Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nde 5 yıldır Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı'nda kurucu anabilimdalı başkanı olarak çalışan Prof. Dr. Özalp Ekinci, "Abim de müzikle ilgileniyordu, elektro gitar çalıyor ve heavy metal dinliyordu, ben de klasik gitar çalıyor ve daha çok Anadolu Rock dinliyordum. 1992 yılında babamın görevi gereği Gaziantep'teyken lisede bir rock grubu kurduk. Üniversiteye geçerken ben konservatuvar okumak istedim ama babam benim de tıp okumamı istiyordu. Sonra ben de abimin yolundan gidip bir yandan tıp fakültesine girdim bir yandan da müziğime devam ettim. Hacettepe Tıp Fakültesi'nde okuduğum yıllarda bestelerim de arttı.
Abimle birlikte Eurovision Şarkı Yarışması'nın elemelerine katıldık ama geçemedik. Üniversitedeyken yine abimle birlikte Heart Burn adında bir grup kurduk. Bu grupla birlikte 2002 yılına kadar Haluk Levent, Kıraç gibi isimlerin alt grupları olarak konserlerde çaldık. Müzikte ilerleme hedefiyle uzmanlık eğitimimi tamamlamak için İstanbul'a geldim. Bu süre zarfında ben bestelere devam ettim ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Bölümü'nde çalışan abim Doç. Dr. Özgür Ekinci ile birlikte 'Öz' isimli grubu kurduk ve Suzi adlı ilk video klibimiz de 2013 yılında yayınlandı. Uzun süredir uğraştığımız yeni klibimiz de yaklaşık 1 ay önce yayınlandı" dedi.
"MUTLUYKEN İYİ BESTE ÇIKARAMAM"
Müziği bırakmayı hiçbir zaman düşünmediğini dile getiren Ekinci, "Bazen tamamen boş zamanım olsun ve müziğimle ilgileneyim istiyorum. Öte yandan sanat ve bilim birbirini her zaman besliyor. Moralim bozulduğunda kafama bir şey takıldığında elime gitarı alırım ve besteler de öyle zamanlarda çıkar. Mutluyken iyi beste çıkaramam. Müziğin insanın kendi tanıma sürecine, duygularını ifade etme becerisine, diğer insanları anlama becerisine katkısı var. Ben gençlerle çalışıyorum, ergenlerin yoğun dönemlerinde müziğin anlamını onlara anlatırım. Mutlaka bir enstürman çalın ve müzikle ilgilenin derim.
Klibimizin yayınlandığını ilk söylediğim kişiler de gençler oldu. Onlara başka bir meslekle uğraşırken bir yandan müzisyen de olabilirsiniz diyorum. Benim müzikle ilgilendiğimi görünce çok mutlu oluyorlar güzel karşılıyorlar. Beni görüp imrenen, şarkılar dinleyen, gitar alan genç danışanlarım var. Aralarında benim şarkılarımı çalanlar bile var. Müzik aletiyle zaman geçirdiklerinde aileleriyle iletişimleri artıyor ve müzik kendilerini tanıma süreçlerine katkı sağlıyor.
"AKADEMİSYENLİĞİ VE MÜZİĞİ TAM GAZ SÜRDÜRECEĞİZ"
Akademisyenlği ve müziği tam gaz sürdürdüklerini ifade eden Ekinci, şunları söyledi: "Ben şarkıları yapmaya başlarım ve çok kritik bir noktada abime fikir sorarım o da öyle bir şey söyler ki şarkı çok başka bir yere gider. Son dokunuşu yapar ama o dokunuş şarkıyı çok başka bir yere taşır. Bundan sonra müzisyen ve akademisyen kimliğimizin birlikte bilinmesini istiyoruz. 4 tane daha da kayıtta olan şarkımız var. Onları da çıkarıp bir albüm yapmak, düetler yapmak istiyoruz. Ben bizim gibi bir grup olduğunu düşünmüyorum. Akademik olarak da hiç geri atmadan en üst düzeyde mesleğimizi yapıyoruz. 42 yaşımda profesörlüğümü aldım. Uluslararası makalelerimiz ve görevlerimiz var. Bilimsel olarak en ufak bir geri adım atmadan abi kardeş sanatla uğraşan nadir gruplardanız bence."
"SANAT ÇOCUKLARIN ERKEN YAŞTA KENDİNİ TANIMASINI SAĞLAR"
Tüm ailelerin erken yaşlarda çocuklarının bir sanat etkinliğine girmesini, bir hobi edinmesini ve bir müzik aleti çalmasını teşvik etmesi gerektiğini vurgulayan Ekinci, şöyle devam etti: "Kendilerini, çevreyi tanımaları ve duygularını anlamaları, boş zamanlarını iyi değerlendirmeleri açısından çok önemli. Ben gitar çalmasaydım kendimi boşlukta hissederdim. Çocukken hiçbir sanat ya da spor dalıyla ilgilenmeyip yetişkinlikte hobi arayan insanlar var ama hiçbirinde tam tatmin olamıyorlar. Erkenden başlamak bu açıdan önemli ben bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum."