Prenses gibi hissedeceksiniz

Dünyada en sevdiğim yerleri listelesem ilk sıralarda Monaco gelir. Bazılarının "Çok sıkıcı, iki günde biter" eleştirilerinin aksine en çok eğlendiğim destinasyonlardan biridir. Tamam Londra ya da New York gibi kozmopolit değil. Vatikan'dan sonra dünyanın en küçük ikinci ülkesi sonuçta. Ama dünyanın en iyi restoranlarına, gece kulüplerine ve otellerine sahip. Çiçek bahçelerinde yürürken kendinizi gerçek bir prenses gibi hissediyorsunuz. Cafe de Paris'de oturup meydandan geçenleri izlerken bile eğleniyorsunuz. Herkes şık, herkes bakımlı. Sanki sokaktan geçenleri değil de podyumda bir defile seyrediyorsunuz. Üstelik sıkılırsanız tüm Cote d'Azur ayaklarınızın altında. Atlayın arabaya Nice'e, Cannes'a ya da daha da dingin bir yer keşfetmek için Eze köyüne gidin.
BAHAR EN GÜZEL ZAMAN
Bahar ve yaz ayları Monaco'yu ve Monaco'nun en ihtişamlı, en lüks tatil destinasyonu Monte Carlo'yu keşfetmek için en ideal zaman. Tam bir Akdeniz iklimi var Monte Carlo'da. Deniz mevsimi açıldı, plajlar dolmaya başladı anlayacağınız. Hem bahar hem yaz aylarında pek çok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Dünyanın dört bir yanından turistlerin Monaco'ya gelmesini sağlayan Formula 1 yarışları da bu yıl 24-27 Mayıs tarihlerinde düzenlenecek. 120 bin kişi kapasiteli tribünler bu günlere özel yeniden sokaklara yerleştirilecek ve yarışmanın ardından sökülecek. Formula 1 için otellerde rezervasyon yaptırmadıysanız geç kaldınız. Ama Monaco'yu ve Monte Carlo'yu keşfetmek için pek çok bahaneniz var. Örneğin 4 Temmuz-22 Ağustos arası Monte Carlo Sporting Summer Festival düzenlenecek. 1974 yılından beri düzenlenen festivalde dünya starları sahne alıyor. Bu yıl Seal, Rita Ora, Tom Jones gibi isimlerin konserleri var. Ayrıca dünyaca ünlü Cirque du Soleil gösterisi gerçekleşecek. Biletler satışa çıktı bile. Hatta bazı konserlerin biletleri tükenmek üzere. Kimileri konser şeklinde gerçekleşiyor, bazıları ise yemekli organizasyon olarak. Sadece konserler de değil...
HELİKOPTERLE GEÇİŞ
Monaco mimarisi, restoranları, kulüpleri, plajları ve katedralleriyle de keşfedilmeyi bekliyor.. Türk Hava Yolları'nın Nice'e direkt uçuşu var. Nice'ten Monaco yaklaşık 30 dakika sürüyor. Çılgınlık yapmak isteyenler helikopterle de geçebilir. Kişi başı yaklaşık 150 euro ödüyorsunuz. Benim için Nice Cote d'Azur Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra ve havalimanına gitmeden önce La Petite Maison'a uğramak bir gelenektir. Yalnız mutlaka önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Çünkü çok dolu oluyor. Otellerin hepsi birbirine yakın, lüks ve konforlu. Tarihi bir binada konaklamak için Hotel Hermitage mükemmel bir seçim. Otel 278 oda ve süitlerden oluşuyor. Otelde yürürken müze geziyormuş hissine kapılıyorsunuz. Resepsiyon bölümünü Eyfel Kulesi'ni yapan mimar tasarlamış. Otelde kalmasanız bile gün batımında terasında kahve ya da soğuk bir şeyler içmeye uğrayabilirsiniz. Otelin içindeki Vistamar Restaurant'ın deniz ürünleri epey iddialı. Hotel de Paris de 1864 yılından beri otel olarak kullanılan tarihi bir yapı. İçerisinde üç Michelin yıldızlı şef Alain Ducasse'ın restoranı ve piyano barı var.
DALGA SESLERİ EŞLİĞİNDE KAHVALTI
Monte Carlo Bay Hotel daha çok bir resort havasında. Balkonunuzda kahvaltı ederken kulağınıza kayalıklara çarpan dalga sesleri geliyor. Deniz kenarında ama dilerseniz açık ve kapalı yüzme havuzlarını da kullanabilirsiniz. Buradaki oda kartını tüm ülkede kredi kartı niyetine kullanabiliyorsunuz. Harcamalarınızı da çıkışta resepsiyona ödüyorsunuz. Fairmont Hotel, Formula 1 yarışlarının en önemli virajına bakan tek yer. Otelin terasında yaz-kış açık olan deniz suyu ile doldurulmuş havuzu bulunuyor. Robert De Niro'nun meşhur Nobu restoranı da yine bu otelin içinde. İtalyan, Fransız ve Monaco kültüründen etkilenmiş menüye sahip. Nobu soslu istiridye ve havyarlı tartarı tatmanızı öneririm. Monte Carlo'da Cafe de Paris'te oturup gelen geçeni seyretmek gelenekleşmiş. Cafe de Paris'te ara ara canlı müzik de oluyor. Turistler de eşleriyle dansa kalkıp müziğe eşlik ediyor. Sabah leziz bir krep yemek için de Cafe de Paris iyi bir seçenek.
GÜL BAHÇESİ DE VAR OKYANUS MÜZESİ DE
Monaco'ya her gidişimde hep Prenses Grace Kelly'nin hayatı ve hazin sonu gelir aklıma. Nicole Kidman'ın canlandırdığı Grace of Monaco filmini kaç defa izledim kim bilir! Madem Monaco'ya kadar geldik, ülkenin bu denli ünlü olmasında büyük payı olan Grace Kelly'nin mezarını ziyaret etmemek olmaz. Eşi III. Rainier'in de mezarı aynı yerde.
Sarayda sabah askerlerin nöbet değişimini izlemek de çok keyifli. Aynı zamanda Prens III. Rainier'in vintage otomobil koleksiyonunu görebilirsiniz.
Prenses Grace Gül Bahçesi'nde çiçekler ve yeşillikler arasında bir tur atmayı ihmal etmeyin.
1848 yılında kurulan Okyanus Bilimleri Müzesi de görülmesi gereken yerlerden. İçinde çok sayıda deniz canlısı var. Ama sanat eserini andıran binanın kendisini görmek için bile gitmeye değer.
Yedi bin metrekarelik alana kurulu Japon Bahçesi, su taş ve bitkilerden oluşan ve görülmesi gereken bir başka yer.
Ülke yüzölçümü bakımından ufak olsa da alışverişte çok iddialı.