Gezegen içinde büyülü bir gezegen Kapadokya
Geçmişi milyonlarca yıl öncesine dayanan Kapadokya’da geçirdiğim iki gün boyunca Hollywood’un uzay sahnelerini çekmek için neden burayı tercih ettiğini anlıyorum. Çünkü Kapadokya hiçliğin ortasında, benzeri bulunmayan büyülü bir gezegen sanki. Tıpkı Küçük Prens’in dünyası gibi
EN ETKİLEYİCİ YER ÇAVUŞİN
Kapadokya'da seni en çok etkileyen yer neresi oldu diye sorarsanız sanırım yanıtım, geçmişi M.S. 56 yılına kadar dayanan Çavuşin Köyü olur. Avanos ilçesine bağlı bu köy, dev gibi bir kaya kütlesinin içine oyulmuş evler ve bir kiliseden oluşuyor. Roma'nın baskısından kaçan Hıristiyan rahipler kayaların içlerini oyarak kendi sığınaklarını yapmışlar ve yüzlerce yıl bu mağaralarda inzivaya çekilmişler. Köye ulaştığımda bugünkü yerleşim yerinden kayanın zirvesine doğru tırmanmaya başlıyorum. Tırmandıkça her katta eskiden ev, depo, inziva odası olarak kullanılan yeni bir mağaraya ve en sonunda zirvedeki kiliseye ulaşıyorum. Mağaraların içinde kaybolup kendimi milyonlarca yıl öncesinin hayatının akışına bırakıyorum. Çavuşin'den çıkıp Paşabağı'na giderken etraf git gide çoraklaşıyor, renkler soluyor. Farklı şekillerdeki tuhaf kaya yapıları kimi yerlerde bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi... Kısa süre sonra Zelve yakınlarındaki Paşabağı'na ulaşıyoruz. Bembeyaz pürüzsüz peri bacaları, mağaralar, oyuklarla bezeli Paşabağı da. Son durağımız Devrent Vadisi. Bu vadinin birkaç adı var. Vadi, Güllüdere, Rose Valley ya da Hayal Vadisi olarak da adlandırılıyor. Gün batımında pembeye bürünen kayaların ilginç şekilleri sebebiyle vadiye bu isimler verilmiş. Kayalar siz neyi hayal ederseniz ona dönüşüyor. İlk günün sonunda yorgun argın yemeğimi yedikten hemen sonra odama çekilmeyi planlarken kendimi dolunayın güzelliğine kaptırıp Göreme'nin arka sokaklarını tırmanırken buluyorum. Sessiz, sakin ve son derece güvenli sokaklarda bu büyülü dünyanın tadını çıkarıyorum. Ertesi sabah güne yine balonlarla başlıyorum ama bu kez gün doğmadan. Balon turları dünyanın çok az bölgesinde rastlayacağınız bir aktivite. Bunlardan biri de Kapadokya. Bölgede her gün yaz ve bahar aylarında sabaha karşı, kışın ise gün içinde onlarca balon, Kapadokya'yı kuş bakışı seyretmek isteyenleri gökyüzüne taşıyor. Yoğun sezon olan bahar aylarında havalanan balon sayısı 150'ye ulaşıyor. Kişi başı 180 euro olan bu tura katılanlar sabah 05.00'te otellerinden alınıyor ve balonların havalandığı bölgeye getiriliyor. Yaklaşık bir saat havada kalarak gün doğumunu seyrediyorlar. Eğer siz de Kapadokya'ya gittiğinizde -özelikle yoğun sezonda- balon turu yapmak isterseniz önceden rezervasyon yaptırmanız tavsiye ediliyor. Bir de küçük tüyo: Sezonun düşük olduğu kış aylarında balon turu fiyatları bir hayli düşüyor.
IHLARA VADİSİ'NE DOĞRU
İkinci gün için satın aldığım 33 euro'luk Yeşil Tur'un (Green Tour) rotası biraz daha farklı. Bu kez daha uzaklara gideceğiz. İlk durak Derinkuyu Yeraltı Şehri. Denilene göre Kapadokya'da tam 36 tane yeraltı şehri var. Bunlar sadece şimdiye kadar bulunanlar. Rehberimden Nevşehir merkezde çok kısa süre önce yeni bir yeraltı şehrinin daha ortaya çıktığını öğreniyorum. Yedi katlı Derinkuyu Yeraltı Şehri ise bölgedekilerin en büyüğü. İçerisinde manastır, ahır, oturma odaları, mutfak, mezarlıklar, sığınaklar, erzak depoları, kısacası ne ararsanız var. Burayı gezmek itiraf edeyim biraz ürkütücü. Kimi zaman iki büklüm bir halde yerin gittikçe dibine doğru iniyorsunuz. Bazı yerler o kadar dar ki oturmanız dahi mümkün değil. Dolayısıyla astımı, nefes darlığı, klostrofobisi olan ve hatta biraz irice kişilerin burayı gezmek için bir kez daha düşünmesi gerekiyor. Derinkuyu'dan sonra Ihlara Vadisi'ne gitmek üzere Aksaray'a doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık bir saat süren yolumuz boyunca coğrafya değişiyor, Kapadokya'nın volkanik yapısı yerini Anadolu'nun sarı bozkırına bırakıyor. Melendiz Çayı'nın binlerce yıl boyunca oyarak oluşturduğu Ihlara Vadisi'nin derinliği 120 metre, uzunluğu ise 14 kilometre. Ihlara Köyü'nden başlayıp Selime Köyü'nde sona eren vadinin tümünü yürümek mümkün. Ancak ben vaktim az olduğundan herkesin yaptığı gibi Ihlara'dan girip Belisırma Köyü'nden çıkarak vadinin içinde yaklaşık 6 kilometre yürüyorum. Metrelerce yükseklikte kayaların içindeki mağaralar ve etrafınızdaki yemyeşil ormanın içinde huzurla akan Melendiz Çayı'yla o kadar huzurlu bir yer ki burası insan yukarı çıkıp dış dünyayla yüzleşmek istemiyor. Burada tavsiyem, vaktiniz varsa terk edilmiş tarihi evlerin bulunduğu Ihlara, Belisırma ve Selime köylerine de mutlaka zaman ayırmanız. Kapadokya gezimin son durağı Selime Manastırı. Kayalara oyulmuş manastırın, bölgenin en büyüğü olduğu belirtiliyor. Selime Manastırı'nın hemen karşısında bölgeye adını veren Selime Sultan Türbesi'nin de bulunduğunu belirtelim. Kapadokya'daki iki günüm dolu dolu geçiyor. Ancak bana göre Kapadokya'da daha görülecek o kadar çok yer var ki hepsini doya doya yaşayabilmek için en az bir hafta daha gerekiyor.
EN SON HABERLER
- 1 Hristiyan ve Müslüman İzleri: Bingöl'deki Gizemli Zağ Mağaraları
- 2 Yayman: Hedefimiz Türk turizmini kalkındırmak
- 3 Bayramda Kapadokya’ya akın ettiler
- 4 Göbeklitepe'yi 3 günde 33 bin kişi ziyaret etti
- 5 Şanlıurfa’da 11 bin yıllık duvar kabartmaları ilgi çekmeye devam ediyor
- 6 Tarihi konaklar turizme kazandırılıyor
- 7 Bodrum’da Eylül bereketi: 2 gemi ile 2600 turist geldi
- 8 Turizmde tüm zamanların turist rekoru kırıldı
- 9 Kapadokya'yı Ağustos ayında 697 bin kişi ziyaret etti
- 10 Türkiye’de 7 ayda turizimde rekor kırdı