"Arkadaşlarla gündüz yatıyoruz, akşam kalkıyoruz. Çünkü günde bir defa yemek yiyorum. Gündüz hareket etmeyerek daha az enerji harcıyorum. Bu şekilde hayatta kalabiliyorum." Bu sözler bir mülteciye ait. Adı Osuman Onuora. Somali'den umuda yolculuğa çıkmış. Ancak umutları Edirne sınırında bitmiş. Meriç Nehri'ni geçip Yunanistan'a ulaşmayı başaramamış. Avrupa hayali tıkanmış. Kendisi gibi umuda yolculuğu yarım kalan 'kaderdaşlarıyla' birlikte çaresizce İstanbul'un yolunu tutmuş. Tarlabaşı'nda bir apartmanın odunluğa benzer bodrum katında 6 arkadaşıyla birlikte yaşıyor. Türkiye'de 2010 itibariyle 17 bin civarında kayıtlı sığınmacı var. Ülkeye yasadışı yollardan giren yaklaşık 52 bin de kaçak. Ülkelerinden kaçıp Türkiye'ye ulaşan mültecilerin önemli bir kısmı yasadışı biçimde ve insanlık dışı şartlarda barınmaya çalışıyor. Apartmanların bodrum katlarında, ışıksız, havasız, tek bir odayı mutfak, oturma odası, yatak odası ve banyo olarak kullanan, dışarıdan gelen her sese korkuyla kulak kabartan, kaçak hayatlar onlarınki.
İNSAN TACİRLERİ DE ÇARPTI
Osuman Onuora, korku dolu gözleriyle bizi buyur ediyor. Aynı evi paylaştığı arkadaşları gibi Osuman da Somali'deki iç savaştan kaçmış, ailesini orada bırakmış. "Bizimki insanlık dışı bir hayat. İşsizim. En son 2 gün önce yemek yedim. Bu odaya mahkum oldum. İnsan tacirleri bizi ayrı çarpıyor, hayat ayrı. Tüm paramızı insan kaçakçılarına kaptırdık" diye konuşuyor.
'YEMEK BULDUKÇA YİYORUZ'
Gana'dan gelen Kadıja Nensah ise 2 yıldır Tarlabaşı'nda yaşıyor. Hiçbir ışık sızmıyor evine. Demir kapı çaldığında korku dolu gözlerle açıyor kapısını. Onlar için gün ışığında bir hayat yok. Rutubet içindeki evinde yaşam mücadelesi veren genç kız, güçlükle ayakta durmaya çalışıyor. "Tek isteğim Avrupa'ya gitmek. Burada açım. Beni sadece umut ayakta tutuyor" diyor. Birkaç ev ötede yine bir bodrum katta 6 arkadaş kalıyor. Raji Rasaki özetliyor yaşamlarını: "Buldukça yiyoruz."