Harput'taki kazılarda Urartular döneminine ait 5 kaya mezar bulundu

Daha önce burası, 1985 yılında Diyarbakır kurulu tarafından tescillenmişti. Bugüne kadar herhangi bir çalışma olmamıştı, atıl durumdaydı" diye konuştu. Bu yıl yapılan kazı çalışmalarında 5 kaya mezarı bulduklarını ve bunların kral ve aristokratlar ait olduğunu dile getiren Kadir Atıcı, şöyle konuştu: "Bu yıl içerisinde 5 tane, Urartu döneminde yapılıp, Roma döneminde de kullanılan kaya mezarı bulduk. Bu mezarlıkların tarihi M.Ö. 1000 yılına kadar gitmektedir. Kaya mezarları 5'i sıralı halde duruyor.

KAZIMA TEKNİĞİYLE YAPILMIŞ

Kazıma tekniğiyle yapılmış, içerisinde doğal yükseltileriyle birlikte ölen aristokrat kesiminin ya da krallarının defnedildiği mekanlardır bu kaya mezarları. Harput'ta yaptığımız kazı ve restorasyon çalışmalarına bir yenisini daha ekledik. Kaya mezarları kazısının UNESCO sürecine önemli etkileri ocak. Harput'ta şu an kaya mezarlarının kazısını yaptığımız, kaya mevkii diye ifade ettiğimiz alana bir bütün olarak baktığımızda şunu görüyoruz; Harput Kalesi, Urartu dönemine ait. Önündeki hamam Osmanlı dönemine, altındaki Kızıl Kilise gayrimüslim Ermeni dönemine ait, hemen üzerinde de yine Urartuların kullanıp, Roma'ya kadar gelen mezarlar var. Farklı medeniyetlerin bir arada toplandığı alandır burası. Bu çalışma bittikten sonraki süreç içerisinde bir aylık kazı devam edecek, bir aydan sonra çevre düzenleme çalışmasıyla ilgili şu an proje hazırlanıyor. Projede entegre edildikten sonra kaya mezarları görünür hale gelecek."

'DÖNEMİN ARİSTOKRATLARI, EŞYALARIYLA BİRLİKTE DEFNEDİLİRDİ'

KUDEB Başkanı Uzman Sanat Tarihçisi Kadir Atıcı, kaya mezarlarına kral ve aristokratların önemli eşyalarıyla birlikte defnedildiğini de dile getirerek, "Aristokrat ve üst düzey kişiler kalede kalırlardı, öldükten sonra da kendileri için anıt mezarlar yapılırdı. Bizim kaya mezarlıkları dediğimiz mezarlıklar da bu mezarlıklardır. Kral ve aristokrat mezarları. Çevresinde avam tabakası dediğimiz halk mezarları hiçbir şekilde bulunmazdı. Onlar daha uzak yerlere defnedilirdi. Aristokrat mezar yapılarının da şöyle bir özelliği vardı; o dönemde ölen kişiler kendi eşyalarıyla birlikte gömülürdü ki; ölümden sonraki yaşamlarında da yine kendi eşyalarını kullanabilsin diye. Böyle bir inanç geleneğine sahiplerdi. O alan, daha sonraki dönemlerde atıl ve boş durumda kalıyor. Bu süre zarfında yapılaşmalar başlıyor" diye konuştu.