Pazar 09.05.2010
Son Güncelleme: Pazar 09.05.2010

Atina'daki göstericiler yakında vites yükseltir

Acı reçeteye isyan eden göstericilerin yakıp yıktığı yerlerdeyim. Şimdilik ortalık sakin ancak İstanbullu Rumlar'dan biri uyarıyor: "Yakında ikinci vitese takarlar"

Fırtınanın ardından Yunanistan'ın başkenti Atina'dayım. 1-2 saat bile olsa yabancılık çekeceğim kadar vakit geçmeden çevremde Türk olan, Türkçe bilen, kenti tanıyan, durumu değerlendirenlerden bir çevrem oluşuyor. Bazıları mülteci. Siyasi sığınmacı olarak gelip kalmışlar çoğu. Bazıları da "İstanbullular" denen gruptan Rumlar. Mükemmel Türkçelerinin yanı sıra "çanak anten" marifetiyle 40 kanaldan Türkiye'ye bağlılar ve bizim oralarda olup bitene de hâkimler. Soruyorum, sohbet başlıyor. - Kâbus bitti mi? - O kadar kolay bitmez. Yakılan bankada üç kişi ölünce biraz soğuttular olayı. Hafta sonu geçsin, yarın ikinci vitese takarak başlarlar. - Beni oraya götürseniz ya. Görmek istiyorum olay yerini... Bu arzumu ikiletmiyorlar. 5 dakikalık bir yolculuktan sonra varıyoruz bankanın "cesedine." Burası türbeye dönmüş. Çoluk çocuk, kız kızan her yaştan Yunan, ellerinde mumlar, çiçekler, üstüne mesajlar yazılı kağıtlarla akın akın geliyor Marfin Egnatia Bankası'nın önüne. Hüzünlü yüzler, kimilerinin gözyaşı dökerek dualar edişi, çocukların üzerine masum sözcükler yazdığı karton parçaları ve koca bir keder korosu. Çok etkilendiğimi, acılandığımı fark edip önce şaşırıyorum. "Elâlemin insanları. Tanımazsın etmezsin ne oluyor yahu?" diyen ayıplı bir his de geçiyor içimden. Sonra "insanız hepimiz, bu bile yetmez mi üzülmeye?" diyen tarafı ağır basıyor yüreğimin.

PARLAMENTO ÖNÜ SAKİN

Aklım, 10 binlerce göstericinin esas hedefi olup da bir türlü tam ulaşamadığı Parlamento binasında. Güvenlik birimleri o koca meydanı nasıl da ablukaya almışlardır şimdi kim bilir? Oraya varınca görüyorum ki yok öyle bir durum. Sanki 2 -3 gün önce kallavi cayırtılar kopmamış, ortalık cenk meydanına dönmemiş, gazlar, coplar, sopalar, molotoflar, vurdu kırdılar, tutuklamalar, yaralanmalar, kaçma kovalamalar burada olmamış sanki. Gayetle dingin, huzurlu ve kabul günü kıvamında bir atmosferi var meydanın. Yüz memleketten gelmiş yüzlerce turist dondurma yalıyor, fotoğraf 'çekiniyor', ucu ponpon çarıklı, entarili askerlerle yan yana pozlar veriyor.
ÇARŞI PAZAR KARDEŞLİĞİ
Bu kadar mı bize benzemek olur arkadaş? Dükkânı, dükkâncısı, içinde satılan malı, alıcısı, tezgâhçısı, kasada duranı sadece tip itibariyle değil, beden dili olarak da bizim Laleli, Kapalıçarşı, Tahtakale, Çırçır, Bahariye çarşılarında olanlarla aynı valla. Pazar yerlerinde vişneyi, çileği, ayvayı narı görüp Mısır Çarşısı kapısında hissediyorum kendimi. Otelimin olduğu bölge, sankim de Beyoğlu Balık Pazarı'nın halası oğlu. Yanımdakilere bunu söyleyince gülüyor: "Benzeriz ama tembellik olarak değil. Bunlar günün üç saati ya çalışır, ya çalışmaz. Açık bankaya rastlamak bile zordur. Bizim Anadolu insanı karınca sayılır bunların yanında, hem de atom karınca" diyorlar.
ABLA TAZE BUNLAR!
Görüntülere bakıp sakın Mahmutpaşa, Tahtakale ya da Beyoğlu Balık Pazarı sanmayın. Atina'nın çarşı pazarını gezerken hiç yabancılık çekmezsiniz. Satıcıların beden dili bile bizim esnafa benziyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.