Emine Erdoğan burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Susadığınızda kuyu açmak için çok geçtir. Yani bir sorun kapımıza dayanmadan yaklaşan tehlikenin ayak seslerini duymak ve iş işten geçmeden tedbir almak gerekir. Dünyaya baktığımızda denizlerle, okyanuslarla, göllerle, ırmaklarla kaplı masmavi bir gezegen görüyoruz. Bu nedenle suyun bitmeyecek bir kaynak olduğuna dair yanlış bir ön kabulle hareket ediyoruz.
SU STRESİ ÇEKEN ÜLKEYİZ
Bu yüzde 1'den payımıza düşen hayattır, vatandır, gelecektir. Bu yüzde 1, şimdi iklim değişikliğinin etkileri, kirlilik, kuraklık ve nüfus artışı gibi birçok tehditle karşı karşıya. Bildiğiniz gibi ülkemiz, Akdeniz İklim Kuşağında yer alıyor, dolayısıyla iklim değişikliğinin etkilerine çok fazla maruz kalıyor. Önümüzdeki yüz yıl içinde su kaynaklarımızın yüzde 25'e varan oranlarda azalabileceği ön görülüyor. Biz, halihazırda su stresi altında bir ülkeyiz. Bu gerçekle yüzleşmeyi daha fazla erteleyemeyiz.
TEK BİR DAMLA SUYU ZİYAN ETMEYİN
İşe su verimliliği kavramının tüm kulaklara, tüm vicdanlara ulaşmasını sağlayarak başlamalıyız. Su verimliliği, asgari miktardaki sudan azami fayda sağlamaktır. Diğer bir deyişle, su kayıplarını önlemek, israfı engellemek ve tek bir damla suyu bile ziyan etmemektir. Bu yaklaşımı kent yönetimine, endüstriye, tarıma ve bireysel hayatlarımıza yaymaktır. Bugün itibariyle su kayıplarımız yüzde 32 seviyesindedir. Bu kaybı, 2030'da yüzde 25'e düşüreceğiz. Endüstride verimliliği 2030'da, yüzde 30'a yükselteceğiz. Tarımsal sulamada, şu anda yüzde 50 olan verimliliği 2030'da yüzde 60'a çıkaracağız inşallah. Sizler toprağın, bereketin, nimetin dilini en iyi bilenlersiniz. Tarımsal sulamadaki kayıpların önüne geçeceğinize, bu hedefin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynayacağınıza yürekten inanıyorum. Toprağımız gibi, suyumuz da sizlere emanettir.
HEPSİ ELİMİZDEN GELİR
Bugün ülkemizde kişi başı günlük su kullanımı 150 litredir. Gelin, milletçe bu oranı 2030'a kadar 120 litreye indirelim. Musluktan akan suyun, 85 milyonun ortak hayat kaynağı olduğunu unutmayalım. Evlerimizde, iş yerlerimizde, gittiğimiz tatillerde kullandığımız her damla sudan en yüksek verimi almaya çalışalım. İnanın su verimliliği uygulamalarının hepsi elimizden gelir. Biraz dikkatle 2030 yılı hedeflerimizi rahatlıkla başarabiliriz. İstanbul'un 11 yıllık su ihtiyacına karşılık gelen 12.4 milyar metreküp suyu kazanabiliriz. O halde suya vefa, nimete hürmet, hayata sadakat ilkesiyle hareket edelim.
DAHA FAZLA YATIRIM YAPILIYOR
Mesela Afrika'da her gün kadınlar ve çocuklar temiz su kaynaklarına ulaşmak için saatlerce, kilometrelerce yol yürüyorlar. Suya eriştikten sonra bu sefer aynı yolu, dolu su kovalarını taşıyarak kat ediyorlar. Bir insanın hayatı, ailesinin günlük su ihtiyacını karşılamak, yani hayatta kalabilmek için saatlerce yol yürümekle geçiyor. Çocuklar bırakın okula gitmeyi, okulun hayalini bile kuramıyorlar. Bugün, bizim sıradan kabul ettiğimiz eğitim, sanitasyon ve sağlıklı yaşam gibi birçok konfora sahip değiller. Büyük ekonomiler, su kaynaklarını yönetmek, korumak ve güvence altına almak için daha fazla yatırım yapıyorlar. Kısacası bugün su, küresel olarak tüm ülkelerin bekasının, milli güvenliğinin ve gıda güvenliğinin konusudur. Bizim su ile hürmet ve muhabbet üzerine kurulu derin bir medeniyet ilişkimiz vardır. Su, ilahi bir armağandır. Yaradan'ın üzerimizdeki şefkatidir.
SUYUN KARŞILIĞI DUADIR
Bize bir bardak su ikram edene 'Su gibi aziz ol' deriz, çünkü su kutsaldır. 'Su verenlerin çok olsun' deriz, çünkü su bedenlerin ve ruhların tesellisidir. 'Ölmüşlerinin canına değsin' deriz, çünkü suyun sevabı, ahirete ulaşacak kadar büyüktür. O yüzden, tenha yol kenarlarında bile, olur da susayan biri çıkarsa, su içsin diye hayratlar yapılmıştır. Oradan içilen suyun karşılığı sadece duadır. Şehirlerimiz, suyun varlığına duyduğumuz minnetin sembolleri ile süslenmiştir. Hayratlar, meydan çeşmeleri, şadırvanlar, sebiller Osmanlı su mimarisinin en zarif eserleridir. Bir damla suda yaşamımız, medeniyetimiz, inancımız, kültürümüz, hülasa tarihimiz gizlidir. Milletimizin hiçbir zaman, bu nimetten mahrum kalmamasını, Allah'tan niyaz ediyorum. Yediden yetmişe herkesi, su seferberliğinde yerini almaya davet ediyorum.
BİLİNÇLİ SU KULLANIMINA DİKKAT ÇEKİLDİ
TÜMATA Grubu'nun gerçekleştirdiği müzik dinletisi ile başlayan program, suyun bilinçli kullanımı konusuna dikkat çeken bir video gösterimiyle devam etti. BM-Habitat İcra Direktörü Anacláudia Rossbach ve BM Çevre Programı İcra Direktörü Inger Andersen'in video mesaj gönderdiği programda, Sıfır Atık Vakfı Başkanı Samed Ağırbaş ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı da birer konuşma yaptı.
ÖDÜLLER DAĞITILDI
Zirve kapsamında "Dünya Su Günü Resim, Kompozisyon, Fotoğraf ve Afiş Yarışması"nın kazananlarına ödülleri takdim edildi. Kompozisyon yarışmasında birincilik ödülünü Sabri Balcı, afiş yarışmasında Gökhan Şahiner, fotoğraf yarışmasında Muhammet Özen, resim yarışmasında ise Nisa Nur Yılmaz kazandı. Su verimliliğine dair yerel düzeyde hayata geçirilen başarılı uygulamaların da ödüllendirildiği programda, Afyonkarahisar Valiliği, "Kentler Susamadan Su Verimliliği" başlıklı projeyle plaket aldı. Taksi şoförü Salih Altunışık, araçlara perlatör dağıtımı sayesinde ödüle layık görüldü. Sanayi bölgesinde yürütülen "Çarklar Durmadan Su Verimliliği" projesi kapsamında Asım Kibar Organize Sanayi Bölgesi adına Ali Kibar ödül aldı. Tarımsal su yönetimine katkı sunan "Toprak Çatlamadan Su Verimliliği" projesiyle İlknur Gül-Çiftçi de plaketle onurlandırıldı.
BAKANLIKLAR İŞ BİRLİĞİ YAPTI
Zirvenin önemli başlıklarından biri de bakanlıklar arası iş birliği protokolü oldu. Su verimliliğine yönelik atılacak ortak adımlar kapsamında Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar arasında protokol imzalandı. Program, aile fotoğrafı ile sona erdi.