri kalan yüzde 3'ünü de Çinliler oluşturuyor. Resmi dil İngilizce olmasına rağmen sokakta ve evde Fransızca konuşuluyor. Adanın esas gelir kaynağı şeker kamışı, ülkenin de yüzde 40'ı şeker kamışı tarlalarıyla kaplı. Yirmiden fazla rafineri yılda 650 bin ton şeker ihracatı yapıyor. Şeker fabrikalarında 40 bin işci çalışıyor. Mauritius'da sıcak ve ılık olmak üzere iki mevsim var. Yılın çoğu döneminde hava çok güzel. Kasımdan nisana kadar olan dönem sıcak, mayıstan ekime kadar olan dönemse ılık geçiyor. Adanın deniz canlılarına sunduğu enfes doğal ortam aynı zamanda dalış, su kayağı ve açık deniz balıkçılığı için ideal. Mauritius tam anlamıyla bir deniz cenneti olduğu için oteller müşterilerine her türlü deniz sporu için gerekli şartları hazırlıyor. Denizin dibine, mercan adalarının muhteşem görüntüsü ve okyanus sularında büyüyüp gelişmiş bodur ağaç kümelerinin içinden geçerek ulaşıyorsunuz. Su öylesine berrak ki, dipte gördüğünüz bitkileri, mercanları, elinizi uzatsanız tutacak gibi oluyorsunuz... Mauritius'un en büyük şehri Port Louis. Ülkenin aynı zamanda başkenti olan Port Louis Süveyş Kanalı kuruluncaya kadar, Avrupa'dan Hindistan'a giden gemiler için konaklama yeri olarak kullanılmış. Adanın en yüksek binaları bu kentte. Port Louis'in en kötü yanı trafiği çünkü şehirde ciddi bir trafik problemi yaşanıyor. Yollarda ise araçlardan çok motosikletler var. Buradaki halk motosikletler yüzünden yollarda zikzaklar çizerek araba kullanmayı öğrenmiş ama bir yabancı için yolun ortasından giden motosikletler arasında aynı ustalığı göstermek çok zor. Çoğu zaman motosikletlilerin ardına takılıp yavaş yavaş gitmekten başka çare yok. Port Louis'i ziyaretçiler için cazip kılan en önemli özelliği ise şehir merkezindeki geleneksel halk pazarı. Tropikal meyve ve sebzelerin taze taze satışa çıkarıldığı pazar, günün her saati dolup taşıyor. Halk pazarının hemen karşısında bizim Kapalı Çarşı'yı andıran dükkanlar ise daha çok turistlere hitap ediyor. Burada hasır çanta ve şapkalardan, sari kumaşına, ahşap heykellerden adaya özgü renkli taşlardan yapılmış takılara kadar yüzlerce çeşit hediyelik eşya satılıyor. Dükkanlara girdiğiniz zaman bir şey almadan çıkmanız neredeyse imkansız. Çarşı esnafı ne yapıp edip size mutlaka bir şey satıyor. Fiyat konusunda iyi pazarlık yapmanız şart. Esnaf, fiyatı beğenmediğiniz zaman size ne kadar verebileceğinizi soruyor. Pazarlık sonunda orta yol bulunuyor, esnaf ürünü satmanın, sizde yöreye özgü hediyelik eşya almanın keyfiyle ayrılıyorsunuz çarşıdan...
TÜM GÖRKEMİYLE CHAMAREL
Port Louis'teki China Town mutlaka görülmesi gereken bir yer. Zaten şehri gezerken adımlarınız sizi ister istemez China Town'a çıkarıyor. Balayı mekanı olarak da bilinen Mauritius, başka bir zenginliği, botanik bahçeleriyle ünlü. Port Louis'in kuzeyinde bulunan Pamplemouses Botanik Bahçesi gezilecek yerler arasında en önde geliyor. Dünyadaki en ilginç bitkilerin bulunduğu bu park, dev Victorial Regia su zambakları ve 60 yılda bir çiçek açan Talipot Palmiyeleri ile ünlü. Pamplemouses diğer adıyla Kraliyet Botanik Bahçesi, 1987 yılında ülkenin ilk başbakanı olan Sir Seewoosagur Ramgoolam'ın adını almış. 37 hektarlık bir alan üzerine kurulu Pamlemousses, 1753 yılında bir Fransız botanikçi tarafından kurulmuş. 1767 yılında meslektaşı Pierre Poivre'nin farklı kıtalardan yüzlerce tür ağacı buraya getirmesiyle Pamlemousses, dünyanın en renkli botanik bahçelerinden biri olmuş. Pamplemousses'de Sri Lanka, Venezüella, Brezilya, Kolombiya, Afrika, Çin, Tayland gibi ülkelerden getirilen yüzlerce ağaç var. Bunlardan en ilginci Bleeding Trees yani Kanayan Ağaç. Ağaca, gövdesinden kırmızı renkli bir sıvı salgıladığı için bu ad verilmiş. Kuruduğu zaman kristala dönüşen kırmızı renkli bu maddeden ilaç yapılıyor ve egzema tedavisinde kullanılıyormuş. Ancak Pamplemousses'in en göz alıcı yeri, içinde Water Lily orijinal adıyla Victoria Amazonica'ların bulunduğu küçük havuz. Suyun ortasında tepsiyi andıran yüzlerce Water Lily çok renkli bir görüntü oluşturuyor. Eğer yolunuz bu adaya düşerse size tavsiyemiz şelalerini görmeden dönmeyin. Ülkenin güneyindeki Chamarel şelalesi 167 metre yüksekliğiyle eşsiz bir görüntüye sahip. Chamarel Şelalesi'ne, şeker kamışı tarlaları arasından 30 dakikalık bir araba yolculuğundan sonra ulaşılıyor. Şelaleyi tam karşıdan gören bir tepe üzerine merdivenlerden tırmanarak çıktığınızda Chamarel bütün görkemiyle sizi selamlıyor. Buraya gelenler ziyaretlerini ölümsüzleştirmek için yapraklar üzerine isimlerini yazıp, yeniden gelmek için dilek tutuyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.