Mavi ile yeşilin kesiştiği çizgide...

Güneş, yüzünü tüm sıcaklığı ile gösterdi. Rüzgâr, iyot kokusunu çaldı burnumuza. Kaçmak gerek artık şehirden, gürültüden. Deniz bekler bizi, martılar, tekneler, şezlonglar, kumsal bekler. Keşfedilmeyi bekler koylar, kucaklaşmak ister mavi dalgalar, tertemiz doğa can vermek ister. Marmaris bizi bekler
Muğla yönünden Marmaris'e doğru yol aldıkça, yüksek dağlarla birlikte çam ağaçları selamlıyor. Uzunca süren bu selamlayış, virajlı yollarla devam ediyor. Şehre dağdan aşağı, virajlı yollardan iniliyor. Ve rüzgâr, nemli bir deniz havasını getirip, yüzümüze çarpıyor; Marmaris'e yaklaştığımızın müjdesini verircesine... Ama Marmaris, hemen göstermiyor yüzünü. Her viraj dönüşünde artıyor sabırsızlığımız. Marmaris çok nazlı, kolay kolay göstermeyecek kendini derken bir sürpriz gibi beliriveriyor uzaktan, mavi ile yeşilin kesiştiği çizgide.
DÜNYANIN EN GÜZEL ĞÖĞÜ
Marmaris merkeze iner inmez mavi ile yeşilin eşsiz birlikteliği büyülüyor insanı. Öyle ki bu birliktelik Heredot'a "Dünyanın en güzel göğüne sahip" nitelemesini yaptırıyor. Bu güzelliğin büyüsünden sıyrılır sıyrılmaz Marmaris sokaklarında alıyoruz soluğu. Günün erken saatleri. Marmaris'in gecelerini doyasıya yaşayanlar, sokakları bize ve esnafa bırakmış sanki ha tabi bir de kedilere...
TUZLU İYOT KOKUSU
Sağımıza denizi ve tekneleri alarak sahil yolundan yürüyoruz. Yatlar, martılar, hafif rüzgâr ve tuzlu iyot kokusu... Bu eşsiz manzara eşliğinde hedefimiz ilçe ile özdeşleşmiş Marmaris Kalesi. Yat limanının arkasına konumlanan kaleye çıkmadan önce, yol üstünde bir kadın heykeli çekiyor dikkatimizi. Marmaris'te turizm yaygınlaşmadan önce en önemli gelir kaynağı sünger avcılığıymış. Yörenin erkekleri, her yıl nisanmayıs aylarında sünger avı için denize açılır, ağustos-ekim aylarında geri dönerlermiş. Fakat ilkel şartlarda yapılan bu işte vurgun nedeniyle denize maalesef ki kurban verilirmiş. İşte bu kadın heykeli de eşlerinin süngercilikten geri dönmesini, endişeli, tedirgin ve heyecanla bekleyen yöre kadınlarını temsilen buraya dikilmiş. Turizmin yaygınlaşması ile birlikte de bu hüzünlü manzara zamanla buradan silinmiş. Heykeli arkamıza alıp, İonyalılar tarafından yapıldığı öne sürülen ve Büyük İskender döneminde onarımdan geçtikten sonra, Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos seferi sırasında büyük çapta genişletilen Marmaris Kalesi'ne yöneliyoruz. Arnavut kaldırımlı, dar sokaklar ve dik yokuşların arkasına gizlenen kale, tıpkı Marmaris gibi hemen göstermiyor yüzünü. Kaleye çıkan yolda, surlara yaslanmış beyaz badanalı evler, kalenin bekçiliğini yaparcasına asil. Evlerin duvarlarından sarkan begonvillerse bu manzarayı daha da güzelleştirmek için yarışıyor adeta. Kalenin en üst noktası olan surlar ise ziyaretçilerine tarifi imkânsız güzellikte bir Marmaris manzarası sunuyor.
HER ZAMAN KIPIR KIPIR
Kale'den aşağıya doğru iniyoruz. Marmaris güne uyanmış. Merkez hareketli, kıpır kıpır. Gecenin yorgunluğunu güzel bir uyku ile atanlar ellerinde plaj çantaları ile sahile akmaya başlamış bile. Marmaris konuklarını çok zarif ağırlayan bir belde. Bunun en güzel örneği de merkezde denize girebilmeniz. Alışverişinizi yaptınız, çarşıda gezdiniz, üzerinizde eğer bikininiz var ise merkezdeki plajlardan birinde denize girebiliyorsunuz. Denizden çıktınız, susadınız ya da acıktınız. Alışveriş merkezleri hemen 5 dakikalık yürüme mesafesindesiniz. Markete kadar yürümek istemiyorsanız Marmaris sahili boyunca sıralanan restoran ve kafelerde çok güzel lezzetleri tadabilirsiniz.
NE ARARSAN VAR!
Limandan ayrılıp Marmaris'in içlerine doğru yol aldığımızda karşımıza tarihi 1789 yılına dayanan İbrahim Ağa Camii çıkıyor. Caminin hemen karşısında, gezinti alanının kalbine yuvalanan Eski Çarşı yer alıyor. Yerli yabancı turistlerin en rağbet ettiği yerlerden biri olan bu çarşıda, dünyaca ünlü markalardan pazar ürünlerine, ülkemizin diğer yörelerinden getirilen bakır ve ahşap işi dekoratif malzemelerden takılar ve yöresel giysilere kadar aradığınız her şeyi kolaylıkla bulabiliyorsunuz.
EĞLENCENİN DORUKLARINDA
Gün yerini yavaş yavaş geceye bıraktıkça müzik sesleri de yükselmeye başlıyor. Ay gökyüzünde yerini aldığında ise sanki bütün Marmaris sokaklara dökülüyor. Ne de olsa Marmaris'te hayat gece başlıyor. Barlar sokağını dolduran kalabalık eğlencenin doruklarına ulaşmış bile. Sahil yolunu kestaneciler, mısırcılar, dondurmacılar mekan edinmiş. Yol boyunca dizilen tekne turu acenteleri ise Marmaris'in keyfini çıkarmaya davet ediyor. Marmaris'in geceleri uzun ama tekneye yetişmek için erken kalkmak gerekli. Ne de olsa birbirinden güzel koylar bekliyor bizi.
SARDUNYALAR ZAKKUMLAR BEGONVİLLER
Cennet adası ve önüne kurulan balık çiftliğindeyiz. Su o kadar berrak ki daha demir atar atmaz bir balık sürüsü yanaştı teknemize. Derken bir anda tekneden derin sulara atlayanlar, balıklarla yüzmenin tadını doyasıya yaşayanlar. Ortam bir anda hareketleniyor. Kısa bir deniz keyfinden sonra tekne görevlisi sesleniyor, daha görülecek çok yerimiz var, yine demir almanın vakti. Fosforlu Mağara'yı gördükten sonra teknemiz Turunç Köyü limanına demir atıyor. Limanı teknelerden, kafe ve restoranlardan yükselen sesler dolduruyor. Limandan çarşıya uzanan yol boyunca hediyelik eşya mağazaları, plaj kıyafetleri ve aksesuarı satan mağazalar, teknelerden inenlere kısa zaman diliminde birkaç parça satmanın telaşında. Biraz yürüdükçe karşımıza çıkan sardunyalar, zakkumlar, begonviller cennete mi düştük hissi uyandırıyor. Rüzgâr, çamlarla süslü yüksek tepelerden mis gibi temiz havayı getirip burada bırakıyor. Köyün havası muhteşem. Turunç'ta süren 1.5 saatlik keyifli gezintiden sonra tekneye dönmenin zamanı geldi. Marmaris Limanı, hem tekne turumuzun hem de Marmaris gezimizin bittiğinin habercisi gibi... Yoğun bir temponun ardından gelen bu küçük Marmaris turu, ruhumuza ve bedenimize verdiğimiz en güzel hediyeydi...
TEKNE KEYFİNİ KAÇIRMAYIN
Marmaris yat limanındayız. Sabahın erken saatleri. Deniz hafifçe fısıldıyor, maceraperest tekneleri çağırırcasına. Kâşif ruhlu tekne arkadaşlarımız birer birer dolduruyor tekneyi. Ekip tamam. Ve şimdi demir almanın vakti. Ege ile Akdeniz'in kesiştiği engin suları bekliyor bizi. İlk rota Cennet Adası ve balık çiftliği. Güneşin parlak ışıkları ile taçlanmış mavi ufuk, teknenin bordasına vuran dalgaların sesi ve baş döndürücü iyot kokusu... Limandan birlikte ayrıldığımız tekneler bir düğün konvoyu misali süzülüyor bizimle laciverte çalan sularda. Son ses müzikle tekne halkı keyifli.
EN SON HABERLER
- 1 Huzur kokan Dikili...
- 2 Tarihle doğanın kesişme noktası Trabzon
- 3 Karagöz ile Hacivat’ın bereketli sofrası
- 4 Ressamlara ilham veren şehir Venedik
- 5 Nordik şıklığın başkenti: Kopenhag
- 6 Medeniyetlerin kavşağı Mersin UNESCO yolunda
- 7 Ayvalık kollarını açtı bekliyor
- 8 Bizden gibi ama değil Biraz tanıdık bir şehir Atina
- 9 Osmanlı’nın kalbinde bir kültür yolculuğu: Bursa
- 10 2025 yaz seyahat trendleri