Cumartesi 29.10.2017
Son Güncelleme: Cumartesi 28.10.2017

İlk kültür sanat atılımları

Müzik, edebiyat, heykel, resim, mimari... Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kültür ve sanata ilişkin büyük atılımlar, hamleler yapıldı. İşte gelenekle ‘yeni’ olanın, Doğu’yla Batı’nın sancılı kaynaşmasının özeti

Bir yanda yüzlerce yıllık gelenekle beslenmiş şekillenmiş bir kültür, bir yanda çağdaş dünyayı yakalamak adına her alanda olduğu gibi Batı'dan esinlenme... Gelenekle 'ithal' olanın kaynaşması ve barışması elbette zaman alacaktı... Cumhuriyete geçişle birlikte kültür sanat alanında yapılan atılımların, yeniliklerin özet bir dökümünü çıkardık.
AVRUPA'YA GÖNDERİLEN RESSAMLAR
15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet, İtalyan sanatçı Gentile Bellini'yi bugün Londra National Gallery'de sergilenen kendi portresini yaptırtmak üzere çağırmasına rağmen Batı tarzı resim, Osmanlı İmparatorluğu'nda fazla benimsenmemişti. 18. yüzyıl, Osmanlı sanatı açısından bir dönüm noktasını ifade eder. Bu yüzyılda bu topraklarda yabancı sanatçıların resim ve mimari alanında etkinlikleri sürerken III. Selim dönemi ıslahatları arasında Batı yöntemlerine uygun eğitim yapan askeri okulların kurulması kararlaştırılır. Bunlardan 1794 yılında eğitime başlayan Mühendishane-i Berîi Hümayun adını taşıyan askeri okulda askeri amaçlı ilk resim dersleri verilmeye başlanır, bu dersler içinde perspektif, ışık-gölge gibi kurallar da yer alır. III. Selim'in başlattığı ıslahata II. Mahmud devam eder ve yine çağdaş anlamda eğitim veren Harbiye, Tıbbiye, Bahriye gibi askeri okullar açılır. Genel olarak Asker Ressamlar Kuşağı olarak adlandırılan bu dönem ressamları arasında en etkin olanları Kolağası Hüsnü Yusuf Bey, Ferik Tevfik Paşa, Osman Nuri Paşa, Ferik İbrahim Paşa, Hüseyin Zekâi Paşa, Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Seyyid Bey, Hoca Ali Rıza ve Halil Paşa'dır.
Cumhuriyet'in ilan edilişinden bir yıl sonra, resim konusunda yetiştirilmek üzere, Güzel Sanatlar Akademisi'nden Avrupa sınavını kazanan beş ressam Paris'e gönderilir. Bunlar Cevat Dereli, Mahmut Cuda, Refik Ekipman, Muhittin Sebati ve Şeref Akdik'tir. Akademiden ayrılıp Münih'e gidenler 1922'de Mahmut Cuda ve Ali Çelebi olur. 1923'de Zeki Kocamemi Türk Ocağı tarafından Münih'e gönderilir. 1924'den itibaren, her yıl Akademi Resim ve Heykel bölümü mezunlarından Avrupa sınavını kazananlar, Avrupa sanat merkezlerine gönderilir. İlk grup sanatçılar, 1927-1928'de Türkiye'ye dönerler. Cumhuriyet döneminde pek çok ressamın önünü açan 'hocaların hocası' ressam İbrahim Çallı'yı da unutmamak gerekir...
HEYKEL ÜZERİNE DÜŞÜNME ZAMANI
Sanayi-i Nefise Mektebi'nden Cumhuriyet'in ilanına dek geçen sürede İhsan Özsoy, İsa Behzat, Mahir Tomruk ve Nijad Sirel olmak üzere yetişmiş dört heykel sanatçısı bulunmakla birlikte bu alanda hedeflenen gelişmeyi sağlayacak düzeyde ve sayıda yetişmiş heykel sanatçısının olmayışı Türkiye'de heykel plastiğiyle ilgili çalışmaların temelden başlatılmasını zorunlu kılar. Cumhuriyetle başlayan sanatta Batılılaşma ve bu yolla çağdaşlaşma atılımları çerçevesinde kaynağını Avrupa'dan alan Türk heykelinin gelişim çizgisinin 1950'lere kadar daha çok sanat üzerine düşünme yönünde değil, sanatın biçimsel ve teknik sorunlarının çözümlenmesine yönelik, figüre ve doğanın klasik yorumuna dayalı bir anlayışta belli, değişmeyen yöntemlerle devam etmesine neden olur. 1937 yılında Türkiye'ye davet edilen Rudolf Belling, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne profesör olarak atanarak Türk heykeltıraşlarını yetiştirme görevini üstlenir. Bir yandan Belling'in yetiştirdiği öğrenciler (Hüseyin Gezer, İlhan Koman, Hüseyin Özkan, Mehmet Şadi Çalık, Zerrin Bölükbaşı), diğer yandan Zühtü Müridoğlu ile Hadi Bara'nın yetiştirdiği öğrencilerle (Kuzgun Acar, Ali Teoman Germaner, Gürdal Duyar, Füsun Onur, Tamer Başoğlu) sayısı giderek artan bir dizi genç heykelcinin zamanla daha da yoğunlaşan özgün sanat yapma eğilimleriyle Türk heykel sanatı gelişir. Türkiye'de heykel sanatının gelişmesine önemli katkıları olan heykeltıraşlarımızdan Zühtü Müridoğlu ilk dönem yapıtlarında A. Maillol'un düzen ve uyumundan etkilenir. Figüratif heykellerinde yumuşak bir hacimlendirme yöntemi kullanır, Hadi Bara ile birlikte 1941-43 arasında Beşiktaş'taki Barbaros Anıtı'nı yaparlar.

Barbaros Anıtı dönemin önemli heykel çalışmalarından.
TOPLUM, EDEBİYATIN BAŞROLÜNDE
Cumhuriyet dönemi edebiyatı, millî edebiyattan kesin hatlarla ayrılmaz. Çünkü milli edebiyat sanatçıları, Cumhuriyet'in ilk yıllarında en önemli eserlerini verirler. Yakup Kadri, Halide Edip, Reşat Nuri, Refik Halid ve daha birçoğu Cumhuriyet'in ilk elli yılına damgalarını vururlar. Ancak Cumhuriyet'in ilanıyla çok hızlı bir şekilde yapılan devrimlerle, Türk aydını takip etmekte zorlandığı bir siyasi değişim yaşar. Latin harflerin kabulü, eski yazı ve yeni yazı kargaşası sancılı bir süreçtir. Milli edebiyatla başlayan Anadolu'yu tanıma çabası bu dönemin edebiyatında ana ilkelerden olmuş, Türk halkının her kesimi edebiyata girmiştir. Artık edebiyat İstanbul'un sınırlarını tamamen aşmıştır. Romanda ve öyküde toplum sorunları gözleme dayanan bir gerçekle anlatılmıştır. Yeni kurulan devlet ile yapılan bazı devrimleri halka tanıtmak ve benimsetmek görevi Cumhuriyet dönemi sanatçılarına düşer. Sanatçı, siyaset ile halk arasında bir köprü olur, devrimleri yorumlar ve açıklar.
MİMARİ ALANINDA ÖNCELİK DEVLET BİNALARININ
Başta başkent Ankara olmak üzere yapılaşma gereksiniminin hızla artması, fakat yeterli mimar olmaması nedeniyle 1927 ve sonrasında bir yabancı mimar egemenliğine girilir. Clemens Holzmeister, Ernst Egli,Theodor Jost, Hermann Jansen, Martin Wagner, Martin Elsaesser, Bruno Taut, R. Oerley gibi mimarlar, genç Cumhuriyet'in mimarlığını kişisel eğilimleri doğrultusunda etkilemişlerdir. Bu dönemde daha çok Orta Avrupa- Viyana ekolünden ithal edilen klasik biçimciliğe dayalı bir yeni klasikçilik egemen olur. Türkiye mimarlığına. Süslemeden arınmış ve yalın hatlar taşıyan yapılar bu dönemin karakteristiklerindendir. Bu dönemde C. Holzmeister 1928-36 yılları arasında Ankara'da Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Orduevi, Harp Okulu, Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Merkez Bankası, İçişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Yargıtay, Emlak Bankası, Avusturya Büyükelçiliği binalarını yapar, 1938'de de TBMM proje yarışmasını kazanır. T. Jost Sağlık Bakanlığı binasını (1926), E. Egli Musiki Muallim Mektebi, Sayıştay ve İsmet Paşa Kız Enstitüsü binalarını (1927-30), B. Taut ise Ankara'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi binasını yapar (1937).

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.