Pazar 14.10.2018

Berlin’de ışıklarla dans

Son yıllarda renkli kültür ve sanat hayatıyla öne çıkan Berlin, ekim ayında iki farklı ışık festivaline ev sahipliği yapıp ışıl ışıl parlıyor. Işıklar altındaki şehirde gezerken zaman su gibi akıp geçiyor

Berlin, son dönemde Avrupa'nın en cazibeli kültür ve sanat şehri haline geldi. Doğu ile batının birleşmesinden sonra büyük bir değişim ve gelişim süreci içine giren şehir yaşamın her alanında kendini yeniledi. Artık mimarisi, trendy semtleri, hipster kafeleri, müzeleri, sanat galerileri, duvarları süsleyen grafitileri, yemyeşil parkları ve gece hayatı ile baş döndürücü bir kent. İnşa edilen ultra modern binalar da kentin çehresini tamamen değiştirdi. Aslında 800 yıllık köklü bir geçmişe sahip bu şehir. Prusya Krallığı, Alman İmparatorluğu, Weimar Cumhuriyeti ve III. Reich'ın başkentliğini yapmış. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından ise ikiye bölünmüş. Sovyetler Birliği'nin kontrolündeki Doğu Almanya'dan Batı'ya kaçışların önlenmesi için de 1961 yılında Berlin Duvarı örülmüş. Halkı ikiye ayıran duvar tam 28 yıl sonra yıkıldığında tüm şehirde kutlamalar yapıldı. Kutlamalar demişken şu sıralar şehirde iki ayrı ışık etkinliği gerçekleştiriliyor: Festival of Lights ve Berlin Illuminated. İki festival boyunca şehrin ikonik binaları ve meydanları ışıktan heykeller ve video projeksiyonla renkleniyor. Her yıl milyonlarca turisti şehre çeken festivallerde bu yıl 14 sanatçının eserleri yer alıyor. Işık festivalini kaçırdıysanız da üzülmeyin. Berlin ziyaretçilerin her zaman güzel anılar vaat ediyor.
PARKLARDA VAKİT GEÇİRİN
Berlin'de yemyeşil, kocaman parklar var. Çocuklar, köpekler çimlerde mutlulukla oynuyor, bisikletliler parkları bir uçtan diğer uca turluyor. Şehirdeki en güzel park birçoklarına göre Tiergarten. Yemyeşil bir ortamda dinlenebilir, yürüyüş yapabilir, bisiklete binebilir, koşabilirsiniz. Parkın içindeki oturup kitabınızı okuyabileceğiniz kafeler de var.
MÜZELERDEN MÜZE BEĞEN
Spree Nehri üzerinde küçük bir ada olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Müzeler Adası'nda Bodemuseum, Eski Müze (Altesmuseum), Eski Ulusal Müze (Alte Nationalgalerie), Bergama Müzesi (Pergamonmuseum), Lustgarten ve Berlin Katedrali bulunuyor. Bergama Müzesi, Bergama Zeus Sunağı ya da Zeus Altar'ının bizden kaçırılıp sergilendiği yer. Berliner Medizinhistorische Museum ise bir tıp müzesi. Martin Gropius Bau ve Hamburger Bahnhof'ı da gezmelisiniz.
ALIŞVERİŞ CADDESİ
Kısaca Ku'damm olarak anılan Kurfürstendamm, Batı Berlin'in alışveriş merkezleri, lüks butikler, kafe ve otellerle dolu en işlek caddesi. Avrupa'nın en büyüğü olduğu iddia edilen alışveriş merkezi KaDeWe de buranın hemen yakınındaki yer alıyor. 3.5 kilometre uzunluğundaki caddenin başladığı noktada Yıkık Kiliseolarak bilinen Kaiser- Wilhelm-Gedaechtnis-Kirche var.
CANINIZ SOSİSLİ ÇEKERSE
Dünyanın birçok kültüründen yemek, Berlin mutfağına girmiş durumda. Türk nüfusun çoğunlukta olması dolayısıyla her köşe başında bir kebap salonu ya da dönerci bulabilirsiniz. Bunun dışında, köri soslu sosis (Currywurst) için Berlin'in geleneksel yemeği denilebilir. Ya da nohut ile yapılan falafel köftesi. Elma suyu ile tarçın, elma ve üzümle yapılan geleneksel Alman tatlısı Apfelstrudel de çok popüler.
ŞEHRİN DÖRT ÖNEMLİ SİMGESİ
TELEVIZYON KULESI: Berlin'in en ünlü meydanlarından Alexanderplatz'da bulunan kule, kentin merkezi sayılıyor. Kentin en yüksek yapısı olan kuleye çıkıp şehri kuş bakışı görebilirsiniz
CHECKPOINT CHARLIE: Doğu ve Batı olarak bölünen Berlin'de geçiş noktası olarak kullanılan kapı. Günümüzde Friedrichstrasse üzerinde bulunuyor. İki yolun ortasında bir kontrol noktası ama çok büyük değil. Bu geçiş kapısı sadece müttefik askerleri, büyükelçiler, bu kişilerin aileleri, yabancılar, Federal Almanya'nın Demokratik Almanya'daki temsilcileri ve çalışanları ile Demokratik Alman üst düzey yöneticileri tarafından kullanılabiliyordu.
BRANDENBURG KAPISI: Bu ihtişamlı kapı Almanya'nın imparatorluk döneminden kalma bir yapı. Üzerinde, Mahşerin Dört Atlısı'nı temsil eden bir heykel var.
BERLINER DOM: Berlin Katedrali, İkinci Dünya Savaşı'nda ağır hasar gören bir yapı. Ancak gövdesindeki bomba izleri restore edilmek yerine, her zaman hatırlanması adına, öylece bırakılmış.
EN KEYİFLİ KAHVALTI
Prenzlauer Berg'deki Anna Blume adlı kafe, çiçek kokularının kahve ve yeni pişmiş kek kokularıyla birleştiği harika bir mekan. Kahvaltıları tam anlamıyla efsane. Kahvaltılıklar, katlı sunum tepsilerinde masaya geliyor. Kahvaltılıklara çeşit çeşit meyveler eşlik ediyor. Masalardaki vazolarda ise rengarenk canlı kır çiçekleri bulunuyor. Köpeklerin serbestçe dolaştığı kafe özellikle uzun pazar brunch'ları için ideal.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.