Perşembe 14.07.2011
Son Güncelleme: Perşembe 14.07.2011

'Çok hastalığı vardı en ağırı F.Bahçe'

Seveni de çoktu sevmeyeni de... Ancak kim ne derse dersin Diyarbakırlı Aziz Yıldırım, Fenerbahçe tarihinin en önemli başkanı oldu. Zengindi ama ne bir özel hayatı ne de hobisi vardı, dünyası sarı lacivertti... SABAH yazarı Gürcan Bilgiç'in dediği gibi; "Çok hastalığı vardı ama en neti Fenerbahçe'ydi."

Bir oyla çok şey değişti en başta kendisi
TARİH 15 Şubat 1998...Türk sporunun önde gelen kulüplerinden Fenerbahçe'de yine kongre heyecanı yaşanıyordu. Vefa Küçük ve işadamı Aziz Yıldırım; Ali Şen sonrasında Fenerbahçe'nin yeni başkanı olabilmek için kıran kırana bir yarış içindeydi. Ömer Çavuşoğlu da başkan adaylarından biriydi. Sandıklar açılıp, oylar sayılmaya başlandı. 1469 oy alan Aziz Yıldırım, 1468 oy alan Vefa Küçük'ü sadece bir oy farkla geride bıraktı ve sarı lacivertli kulübün yeni başkanı olmayı başardı. Çavuşoğlu'nun aldığı 157 oy belki de kongrenin kaderini belirledi. Türk futboluna ve sporuna; olay açıklamaları, icraatları ve başarıları ile damga vuran Aziz Yıldırım'ın, Fenerbahçe'deki yılları böyle başladı... Aralıksız olarak 13 yıl boyunca, yani tam 9 kongre kazanarak bu görevini sürdüren Yıldırım, kulübün 'efsane' başkanları arasındaki yerini alırken, döneminde sadece futbolda değil, amatör branşlarda kazanılan başarılar ve kupalar da dikkat çekti. Fenerbahçe'nin 100. yılında kazandığı şampiyonluk sırasında gözyaşlarını 'sarı' kravatıyla sildiği fotoğrafla hafızalara kazınan, devre aralarında soyunma odasına girmesi tartışılan, 'hem betondan, hem de futboldan' anladığını söyleyen Yıldırım, şimdi 59 yıllık yaşamının en zor günlerini yaşıyor. Türkiye'yi sarsan 'şike' skandalının kilit isimlerinden biri olduğu iddiasıyla tutuklanıp, Metris Cezaevi'ne konulan 'Efsane Başkan'ın, Diyarbakır Ergani'de başlayan ve bugünlere uzanan yaşam öyküsünü sizler için araştırdık. İşte 'Aziz'li Yıllar...

Gençliğinde futbol oynayan, güvercin merakı bulunan ve her maç sabahı Eyüp Sultan'a gidip dua eden Aziz Yıldırım, ilkokul öğretmeni Şefik Yıldırım ve ev hanımı Sermet Yıldırım'ın ilk çocuğu olarak 3 Kasım 1952'de, Diyarbakır Ergani'de dünyaya geldi. Yıldırım çifti, daha sonra Acar ve Ali isimli iki erkek çocuk sahibi daha oldu. Annesi Düzceli'ydi. Aziz Yıldırım, ilkokul ve liseyi Düzce'de okudu. Futbolla da Düzce'de tanıştı. Lise futbol takımında, ardından Düzce'nin amatör futbol kulübü olan Hamidiyespor'da bir yılı lisanslı olmak üzere 3 yıl futbol oynadı.

"SÜPER BİR FUTBOLCUYDU"
Hamidiyespor o yılların en popüler takımıydı. O dönemden takım arkadaşları, orta sahada oynayan ve 8 numaralı forma giyen Aziz Yıldırım'ın çok hırslı bir oyuncu olduğunu anlatıyor. Yıldırım'ın takım arkadaşlarından biri olan ve stoper mevkiinde oynayan Çetin Tank, Yıldırım'ı öve öve bitiremiyor: "Tek kelimeyle süperdi. Çok hareketli bir oyuncuydu. Topun peşini hiç bırakmazdı. Çok iyi paslar atıyordu. İnatçı ve çok teknikti. Sonraki yıllarda irtibatımız koptu." Aziz Yıldırım, evin büyük oğlu olarak kardeşleri ile de yakından ilgileniyordu. Küçük kardeşi Ali kendisi gibi Fenerbahçeliydi. Acar ise ezeli rakipleri Galatasaray'ı tutuyordu. NATO müteahhidi olan dayıları Faruk Yalçın, Yıldırım kardeşlerin en büyük destekçisiydi. Aziz, dayısının da teşviki ile Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi'nde okudu ve bu okuldan inşaat mühendisi olarak mezun oldu. Okuluyla birlikte sürdürdüğü futbolculuk yaşantısına da bu dönemde kendi isteğiyle nokta koydu. Milyar dolarlık servetiyle dünya zenginleri listesine giren dayısı Faruk Yalçın'ın yanında kısa bir süre çalıştıktan sonra, onun da desteğiyle, 1973'te Maktaş Mühendislik firmasını kurdu. Bu şirketiyle kısa sürede dayısı gibi NATO müteahhidi olarak nam saldı. NATO dışında, Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı'ndan önemli inşaat ihaleleri kazandı. Dönem dönem turizm, akaryakıt gibi alanlarda da yatırım yaptı ama inşaat işleri hep ön planda yer aldı. Bu yıllarda Yıldız Yıldırım ile hayatını birleştirdi. Anlatılanlara göre, Yıldız Hanım'la tanışması arkadaşlarıyla top oynadığı bir gün gerçekleşmişti. Bir bahçeye kaçan topu almaya giden Yıldırım, burada 30 yıl boyunca aynı yastığa baş koyacağı Yıldız Yalçın'la karşılaştı ve ilişkileri evlilikle noktalandı. Yıldırım, bu evlilikten Hande ve Gülşah isimli iki kız çocuğu sahibi oldu. 2005'te kurduğu bir şirkete eşi ve kızlarının baş harfinden oluşan "HYG Denizcilik ve Petrol Ürünleri Dış Ticaret" adını verdi. Fakat bu firmayı kısa bir süre sonra kapattı.
TANJU'YLA SÜKSE YAPTI
İş hayatında kazandığı başarılara rağmen, çocukluk yıllarından beri tutkunu olduğu Fenerbahçe'nin başkanı olmak onun en büyük hayaliydi. Bunun öncesinde, 1981 ve 1983 arasında Üsküdar Anadolu Kulübü'nün başkanlığını yaptı. Bu, Yıldırım'ın ilk başkanlık deneyimiydi. Ardından, Metin Aşık döneminde yönetim kuruluna girdi. Sonrasında başkanlık için yarışacağı Vefa Küçük de, aynı yönetim kurulunda görev yaptı. 4 Mart 1990'daki yapılan kongre ile birlikte yönetim kurulu üyesi olan Yıldırım, 1991-1992 sezonunda futbol şubesi sorumlusu olarak görev yaptı. Bu dönemde, ezeli rakipleri Galatasaray'ın golcüsü Tanju Çolak'ı transfer ederek büyük bir sükse yaptı. İmza töreninde genç bir yönetici olarak mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Takım arkadaşlarıyla birlikte pastadaki mumu üfleyen Tanju'yu alkışlayanlardan biriydi... Kulüpte, voleybol şubesi sorumluluğunu da üstlendi. Grupların başkan seçimlerinde etkili olduğu bu yıllarda, uzakta kalmayı tercih etti. "Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak" sloganı ile 1998'deki kongrede başkanlığa aday oldu. Kongre günü bir Galatasaray maçına denk gelmişti. Aziz Yıldırım, rakibi Vefa Küçük'ü bir oy farkla geride bırakıp kulübün yeni başkanı olmayı başardı. Takımın başında Otto Bariç vardı ve Ali Sami Yen stadındaki bu derbi maçı 2-2 sonuçlanmıştı.
BARIŞ VAADİYLE GELMİŞTİ

Aziz Yıldırım'ı yakından tanıyan isimlerden biri olan Sabah Gazetesi yazarlarından Gürcan Bilgiç, şunları anlatıyor: "Aziz Yıldırım, 1998'de başkan adayı olduğunda, kulübün durumu bugünkünden çok farklı değildi. Futbolun hemen hemen tüm birimleri ile kavgalıydılar. Seçim aşamasındaki ilk sözü barışı getirmek olmuştu. O günün kucaklayan ve el uzatan başkanının, bugün Fenerbahçe'yi getirdiği yerin aynı nokta olması, Aziz Yıldırım'ın 13 yıl içindeki değişiminin de hikayesini beraberinde getiriyor. İslam Baba'yı (Çupi) çok ayrı severdi. Baba, takımın başına hep bir İtalyan isterdi. Zeman'ı getirdiğinde de ilk telefonu çalan ve müjde alan o olmuştu. Her sezon başı ortak sohbet konusu; purolarını yakıp, arkalarına yaslanarak seyredecekleri bir takımın kurulmasıydı. Hayatındaki öncelikli gerçek, Yıldırım'ın Fenerbahçe'ye sadece başkanlık yapmadığı, kendini Fenerbahçe'nin bir parçası haline getirdiğidir. Ne bir özel hayat, ne de hobi. Adına sevgi mi, hırs mı, ihtiras mı ne derseniz deyin; Aziz Yıldırım birçok rahatsızlık belirtse de, içindeki en net hastalık; Fenerbahçe'dir."
YARIN:
Başkanlık yılları... Ali Şen: "Düşünceleri hep zikzaklıydı"
Maçları nasıl seyreder? Uğuru ne? 13 yılda 12 hoca...
HABER MERKEZİ/SPOR MERKEZİ

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.