Pazar 20.01.2019

3 gün 3 müze zamansız Londra

İş insanı Hacı Sabancı ve kız arkadaşı Nazlı Kayı, kısa bir süre önce Londra’ya bir seyahat gerçekleştirdi. Nazlı Kayı, bu seyahat sırasında gezdikleri üç müzeyi SABAH Tatil’e anlattı: “Bir Londra aşığı olarak ne zaman gitsem heyecanlandığım bu şehirde müze ve sergi gezmek en keyif aldığım etkinliklerin başında geliyor.”

Yaklaşık 15 gün önce Londra'daydım. Her köşesi tarih kokan bu büyülü şehirde benim de ilk defa gezme fırsatı bulduğum Imperial War Museum'dan bahsederek başlamak istiyorum yazıma. Türkçeye İmparatorluk Savaş Müzesi olarak çevrilen bu müze, şehrin güneydoğusunda Lambeth bölgesinde konumlanıyor. Londra metrosuyla kolayca ulaşabilirsiniz. Ayrıca bana göre dünyanın en kolay ve en rahat metrolarından biri olduğu için de Londra'ya gitmişken bunu deneyimlemenizde fayda olduğunu düşünüyorum. Metrodan Elephant&Castle durağında indikten hemen sonra 7-8 dakikalık bir yürüyüşün ardından müzenin ihtişamlı binasına ulaşmak mümkün. Tabii diğer bir seçenek de Londra'nın meşhur black cab yani siyah taksisiyle ulaşım sağlamak. Ben öyle yaptım ve taksiden inince Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerin kullandığı devasa büyüklükteki topları karşımda görünce tam anlamıyla şaşırdım ve aynı zamanda korktum, diyebilirim. Gördüğüm toplar o kadar ürperticiydi ki kendimi bir anda savaş zamanını hayal ederken buldum ve daha müzenin binasına girmeden, kendimi bir anda 1900'lü yılların ilk çeyreğine gitmiş gibi hissettim.
İmparatorluk Savaş Müzesi
İmparatorluk Savaş Müzesi'nin her katını teker teker anlatmadan önce kısa bir bilgi vermek isterim. İngiltere genelinde beş İmparatorluk Savaş Müzesi bulunuyor. Bunların üçü Londra'da. Bizim gittiğimiz 1917 yılında tamamlanmış ve beş kattan oluşuyor. Her katta Birinci Dünya Savaşı'ndan günümüze kadar, öncelikle Birleşik Krallık olmak üzere savaşa katılan her ülke hakkında belgeler görmek ve savaşta meydana gelen hemen hemen her konu hakkında bilgiler edinmek mümkün. Girişi ücretsiz olan müzenin içine girdiğinizde, birkaç merdiven aşağıya iner inmez Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılan araçları görmek kaçınılmaz. Bunlardan en çok dikkatimi çekenler tanklarla savaş uçakları oldu. Bu araçları incelerken bir kez daha savaşın ne kadar zor ve kanlı bir süreç olduğunu idrak ettim. Her aracın yanındaki plakette kaç senesinde, kim tarafından ve nerede kullanıldığı detaylı bir şekilde yazıyor. Bu kat tümüyle Birinci Dünya Savaşı'na ayrılmış ve ülkemizle ilgili de birçok belgeye ve bilgiye rastlamak mümkün. Benim bu katta en çok dikkatimi çeken ve kendi Instagram hesabımdan paylaştığım projeksiyonla tavandan masaya yansıtılmış ve hayvanların ülkeleri temsil ettiği Birinci Dünya Savaşı'nın hareketli haritası oldu. Bu o kadar güzel ve anlaşılması kolay bir haritaydı ki, 6-7 yaşlarındaki çocuğunuzla bile müzeye gelebileceğinizin bir kanıtıydı benim için. Daha sonra etrafıma dikkatle baktığımda birçok ziyaretçinin de çocuklarıyla geldiğini gördüm. Üst katlara çıktığınızda 2. Dünya Savaşı'ndan fotoğrafları, videoları, araçları ve belgeleri inceleme imkanınız oluyor. O dönemi çok daha iyi anlamamda bu müze ziyaretimin çok etkili olduğunu söyleyebilirim. Özellikle savaş dönemlerini merak eden, tarihe ilgisi olan ve Londra'ya yolu düşen herkesin bu müzeyi ziyaret etmesini öneririm.
Galeri Saatchi
İkinci sırada ise benim çok sevdiğim ve her Londra seyahatimde mutlaka ziyaret ettiğim, içindeki yeni sergileri detaylı incelemekten son derece keyif aldığım Saatchi Galeri var. Saatchi Galeri, konum olarak Londra'nın merkezinde diyebileceğim Chelsea'de yer alıyor. Galeri şehrin en ünlü alışveriş noktalarından biri olan Harrods mağazasına yürüyerek 15 dakika mesafede. Benim gibi hızlı yürüyenler için bu mesafe 10 dakika sürüyor. Saatchi Gallery'ye kadar gelmişken, Harrods'a uğrayıp oradaki pizzacıda yemek yemenizi tavsiye ederim, inanın pişman olmazsınız. Harrods'ın o insanı büyüleyen binasına girdiğinizde oyuncak katına çıkıp mağazanın her sene kostümü değişen ikonik pelüş ayısından Londra hatırası olarak almanızı da öneririm. Ben hayatımın beş yılını Londra'da geçirdiğim için bugüne kadar sayısız kez ziyaret ettiğim bu müzede, bu sefer yine muhteşem bir sergiye rastlamam tesadüf değildi. Size sergiyi anlatmadan önce, Saatchi Galeri'nin tarihçesinden bahsetmek isterim. Saatchi Galeri, genç ve daha sonra çok ünlü olmuş sanatçılara -bunlardan biri Damien Hirst- destek olan ve onları ilk keşfeden önemli koleksiyoner Charles Saatchi tarafından, öncelikle kendi koleksiyonunu sergilemek amacıyla 1985 yılında açılan ünlü bir müze. Bu üç katlı müze, Charles Saatchi'nin eserlerini sergilemek dışında dönem dönem birçok sanatçının eserlerine de ev sahipliği yapıyor. Son seyahatimde görme fırsatı yakaladığım ve şuan halen devam etmekte olan Kurgusal Vuruş: Siyah Ayna adında birçok yetenekli sanatçıyı bir araya getiren muazzam bir sergiydi. Bu sergide de beğendiğim eserleri sosyal medya hesabımdan sanatla ilgilenen kişilerin de görmesi amacıyla hem fotoğraf hem de video olarak paylaştığımı söyleyeyim. Bu müze hakkındaki söyleyeceklerimi bitirmeden önce müzedeki iki önemli esere değinmeden de geçemeyeceğim. Bir tanesi kısa dönemlik sergide sergilen Valerie Hegarty'nin Niagara Falls adlı beni çok etkileyen çalışması, diğeri ise müzenin daimi bir parçası olan en alt kattaki bir odada ayna etkisi yaratan Petrol Room adındaki petrol deposu. Eğer yolunuz Londra'ya düşerse bunları görmeden dönmek bir kayıp olur.

Tate Modern
Son olarak da birçok araştırmacı ve istatistiğe göre dünyanın çağdaş sanat alanındaki en önemli 10 müzesi arasında gösterilen meşhur Tate Modern müzesine gittim. Burası Londra'nın merkezinden biraz uzakta ve eski bir fabrika binasının içinde yer alıyor. Bu müzeyi birkaç cümleyle anlatmak inanın çok zor olacak, çünkü bahsetmek istediğim o kadar çok konu var ki... Fakat kafamda şöyle bir özet geçtiğimde size en önemlilerinden bahsetmek isterim. Öncelikle bu müze, yukarıda bahsettiğim diğer iki müze gibi tamamen ücretsiz değil. Sergi salonlarını gezmek ücrete tabi. Çocuklar için indirim söz konusu. Müze birkaç kattan oluşan çok önemli bir çağdaş sanat müzesi olup, belirli dönemlerde belirli sergilere ev sahipliği yapıyor. Daha önce Tracey Emin, Patrick Caulfield, Richard Dadd, Peter Doig, Pablo Picasso gibi dünyaca ünlü ve benim çok sevdiğim sanatçıların en özel sergilerine ev sahipliği yapan bu müzede, geçtiğimiz yaz aylarında Pablo Picasso'nun muazzam bir küratörlükle düzenlenen hayatının 1938-1940 yılları arasını anlatan ve o dönemde ortaya çıkardığı eserlerden oluşan sergisini ziyaret etme imkanım olduğundan ötürü mutluluk duyuyorum. Bunun dışında en ünlü ve benim şahsen en sevdiğim Türk sanatçılardan biri olan Fahrelnissa Zeid'in eserlerinin bu müzede sergilendiğini biliyor musunuz? Ben şahsen bir Türk olarak gurur ve mutluluk duyuyorum. Şu an hâlâ devam etmekte olan sergilere gelirsek; Anni Albers, Christian Marclay ve Jenny Holzer'e ait olan sergiler şu an müzenin farklı sergi odalarında ziyarete açık. Müzeden çıkmadan önce muhteşem kitapçısındaki kitaplara da göz atmayı unutmayın. Eğer seyahat planınızda Londra varsa ilgi alanlarınıza göre bu üç müze de ziyaret etmekten mutluluk duyacağınız yerler diye düşünüyorum. Umarım biraz da olsa size müzeleri kendi penceremden anlatıp, tanıtabilmişimdir. Keyifli seyahatler dilerim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.