Mekanım Datça olsun

Tanrı sevdiği kullarını Datça'ya gönderir, demiş eski bir Yunan filozofu. Mavi ve yeşilin her tonu ile bezenmiş bu topraklar. Zeytin, meşe, dut, incir, turunçgiller... Doğa o kadar cömert davranmış ki Datça yarımadasına... Kuşlar kulağınıza adeta senfoni yapıyor. Bir taraftan burnunuza kekik, reçine kokuları geliyor. Diğer tarafta dalga sesleri rüzgarla birleşiyor. O zaman üstada hak veriyoruz. Can Yücel ne de güzel söylemiş: "Mekanım Datça olsun"... Geçen hafta benim de mekanım Datça oldu. Sabah 09.00'daki Dalaman uçağını kaçırdıktan sonra zar zor akşam uçağında yer bulabildim neyse ki. Dalaman uçuşları özellikle de hafta sonları dolup taşıyor. Çünkü burada henüz sezon kapanmadı. Rüzgar arada şiddetini artırsa da denize girmek mümkün. İlk anda biraz ürpertse de hemen alışıyorsunuz. Yine de akşam hava çetin oluyor. Bir hırka ya da polar gerektiriyor. Yaz başı bir kez daha gelmiştim Datça'ya. O zamanlar Uslu Hotel Royal Yachting'de kalmıştım. "Sıkılırsın Datça'da" diyenlere inat çok eğlenmiş, çok keyif almıştım. Hem insan böylesine bir doğa harikasında nasıl sıkılır ki. Uslu Hotel Royal Yachting'in içindeki pastanede sunulan ananaslı bademli pastaya daha az dadansaydım iyi olacaktı belki ama onu da bu topraklarda soluduğum bol oksijene bağladım. İkinci gelişimde farklı bir otelde, My Marina Select'te kaldım. Hüseyin Güneş'in deniz kenarındaki oteli, limana da yakın. Palmiye ağaçlarıyla çevrelenmiş otel binasının ön bahçesinde bir de havuz var. 13 odası var otelin. Odaların hepsi suit tabir edebileceğimiz genişlikte. Personel güler yüzlü, otel tertemiz. Bir de resepsiyona çikolatalı badem şekerleri koyarak daha içeri adım attığım anda benim kalbimi fethettiler. İlk öğlen yemeği için istikamet Cafe Inn Datça. Hem kumsalda hem de içeri tarafta masaları olan bu işletme, Datça'nın olmazsa olmazları arasında. Kara tahtada yazılı spesiyaller arasında Oreo'lu milkshake yazısını görünce garipseyip "Neden Datça'nın meşhur bademi değil de Oreo?" diye soruyorum. "Datça'nın yerlileri arada farklı tatlar arıyor" yanıtını alıyorum. Bakla dolması, köfte salatası ama en çok da pizzaları meşhur buranın.

BU BADEMİN
Cafe Inn'de karnımızı doyurduktan sonra yürüyerek otele dönmeye karar veriyorum. Hava mis... Denize girenler keyifte... Özlü Datça mağazasına girip kavrulmuş badem, çam ve kekik balı alıp yoluma devam ediyorum. Tabii yol boyunca aldığım bademleri atıştırmayı da ihmal etmiyorum. Sanırım Datça bademinin müptelası oldum. İstanbul'da, işte, evde yemeğe devam ediyor ve tatillerde de valizime atmaya devam ediyorum. İnsan bunu tattıktan sonra marketlerden aldığı kapalı pakettekileri bir daha yiyemiyor. Bir de bademli yeşil zeytin var ki buraya yolunuz düşerse ondan da satın almanızı öneririm. Datça'nın bademi kadar önemli ve meşhur bir diğer lezzeti ise balıkları. Akşam mükellef bir balık ziyafeti için Emek Restoran Kaptanın Yeri'nin yolunu tutuyorum. Tüm mezeleri lezzetli. Kalamarı çok iyi pişiriyorlar. Balık olarak onların önerdiklerini değil de ızgara barbun istiyorum, ondan da memnun kalıyorum. Bir gün için bu kadar yemek yeter diyerek tatlıyı es geçip biraz meyvelerden alıyorum.
ÇOBAN KULÜBESİNDEN
Kargı Koyu'na tepeden bakan bir lokasyonda eski bir çoban kulübesine düşüyor yolum. Adı: Bizimev Datça. Bir zamanlar keçilerin otladığı çimenlerinde şimdi olağanüstü bir ambiyans var. Burayı alan iki ortak Serkan Soytok ve Murat Cennet, loft tarzı bir eve dönüştürmüş eski kulübeyi. İçeride üç kişilik konaklama imkanı, ufak bir mutfak ve banyo var. Dışarısı ise seyretmeye doyamayacağınız bir manzaraya sahip... Terasta oturma grupları da bulunuyor. Burası günlük ya da aylık kiralanabilen bir ev aslında. Sırf gün batımını izlemek için bile kiralamaya değer.
YAPMADAN DÖNMEYİN
Olive Farm, Yavuz Mermerci'nin kurduğu organik ürünler satan aynı zamanda oteli olan bir işletme. Karaincir sirkesini yıllardır salatalarımda kullanırım. Ürün gamı oldukça fazla.
Emek Restoran Kaptanın Yeri dışında Maradona da Datça'nın iddialı balıkçılarından.
Gece eğlenmek ve müzik dinlemek için bu mevsimde açık olan mekan Roll Coffee House. Buradaki farklı bira çeşitlerine İstanbul'daki mekanlarda bile az rastladım.
Biraz da tarih derseniz mutlaka Knidos'a uğramanızı tavsiye ederim.
SYMİ, DATÇA'YA GELDİ
Geçen hafta Datça'ya gerçekleştirdiğimiz seyahatin sebebi Food and Travel Gastroweekend by San Pellegrino etkinliğiydi. Malum dünyada gastronomi seyahatlerine ilgi giderek artıyor. 'Tatları keşfedin, keşfetmenin tadına varın' mottosunda gerçekleşen gastroweekend kapsamında uzun yıllar bölgede yaşayan ve Bodrum Ent Restaurant'tan tanıdığımız şef Yoldaş Sönmez bize yerel ürünler kullanarak harika yemekler hazırladı. Datça bademi, limon yağı, yonca ve ekşi maya ekmekle sunduğu sübyenin hala tadı damağımda. Etkinliğin son gününde ise Symi Belediye Başkanı Lefteris Papak ve adanın meşhur restoranı Manos'un ailesi bizimle birlikteydi. Symi karidesleri, kerevit ve midye gibi lezzetlerden oluşan özel bir deniz mahsulleri menüsü hazırladılar. Datça'ya giderseniz deniz yoluyla yaklaşık 25 dakika mesafede olan bu tatlı adaya da mutlaka uğrayın ve Manos'ta tabak kırıp sirtaki yapın.