Pazar 02.09.2018

Belgrad’a doyum olmaz

“Dur” diyene kadar tüm menüyü servis eden restoranlar, enfes peynir ve şarküteri tabakları, lezzetli yöresel yemekler... Müzeler ve tarihi yapılar da cabası... Belgrad’da hem tarihe hem de enfes yemeklere doyuyorsunuz..

Denk geldi, iki hafta üst üste vize istemeyen ülkelere seyahatim çıktı. Şu sıralar internet sitelerinde en fazla okuduğumuz derlemelerden biri 'vizesiz seyahat edilen ülkeler'. Yakınlığı ve kültürel benzerliklerimizden sebep Belgrad bu yıl pek konuşulur oldu. Üstelik Sırbistan'da euro, dolar değil Sırp dinarı geçiyor. Bu da tatilinizi çok daha ekonomik hale getiriyor. Dört gece kaldık Belgrad'da. "Nasıl geçer, sıkılır mıyız?" derken dönüş vakti geldiğinde ayaklarımız geri geri gitti. Üstelik göremediğimiz pek çok yer kaldı. Örneğin 1844'te kurulan ve Cumhuriyet Meydanı'nda yer alan Sırbistan Ulusal Müzesi'ni gezemedik. Osmanlı, Balkan, Yugoslav, Sırp sanatçıların çalışmaları dışında Monet, Matisse, Cezanne, Vincent Van Gogh gibi büyük ustaların da işleri yer alıyor burada. Neyse ki müze, Nikola Tesla Havalimanı'nda dış hatlar gidiş terminalinde özel bir bölüm açmıştı da Picasso ve Matisse eserlerini orada görebildik. Ama akşam 20.00'ye kadar açık Tesla Müzesi'ni gezebildik. Çok büyük bir müze değil ve içeri küçük gruplar halinde alınıyorsunuz. Önce çağın en önemli mucitlerinden Tesla'nın hayatı hakkında bir ufak tanıtım filmi izliyor sonrasında icatlarını yakından inceliyorsunuz. Ayrıca bilim adamının külleri de Belgrad'daki müzede duruyor.
LEZZET DURAKLARI
Genelde bir şehrin gastronomisini överken öne çıkan şeflerin restoranlarından bahsederiz. Belgrad tam anlamıyla bu algıyı boşa çıkartıyor. Her köşe başında, en gösterişsiz yerde bile harika lezzetler tadabiliyorsunuz. Sebebi çok net; doğal ve iyi tedarik. Restoran konseptleri bu kadar iyi tedarik kurgusunda olunca şehrin bir şarküteri cenneti olduğunun altını çizmek gerek. Et ve peynir üzerine birçok yemek deneyebiliyorsunuz. Şehirde şık gidip iyi servis alacağınız restoranların başında Frans geliyor. Sırbistan'ın önde gelen sanatçılarını, siyasilerini ve iş insanlarını burada görebiliyorsunuz. Mekan botanik bahçe kurgusuyla eşsiz bir ambiyans sağlıyor. Çok kalabalık bir menüye sahip olduğu için yemek seçiminizde biraz zorlanacağınızı şimdiden belirtmeliyim. Ayrıca turistler düşünülmüş ve menü sadece Sırpça ve İngilizce hazırlanmamış. Türk olduğumuzu anlayan garson hemen bize Türkçe menüler getirdi. Ne mi yemeli? Karajorgeva yani Kara Yorgi usulü et tavsiye ediliyor. Her yerde olsa da burası bir başka yapıyor. Servis elemanları fazla kendine güvenli oluşu, önerileri ve menü hakimiyetleri üç- Michelin yıldızlı restoran seviyesindeydi... İyi yemek aynı zamanda da biraz sosyallik istiyorsanız Sava Nehri'nin kenarındaki Beton Hala en doğru adres. Açık otoparktan yangın merdiveni benzeri bir yerden inerek ulaşıyorsunuz. Yan yana farklı konseptli, özenli mimarili birçok mekan var. Sakura Uzakdoğu tarzı bir mekan. Spesiyal olarak morina balığını tavsiye ediyorlar. İddialı bir et yemek için Toro'ya oturabilirsiniz. Comunale ise bizim Lucca kafasında bir mekan. Ama ben en fazla Ambar'i sevdim. Seyahat arkadaşlarım obur olunca burada tüm menüyü yiyeceğiniz seçeneği tadarken buldum kendimi. Kişi başı 2 bin 900 dinara durmaksızın saatlerce tüm menüyü yiyebiliyorsunuz. Elbette bir yerde pes edip "Dur" diyorsunuz. Bu menüye içecek ve tatlı dahil değil. Ama gelen her tabak lezzetli. Ambar hem ambiyans hem de yemekler olarak çok başarılı. Öyle ki biz doyamadık, bir akşam daha buraya gittik. Belgrad'ın turistik caddesi Knez Mihailova başlı başlına mağaza, kafe ve restoranlarla dolu. Burası araç trafiğine kapalı bir yer. Biraz bizim İstiklal Caddesi'ni andırıyor. Bu caddeyi kesen sokaklardan Kralja Petra iddialı seçeneklere sahip. Bunlar arasında en çok Manufaktura'yı duymuştum. Şarküteriyi masaya olduğu gibi getiren bu konsept adını doğrularcasına kurgulanan mimarisiyle de iyi hissettiren ambiyansa sahip. Buradaki menüde kabak ayrı bir saygı görüyor.
ŞARKÜTERİ MANUFAKTURA'DA YENİR
Manufaktura'nın karşısında ise üçüncü nesil kahveci olan Kafeterija Kralja Petra var. Akım yeni ama marka oldukça eski. 1907'de kurulmuş! Yüksek tavan ve iki asma kattan oluşan bu konseptte dünyada dahi zor içeceğiniz standartta kahveler geliyor. Hatta dünyanın en pahalı kahve çekirdeği Kopi Luwak'ı da burada tadabilirsiniz. Masaya da içine yeşillikler konmuş sağlıklı sular bırakılıyor. Menüsünde de bol sağlıklı seçenekler mevcut. Ballı, meyveli ve yoğurtlu müslisi de pek lezzetli. Bu arada mekanda tuvaletlerin olduğu en alt katta tasarım bir erkek berberi bulunuyor. Burası kahve içmek için kesinlikle Belgrad'ın en iyi adresi. İyi kahve yiyip ev yapımı makaron yiyebileceğiniz bir başka adres ise Coffee Room. Hemen yanındaki Supermarket Deli ise enfes omletler, müslilerle kahvaltı edebileceğiniz bir başka mekan. Bu cadde biraz Topağacı'nı anımsatıyor. Gün boyu bir şeyler yemek ya da içmek için buralarda takılabilirsiniz. Belgrad'ın Nevizade'si Skadarlija hafta sonu yürünemeyecek kadar kalabalık oluyor. Hiçbir restoranda yer bulmak mümkün değil. Neyse ki en iyilerden Sesir Moj'a kendimizi atıverdik. Burada masaları gezen, solistle masalara şarkı söylettiren bir eğlence konsepti var. Yan masamız da Türk olunca Katibim şarkısını patlatıveriyor. Bu caddenin en tarihi mekanıysa Dva Jelena. 1832 yılında kurulan restoranda av etleri de servis ediliyor. Mekanın hem bistro hem de restoran kısmı var. İkisine de mutlaka önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Sırp ünlülerin bu caddede sevdiği mekanlardan biri de Mali Vrabac.
TARİHİ YAPILAR
Belgrad'ın imza yapılarından biri de 'bitmemiş' Aziz Sava Katedrali. 1935 yılında inşasına başlanmış ama İkinci Dünya Savaşı sebebiyle yarım kalmış. Halkın bağışlarıyla yapımı devam eden kilisenin alt katı turistlerin ziyaretine açık. Duvarlardaki freskler ilginizi çekecektir.
İSTANBUL KAPISI ÖNÜNDE FOTOĞRAF ÇEKTİRİN
Şehri en güzel görebileceğiniz tepeyse Belgrad Fortress. Bu şehir parkı tur operatörlerinin turistleri ilk getirdiği yer. Parkın içinden şehrin simgesi Kalemegdan'a giriyorsunuz. Kalemegdan, Tuna ve Sava nehirlerinin buluştuğu noktada yükselen tepede yer alıyor. Belgrad Kalesi olarak da geçen Kalemegdan'a girilen kapılardan birinin adı Stambol Kapija yani İstanbul Kapısı. Özellikle Türkler mutlaka bu kapının önünde bir hatıra fotoğrafı çektiriyor. Saat Kulesi'ni geçince de 'Mora Fatihi' olarak bilinen Damat Ali Paşa'nın türbesi çıkıyor. Kalenin içerisinde TİKAD'ın desteğiyle restore edilen yapılar da var.
RESTORAN DEĞİL SANKİ MÜZE
Tenis dünyasının yaşayan efsanesi Novak Djokovic şehrin yeni bölgesi 'Novi Beograd'da Novak 1 isminde bir restoran açmış. Restoran yemeklerinden ziyade Djokovic'in kazandığı kupalardan oluşan bir müze tadında. Merkeze beş kilometre uzaklıkta; ama görülmeye değer... Yemeklerinden çok şey ummayın. Belki kahve ya da bir öğlen yemeyi için uğranabilir.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.