Çarşamba 09.01.2013

Gerginlik tırmanırken 'ortak akıl' devrede

Art arda gelen şehitler, DTP'nin kapatılması, KCK operasyonları derken BDP, sine-i millet resti çekti. Gerginlik büyürken dönemde hükümet "demokratik açılımdan dönüş yok" kararı verdi

Habur'da 19 Ekim 2009'da yapılan karşılama töreni kamuoyunda büyük tepki çekerken, süreçte ilk çatlak oluştu. "Eve dönüş" ayağı kesintiye uğradı. Hemen ardından aralık ayında Tokat'ın Reşadiye ilçesinde 7 askerin şehit edilmesi, süreci tamamen durdurdu. Terör saldırılarının ardından AK Parti, sert mesajlar vererek süreci beklemeye aldı. Bu sıkıntılı dönemde sürpriz bir gelişme daha yaşandı. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün Meclis'te Kürtçe konuşma yapması, bardağı taşıran son damla oldu. Anayasa Mahkemesi oybirliği ile DTP'nin kapatılmasına karar verdi. Partinin genel başkanı Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un milletvekilliği düşürüldü. 37 kişiye, 5 yıl siyaset yasağı geldi. Partinin Genel Başkanı Nurettin Demirtaş, sahte çürük raporu olduğu gerekçesiyle yeniden askere alındı. Habur'la birlikte toplumda başlayan gerilim sokağa da yansımaya başladı. Ahmet Türk, İzmir'de taşlandı, Samsun'da yumruk yedi. BDP'li Akın Birdal saldırıya uğradı. Aynı dönemde PKK'nın şehir yapılanması olduğu gerekçesiyle KCK soruşturmasından iki bine yakın Kürt siyasetçi tutuklandı. Bu gelişmeler bölgede gerilimi artırdı. Açılım sürecindeki sıcak mesajlar, yerini sert söylemlere bırakmaya başladı. Terör saldırılarıyla gerilen ortam Bursa İnegöl, Balıkesir ve Hatay Dörtyol'da Kürt kökenli yurttaşlara yönelik saldırılara dönüştü. Haziran 2011 seçimlerinde BDP'nin desteklediği bağımsız aday Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin YSK tarafından düşürülmesi ve KCK tutuklusu iken milletvekili seçilen isimlerin serbest bırakılmaması üzerine BDP Meclis'i boykot kararı aldı.

SİLVAN SALDIRISI İPLERİ KOPARDI
"Gerekirse sine-i millete döneriz, Diyarbakır'da siyaset yaparız" diye rest çeken BDP ve AK Parti arasında yeniden görüşme trafiği başladı. Öcalan'ın "Barış Konseyi için mutabakata vardık" açıklamasından kısa bir süre sonra Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 14 Temmuz 2011'de 13 askerin yemek molasında şehit edilmesi, 2009'da başlayan süreçte son nokta oldu. O gün, Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Aysel Tuğluk, BDP'li vekillerle beraber Diyarbakır'da "Demokratik Özerklik" ilan ettiklerini açıkladı. Bu gelişmelerin ardından Başbakan Erdoğan, "Bu kötü niyetli davranışlar bizden hiçbir yerde iyi niyet beklemesinler. Onlar da siyasi uzantıları da. Bu ülkede artık Kürt sorunu yoktur. Bu ülkede PKK sorunu vardır" dedi. Silvan saldırısının ardından silahlı mücadele, sınır ötesi operasyon, 1990'lı yıllarda olduğu gibi polisin terörle mücadelede etkin kullanılması gündeme geldi. Ardından Öcalan'ın avukatları ve ailesiyle görüşmesine izin verilmedi. PKK yöneticileri, Silvan'ın bir provokasyon olduğunu, örgüt içindeki bazı unsurlar tarafından yapıldığını açıkladı. Aynı dönemde Türkiye, Kandil'e karşı dört koldan harekete geçti. Türkiye-Irak-ABD arasındaki üçlü mekanizmanın devreye girmesiyle örgütün bölgedeki hareket alanı daraltıldı. Terörle mücadele konsepti de değişti. Karakol güçlendirmesi, teknoloji, istihbaratla koordinasyon sağlanması gibi temel adımlarla PKK da eylem yapamaz hale geldi. Hükümet, Habur konusunda muhalefet partilerinden gelen sert ithamlara karşılık açılımın adı değişse de kararlılığını sürdürdü. Demokratik açılımda ikinci perdenin adı "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" oldu. Erdoğan'ın talimatı ile projeyle yeni bir dalga başlatıldı. Bunun üzerine Bakan Atalay, AK Parti kurmaylarının katılımıyla ortak akıl toplantılarının ilkini düzenledi. Toplantıda, "Milli birlik sürecini hızlandırmak için ne gibi adımlar atılabilir?" sorusuna yanıt arandı. Toplantıdan, "Ağır toplar sahaya insin, millete doğrudan anlatalım" önerisi çıktı. Ayrıca, "Bölgede yaşayan gençler için dağ bir hedef olmasın, proje üretelim" denildi. En aykırı görüşlerin dahi dile getirildiği beyin fırtınası gerçekleştirildi. Senaryolar doğrultusunda Güneydoğu Anadolu bölgesinde siyasi inisiyatifin elden bırakılmaması yönünde kısa, orta ve uzun vadeli eylem planı üzerinde çalışıldı. Habur konusundaki sert ithamlara rağmen, demokratikleşme yolunda adımlar atan Türkiye, 12 Eylül 2010'daki referandumla vesayet sistemine önemli bir darbe vurdu. Ardından genel seçimler yapıldı, AK Parti üçüncü kez iktidar oldu. Meclis'te okunan hükümet programında, önceliğin sivil bir anayasa olduğu ilan edildi.
OSLO'DAKİ GİZLİ GÖRÜŞME KAYITLARI SIZDIRILDI
Meclis'te hareketli günlerin yaşandığı bir dönemde sabote edilen "Oslo süreci" patladı. Silahların değil, siyasetin konuşması için çaba gösteren hükümet geniş kapsamlı bir çalışma başlattı. Bunun önemli bir ayağını hâlâ kim tarafından sızdırıldığı netleşmeyen Oslo görüşmeleri oluşturuyordu. Gizli bir şekilde sürdürülen bu görüşmeler, Haziran 2011'de bazı ses kayıtlarının internette yayımlanmasıyla ortaya çıktı. Sızdırılan ses kaydına göre dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, Norveç'te PKK yöneticileri ile toplantı yaptı. İmralı'da Öcalan'la hükümetin açılım politikası tartışıldı. Ankara'da büyük yankı uyandıran ses kaydı ilk olarak PKK'ya yakın sitelerde yayımlandı, ancak bu siteler "hack"lendiklerini açıkladı. Ses kaydına göre, Hakan Fidan, Afet Güneş, KCK'lı Mustafa Karasu, PKK'lı Sabri Ok, Kongra- Gel Başkanı Zübeyir Aydar ile görüşüldü. Oslo görüşmeleri kapsamında adı geçen MİT görevlileri ile PKK yöneticileri arasında 2009-2010 yılları arasında Norveç'in başkenti Oslo'da yapılan görüşmelerin tam olarak ne zaman başladığı, kaç kez görüşüldüğü hiçbir zaman net bir şekilde açıklanmadı.
GÖRÜŞME SÜRECİ 2.5 YIL SÜRMÜŞ...
Sonradan emekliye ayrılan MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'e ait olduğu ifade edilen ses kayıtları görüşmelerin 2.5 yıl sürdüğünü ortaya koydu. Oslo görüşmelerine yönelik önemli bir ayrıntı daha ortaya çıktı. Görüşmeler yazılı metne dönüştürüldü, imza altına alınmadı, nüshaları ise MİT, görüşmeyi organize eden İngiliz istihbaratı ve KCK Yürütme Konseyi Başkanı Karayılan'a verildi. Oslo görüşmelerinden Karayılan'la birlikte PKK, KCK ve BDP'den sadece 11 kişinin bilgisi oldu. Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren bağımsız Diyarbakır Milletvekili Şerafettin Elçi de Oslo metnini okuyanlar arasında yer aldı. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Şubat 2012'de SABAH'a yaptığı açıklamada, PKK-MİT görüşmelerine ilişkin ses kayıtlarını, polisin MİT arşivinden alıp yayımladığını öne sürdü.
ŞEHİTLER TÜRKİYE'NİN YÜREĞİNE DÜŞTÜ
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 14 Temmuz 2011'de 13 askerin yemek molasında şehit edilmesi, 2009'da başlayan demokrakit süreçte son nokta oldu. Şehit cenazeleri yurdun dört bir yanında büyük kalabalıklar tarafından kaldırıldı. Gözyaşları ve tepkiler dinmek bilmiyordu. Türkiye yeniden zor bir döneme girmişti...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.