Çarşamba 13.01.2016 11:17
Son Güncelleme: Çarşamba 13.01.2016 11:20

Canına 'tak' eden kadınlar

Türkiye'de 355 cezaevinde 6 bin 282 kadın tutuklu/hükümlü var. 70'i ağırlaştırılmış müebbet almış. 2 bin 422'si çocuk yaşta. Çoğu, kocasını ve sevgilisini öldürdü. Nedenleri tanıdık: Şiddet, fuhuşa zorlama, tecavüz, aldatma... Erkekler, uyuşturucu kullanıyordu. Alkolik ve kumarbazdı. Kadınların canına tak etti. Öldürdüler. SABAH muhabiri, Adana Karataş, Denizli Bozkurt, Bursa E Tipi, Ankara Sincan ve Bakırköy'de kadın cezaevlerini gezdi. Kadınların hikayelerini dinledi.

Türkiye'deki cezaevlerinde toplam 173 bin 464 kadın ve çocuk bulunuyor. Bu hükümlü ve tutuklulukların 6 bin 282'si kadın ve 2 bin 442'si çocuk. Kadın mahkûmların yetmişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış. Cezaevlerinde 53 ülkeden 200 civarında yabancı uyruklu kadın da misafir ediliyor. Yabancı uyruklu kadınların büyük çoğunluğunun uyuşturucu ve fuhuş suçlarına karıştığı belirtiliyor. Cezaevlerinde 0-6 yaş arasında 500 kreş çağında çocuk annelerinin yanında bulunuyor.


Kadınlar eşlerini, sevgililerini neden öldürüyor? Suç aleti olarak ne kullanıyorlar? Cinayeti hangi saatlerde işliyorlar? Bu soruların cevaplarını, Adana Karataş, Denizli Bozkurt, Bursa E Tipi, Ankara Sincan E Tipi, Bakırköy Kadın cezaevlerinde onlarca kadınla bire bir yaptığım görüşmelerde almaya çalıştım.

Cinayete adı karışan kadınlar evliliklerini çok erken yaşta yaptıklarını dile getirdiler. Bunların çoğu da okuryazar olmadıklarını, okuma yazmayı cezaevinde öğrendiklerini dile getirdi. Suç aleti olarak genellikle ekmek çağı kullanıyorlar; çok azı silah kullanıyor. Cinayeti ise sabaha karşı veya kahvaltı sırasında işliyorlar. Cinayeti işledikten sonra paniğe kapılıyorlar. Pişman olduklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Af beklemiyorlar ama Denetimli Serbestlik Yasası'nın üç dört yıla kadar çıkartılmasını istiyorlar. Çok azı kitap okuyor. Kitap okuyorum, diyenler de okuduğu kitabı hatırlamıyor. Zamanlarını televizyon başında yerli film izleyerek geçiriyorlar. Cezaevlerinde bulunan meslek kurslarına katılarak el becerilerini geliştirmeye çalışıyorlar.

Gözünü cezaevinde açan kadınlar da var. Açık cezaevlerinde bulunan kadınlar kapalı cezaevlerinde bulunanlara göre daha rahat ve özgürler. 0-6 yaş arasında bulunan çocuklar cezaevinin ayrı bölümünde oluşturulan kreşlerde cezaevi atmosferinden uzak tutulmaya çalışılıyor. Çocukların aileleri çocuklar için yeşil alan oluşturulmasını istiyorlar. Sıkça revire ve hastaneye gitmek istiyorlar. Diş, kadın, romatizma, kireçlenme hastalıkları başlıca şikâyet konusu.Kamuoyundaki Bakırköy ve Karataş cezaevlerinin taşınacağı söylentisini onlar endişe ile karşılıyorlar.
"Mahkemede Derdimizi Anlatamıyoruz"
Görüştüğüm kadınların hemen hemen hepsi adil yargılanmadıklarını, hukuksal destek almadıklarını ifade ediyorlar. Gülistan Şimşek (48) eş cinayetinden 17 sene 6 ay ceza aldığını belirterek şöyle konuşuyor: "18 yıllık evliydim. Alkol var, kumar var. Evlendiğim gün şiddet gördüm. Agresif kocam vardı. Dayaksız günüm geçmiyordu. Öldürmeyi çıkış kurtuluş yolu gördüm. Ağırlaştırılmış müebbet ile yargılandım. Hakimler ve savcılar bizi dinlemiyor. Karakolda nasıl ifade verdiğimi bile hatırlamıyorum. Olayın şoku ile mahkemede kendimi buldum. Savunma yapamadım. Baronun gönderdiği avukat konuşmaktan acizdi. Davayı takip etmiyorlar."


"Açıkta Kendimi Toparladım"

Cezaevine girdiğinde ilkokul mezunu olan Şimşek ortaokul ve liseyi cezaevinde bitirdiğini belirterek şöyle devam ediyor: "Nâzım Hikmet'in şiir kitaplarını okuyorum. Günlük tutuyorum. Anılarımı yedi defterde topladım. Burada birden çok meslek öğrendim. Lise diplomamı aldığımda ağladım. Öğrenmenin yaşı olmadığını anladım. Hayata tutunmamı sağlayan Rukiye hocama çok teşekkür ederim. Hayata bağladı beni. Tahliye olunca hastanede çalışmak, düşkünlere yardım etmek istiyorum. Maymun gözünü açtı! Burada her şeyi daha iyi anladım. Dışarı çıktığımda 'otur, kalk, şunu giy, bunu giyme' yok artık. Cezaevinden çıkınca bocalamaktan korkuyorum."
Bir Kadın İhanete Uğradığında Ne Hisseder?
Ses kayıt cihazını 60 yaşında Mersin doğumlu Fatma Aybazoğlu'na uzatıyorum. "Bir kadın ihanete uğrayınca ne hisseder?" diye soruyorum. Sözcükler boğazında düğümleniyor, gözyaşları ses kayıt cihazının üzerine düşüyor. "Bu soruyu bana sormayacaktın," karşılığını veriyor. Aybazoğlu konuşmasını ağlayarak sürdürüyor ve ekliyor: "Kadın daha fedakâr ama erkekler değil. Rabbim bir hata yapıldığında kadın erkek ayrımı yapmıyor. Kadın hata yaptığında, linç; erkek yaptığında, alkışlanıyor. Kadına insan olarak bakılmıyor. Allah'ın adaletini bilen insan her iki tarafa da eşit bakar. Günah herkes için geçerli. Adalete çok güvendim. Roman yazmayı düşünüyorum. Cezaevinde beynim bilgisayar oldu. Yaşadıklarım gün be gün kayıtlı beynimde. Çıktığımda resim atölyesi açmak istiyorum."

Cezaevinde Üniversiteye

Kadınların hayat hikâyeleri yürek dağlıyor. Cezaevi müdiresi ile iş atölyelerini geziyoruz. Kadınların sadece fiziksel olarak çalışmadıklarını belirterek, "Üniversite mezunu olacak bir kadın mahkûmumuz var, konuşmak ister misiniz? " diye sordu. Ayaklarımın bağı çözülmüştü. Heyecanım doruk noktasında idi. 48 yaşındaki Ulviye Sakarya'nın yanına yaklaştım. Havlu kesimi yapıyordu. "Kolay gelsin," diyerek kendimi tanıttım. Hayat hikâyesini anlatmasını istedim. İkilemedi. "Olur" cevabını verdi . İşi aksatmaması için 'ayakta konuşalım' dedi. Cezaevi müdiresi, 'oturun rahat rahat konuşun' deyince ben de Ulviye Sakarya da rahatlamıştık. Derin bir 'Oh' çekti. Ağlamasından endişe ediyordum. Eş cinayetinden 16 sene 6 ay almış. Cezaevine girerken ilkokul mezunu olduğunu söyleyen Ulviye Sakarya, Eskişehir Açık Anadolu Üniversitesi Basın Halka İlişkilere devam ediyor. İngilizce sınavında başarılı olursa dört yıllık okulu cezaevinde bitirecek. Annesi ve cezaevi yönetiminden destek gördüğünü ifade ediyor.

"Nasıl oldu?" diye soruyorum: "17 yıllık evliliğim bitti. Severek evlenmiştim. Aldatma şiddetinin dozunu anlatamam. İki oğlum var. Çocuklarımın bana 'katil kadın' olarak bakmaması için çalışıyorum. Yemin ediyorum 17 yıllık evliliğimde bir kez olsun eşime tek bir kötü söz söylemedim. Bana ettiği küfürlere katlandım ama dayak dayanılacak gibi değildi. Tahammül; ama nereye kadar? Bir insan öldürdüğüm için yine de pişmanım. Çünkü o canı ben vermedim, Rabbim verdi."


"Tahliye Olan Mahkûmlara Pozitif Ayrımcılık Uygulansın"

Tahliye olan mahkûmlara iyi gözle bakılmadığını söyleyen Sakarya şöyle devam ediyor: "İki senem daha var. Öncelikle üniversite diplomasını almaya çalışacağım. İşe girebilecek miyim, bilmiyorum. Beni hayata bağlayan umudumun tükenmemesi. Beklentilerim var. Mahkûmların işe girmesi çok zor. Hükümetin- devletimizin pozitif ayrımcılık yasası ile mahkûmların işe girmesini kolaylaştırmasını istiyorum. Herkes bizi gördüğü zaman uzaklaşıyor. Hayatını veriyorsun, gururunu ayaklar altına alıyorsun yine de şiddet görüyorsun. Sabır sabır; nereye kadar? Karşındaki seni anlamıyorsa cinnet hali. Bu noktada istenmeyen olaylar oluyor. Bir şeyler ürettiğim için mutluyum. Kadın örgütlerinden beklediğim destek gelmedi."

"Erkeğe İtaat Etmeyi Görev Biliriz"

Cinayete adı karışan kadınlar eşlerine saygılılar ve itaatkâr olduklarını ifade ediyorlar. Bunlardan biri de üç çocuk annesi Haymanalı Fatma Denizhan (39). İlk evliliğini dayısının oğlu ile yapmış, bir süre sonra anlaşarak ayrılmışlar. "Dayak, şiddet yoktu ama kaynana sorunu vardı,"s diyor. İkinci evliliğini bir marangoz ustası ile yapmış. İki buçuk yıllık beraberlik sırasında şiddet küfür hiç eksik olmamış. Cinayet anını şöyle anlatıyor: "Pazar günüydü; kahvaltı hazırladım. Sofraya buyur ettim. Bana 'Ben senin gibi oruspunun elinden bir şey yemem' diyerek masayı devirdi. Bu yetmedi, 10 yaşındaki kızıma küfür etti. 'Lafını geri al!' dedim; üzerime saldırdı. Ekmek bıçağını aldım vurdum. Bir süre hastanede yattı daha sonra öldü. Kadınlar konuşamıyorlar, iletişim kuramıyorlar. Evlenince sorunlarım asgariye iner diye düşündüm ama inanın kendimi boşlukta hissettim. Ben her zaman erkeğime itaat etmişimdir, saygıda da kusurum olmadı."

"Öz Kızına Cinsel Tacizde Bulunan Adamla Birlikte Olamazdım"

Adana Karataş Cezaevinde Derya Işık'ın anlattıkları vicdanları acıtıyor. Derya Işık 17 yaşında kaçarak evlenmiş. Bu evlikten dört çocuğu olmuş. Şiddet, alkol, uyuşturucu yaşamının ayrılmaz parçası olmuş. Silah kullanmayı kocası Emrullah Baykuş'tan öğrenmiş. Baba 11 yaşındaki kızı E.'ye tecavüz etmeye kalkınca anne Derya Işık'ın öfkesi cinayetle sonuçlanıyor.
Vicdanları Kanatan olayı Anne Işık Anlatıyor: "Kızım E. 11 yaşında. Bir gün, 'Anne babam penisini elime vermek istiyor. Bana ağzına al diyor. Onun dediklerini yapmayınca beni dövüyor' dedi. Bir babaya yakıştıramadım. Midem bulandı, kustum. Kızım ısrar etti. 'Anne takibe al gör' dedi. Takibe aldım. Yapılanları görünce kanım dondu. Cinnet geçirdim. Bir baba bunu nasıl yapar? Cinsel organını kızının ağzına nasıl verir? Kızım E. 'Anne bu adamdan beni kurtar, bu adam benim kocam mı babam mı?' diyerek ağlamaya başladı. Kocam aynı saatlerde benimle birlikte olmak istedi. Deliye dönmüştüm. Boğuştuk. Yatağın altından tabancayı aldım; patladığını hatırlıyorum."

"Kızım Anti Depresyon İlacı Kullanıyor"

Kızı E.'nın şu anda 15 yaşında olduğunu söyleyen Derya Işık, "Adli Tıp, kızımın cinsel organında zorlama olduğunu ispat etti. Delil olarak mahkemeye sunuldu. Hâkim ne desin biliyor musunuz? 'Anne kız birbirlerini çok seviyor; babaya iftira atıyor.' Yine Adlı Tıp raporunda cinsel organda tahriş var diyordu. Hâkim buna da 'İç çamaşırdandır' diye karşılık verdi. İnanılacak şey değil. 36 yıl verdi. 3 yıldır buradayım. Tek umudum Yargıtay," diyor.

Aile İçi Şiddet Cinayete Neden Oluyor

Aile içi fiziksel şiddetle en çok karşılaşan grupların başında doğal nedenlerle, kendilerini savunamayan ve koruyamayan kadınlar ve çocuklar geliyor. Kadınlara uygulanan fiziksel şiddet türlerinin başında cinsel tecavüzler, tekme, tokat, yumruk, o anda ele geçirilen yaralayıcı her türlü alet ve cisimle gerçekleştirilen kabak dayak ve işkenceler gelmekte. Bunların yanı sıra, ağır hakaret, küfür, aşağılama, hor görme, mahrum bırakma, temel hakları engelleme, kıymetli birikimlerinin veya parasının elinden alınması, küçümseme, alay etme, dışlama, korkutma tehdit etme şeklinde sergilenen sözlü psikolojik şiddet davranışları kadını tahammül edilmez noktaya getiriyor.
Türkiye'deki kadın katillerin büyük çoğunluğunun soy geçmişinde mutlaka bir kriminal vakaya rastlanıyor. Evlenmeden önce anne ve babasından dayak yiyen, şiddet gören, tecavüze uğrayan kadınların cinayet işlediği belirtiliyor. Yaş ortalaması geçmiş yıllara göre giderek küçülüyor. Kadınların suç işleme potansiyeli erkeklere göre düşük. Ancak kadınlar, daha sabırlı oluyorlar. Bakırköy Kadın Cezaevinde kocasını yaralamaktan 8 yıl 4 ay hapis cezası alan Fındık Çakır (33); madde ve alkol, uyuşturucu varsa evliliğin yürümediğini belirterek, ilk şiddet görüldüğünde karşı çıkılması gerektiğini belirtti. İlk şiddette sesiz kalınca devamının geldiğini söyleyen Çakır; kadınların kendilerini korumak için kocalarını yaralayıp öldürdüklerini dile getirdi.
A. G: "Burada Normal İnsan mı Oluyoruz?"
Denizli Bozkurt Açık Ceza İnfaz Kurumunda eşini öldürmekten 17 sene hüküm alan 42 yaşındaki AG'nin açıklamaları düşündürücü olduğu kadar dikkat çekici: "Bize bu cezalar verildiğinde normal insan mı oluyoruz? Yoksa yoldan çıkıyoruz muyuz? Burada infaz memurlarının yaptığı iş asayişi sağlamak, güvenliği sağlamak. Yemeğimizi de suyumuzu da veriyorlar. Ama iş bu değil bence. Ben en iyi suçları burada öğrendim. Hangi suç nasıl işlenirse kaç yıl yatılır, burada öğrendim. Dışarıdaki insanlardan çok farklı olduğumuza inanmıyorum. Burada ıslah olmuyoruz. Buraya girerken cahildik, şimdi farklı olduk."
355 İnfaz Kurumu Bulunuyor

Kutu Türkiye'de 291 kapalı ceza infaz kurumu, 53 müstakil açık infaz kurumu, 2 çocuk eğitim evi, 5 kadın kapalı. 1 kadın açık, 3 çocuk kapalı infaz kurumu olmak üzere 355 ceza infaz kurumu bulunmaktadır.
ŞİDDET GÖREN ŞİDDET UYGULAR
Ahmet KÜLSOY/SABAH ÖZEL

Galatarasay Üniversitesi "Sosyoloji" Öğretim Üyesi Doç. Dr. İpek Merçil, Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım ve Denizli Bozkurt Açık Cezaevi Müdiresi Meltem Babaoğlu "Canına tak eden kadınlar"la ilgili SABAH'a konuştu. Galatarasay Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İpek Merçil, Bakırköy Kadın Cezaevinde "Türkiye'de Kadın Suçluluğu ve Cezaevinde Kadın Olmak" adı altında bir araştırma yapmış. Yaşları 19 ile 39 arasında değişen 120 kadına 100 soru yöneltilmiş. 2011-12 yılında yapılan araştırma 200 sayfada şekilleniyor.

Doç. Dr. Merçil: "Şiddet Gören Kadın da Şiddet Uyguluyor"

Doç. Dr. Merçil, yaptığı araştırmaya göre, şiddet gören kadınların büyük çoğunluğunun da şiddet göstermeye meyilli olduğunu kaydetti. Cezaevindeki eşlerini öldüren kadınların, yetkili mercilere defalarca başvurmalarına rağmen sonuç alamadıkları açıklayan Merçil, "Kadınlar kendilerini veya çocuklarını korumak için cinayet işlediklerini anlatılar. Çok sayıda kadın en küçük bir sevgi kıvılcımı görmemiş. Kadınların önemli kısmı, psikolojik, ekonomik, fiziksel şiddet sarmalında. Bu uzun yıllar devam ediyor. Kadın kocasından ilk tokat yediğinde öldürmüyor. O esnada devreye başka mekanizmalar girse kadın eşini öldürmez," diyor.
Merçil şöyle devam ediyor: "Yaptığımız görüşmelerde kadınların yüzde 50'si okur yazar değil. Babaları çoğunlukla ilkokul mezunu. Yoksul ailelerden geliyorlar. Sadece ekonomik yoksulluk değil, sevgi yoksulluğu da var. Büyük çoğunluğu mesleksiz. Çalışıyorum diyenlerin çok azı da maaşlı değil günü birlik işlerde çalışanlar."

Genel Müdür Yıldırım: "Kadınlara Meslek Kazandırıyoruz"

Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, son yıllarda kadınların suça karışma oranında artış olduğunu kaydetti. Kadın cinayetlerindeki artışı değişen sosyal şartlarla açıklayan Genel Müdür Yıldırım, "Suça baktığımız zaman daha çok sosyal hayat içerisinde görüyoruz. Kadın dışarıya açıldıkça, hayatın içerisine girdikçe, bir takım ticari ilişkilerle muhatap olunca, başta ekonomik özgürlüğünü elde etmek için erkeklerin işledikleri suçları kadınların da işleyebileceklerini görüyoruz," dedi.
İngiltere cezaevlerinde 80 bin tutuklu hükümlü olduğunu aktaran genel müdür Yıldırım; kadın tutuklu sayısının bize yakın olduğuna vurgu yaptı. Genel müdür Yıldırım şöyle devam etti, "İngiltere'de kadının suça karışma nedeni bizdekinden farklı değil. Biz cezaevlerinde geçirilen zamanın kayıp zaman olmaması için çalışma yapıyoruz. Biz burada hükümlüyü sosyal hayata hazırlarken, donanım olarak da güçlenmesi, sorunların izole edilmesi için çalışıyoruz. İş Yurtları çatısı altında üretim faaliyetlerine kadınları dâhil ediyoruz. Mesleksiz cezaevine gelen çok sayıda kadın cezaevinde bir meslek edinerek tahliye oluyor. Yurt dışından gelen insan hakları kuruluşları yaptıkları inceleme sonunda bize, "Buralar cezaevi gibi kokmuyor," diyorlar.

"Çocuk Hassasiyetimiz Var"

Cezaevlerinde 500 civarında 0-6 yaş arasında çocuk bulunuyor. Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'nün Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığı protokolle, çocuklara kreş eğitiminin yanı sıra, çocukları cezaevi atmosferinden kurtarmak için çalışmalar gerçekleştirildiği belirtildi. Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, Avrupa'nın birçok ülkesinde 0-2 ya da 0-3 yaş grubundaki çocukların anne yanında kaldıklarını belirterek; "Biz annelerin çocuklar üzerindeki hassasiyetini düşünerek 6 yaşına kadar çocukları annelerinin yanında tutuyoruz. Kreşlerde eğitim veriyoruz. Çocuklar bizim hassas gruplarımız arasında. Bizde annenin istihkakı ile çocuğun istihkakı ayrı. Avrupa'nın birçok ülkesinde çocuk annenin istihkakından besleniyor," diyor.

"Vicdani Sorumluluğumuz Var"

Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, cezaevlerini yönetmenin sadece profesyonel bir iş olmadığını belirterek, "Başta ben olmak üzere, bu sistem içinde rol alan arkadaşlarımın vicdanı sorumluluğu var. Ceza infaz kurumlarında yaklaşık 50 bin kişi ekonomik ve zaman bakımından ciddi fedakârlıklar yapıyoruz. Psikolojileri yıpranıyor," ifadesini kullandı.Yıldırım, Bakırköy ve Karataş cezaevlerinin taşınması endişelerine açıklık getirdi: "Bakırköy Cezaevi'nin taşınması konusunda şu anda bir çalışmamız yok. Sağlık Bakanlığı'nın çalışması doğrultusunda biz binayı bırakacak olursak cezaevini başka yere taşımak söz konusu olabilir. Şu anda böyle bir irademiz yok," diyen genel müdür Yıldırım yüreklere şimdilik su serpti.

Denizli Bozkurt Açık Cezaevi'nde Kadınlar Daha Özgürler

Denizli Bozkurt Açık Cezaevi'nde kadınlar daha özgür. Cezaevinin geniş bahçesi var. İş atölyeleri ve hobi bahçelerinde çalışmak istemeyenler gün boyu burada vakit geçiriyor. İnfaz memurları kadın. Mahkûm kadınlar kadın infaz memurları ile daha kolay iletişim kuruyorlar. Cezaevi Müdiresi Meltem Babaoğlu bir çevre mühendisi. Mahkûmlarla iyi iletişim kurmuş. Mahkûmlar cezaevi yönetiminin kendilerine iyi davrandığını ifade ediyorlar.
Sivil toplum duyarlı müzisyenlerin yüzlerini kadınlara çevirmesini isteyen cezaevi müdiresi Meltem Babaoğlu, "Müzisyenlerden kadın arkadaşlarım adına ricamız var: Buradaki insanlar feleğin şamarını yemiş insanlar. Konser, oyunla bu arkadaşların morallerini canlı tutmak istiyoruz. Cezaevinin ödeneği yok. Ücretsiz konser verecek müzisyenleri bekliyoruz. Şimdi dayanışma zamanı olduğunu düşünüyorum," dedi.
Kutu-1 Türkan Şentürk (56) "Gözümü Cezaevinde Açtım"
Türkan Şentürk kocasını öldürmekten müebbet almış. Mahkeme 24 yıla indirmiş. 10 yıldır yatıyor. 14 yılı daha var. Eşinin kendisini kaçırdığını söyleyen Şentürk şöyle konuşuyor: "Ben kocamdan çok şiddet gördüm. Yıllardır dayağını yedim. Arkadaşlarım bana boşan dediler, ben de onlara etrafta 'Türkan boşanmış nasıl dedirtirim,' diye hep katlandım. Çok döverdi çok. Beni döverken suratıma gelmesin diye ellerimle yüzümü kapatırdım. Başka yerime vuracaksan vur, derdim. Yüzüm değil vücudum morarsın, derdim. Beni her gün dövmesine rağmen kapıdan girerken ayaklarına sarılırdım. Eşimi hayat boyu sevmedim. 28 yıllık evliliğimi anlatamam; zaten sen de hepsini yazamazsın. Cezaevine girdiğimde okuryazar değildim; burada ortaokul diplomasını aldım. Hâkimin karşısına çıktığımda konuşamadım; utandım. Ben gözümü burada açtım. Bir erkekle konuşmayı cezaevinde öğrendim. Dört çocuğum var. Mutluluğumu çocuklarımda arıyorum."
Kutu – 2 "Cezaevlerinde Ölümle Sonuçlanan İntihar Etme Oranları"
Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, cezaevlerinde ölümle sonuçlanan intihar olaylarında Avrupa'da, Romanya ve Türkiye'nin alt sıralarda yer aldığını ifade etti. Her 10 bin mahkûmda Türkiye'de intihar oranı 3.2, Romanya'da 2.5, İngiltere'de 6.8, Fransa'da 15.5, Hollanda'da 17, Almanya'da 8.1 olduğu ifade edildi. Yıldırım, cezaevlerinde intihar olaylarını sıfırlamak için yoğun psikolojik destek verdiklerini açıkladı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.