Nisa Suresi 3. Ayet - Nisa Suresi 3. Ayeti Okunuşu Ve Anlamı
Kuran’ın dördüncü suresi olan Nisa Suresi, insan hayatında büyük bir öneme sahiptir. 176 ayetten oluşan bu surenin Medine döneminde indirildiği söylenmektedir. Kadınlar anlamına gelen ‘Nisâ’ kelimesi ile, bu surede özellikle kadınların toplum içerisindeki yerinden bahsedilmiştir. Nisa Suresi 3. Ayet- Nisa Suresi 3. Ayeti Okunuşu ve Anlamı başlıklı bu yazıya dair detaylar haberimizin devamında sizlerle.
Nisa suresindeki ayetler, şeriat hukukundaki bazı hükümleri barındırır. Bu surede kadın ve erkek ilişkilerine yer verilmekte, ilk çiftin tek bir neftsen yaratıldığından bahsedilmektedir. Aynı şekilde miras hukukunu da düzenlemektedir. Bu surenin 3. ayetinde dayandırılan nikah hükümlerine göre, bir erkeğin gücü yetiyorsa ve eşlerine karşı adaletli davranacaksa; birden fazla kadınla evlenebileceğine izin verilir. Fakat bir erkeğin tek kadınla evlenmesinin onun için daha iyi olacağı rivayet edilir.
Nisa Suresi 3. Ayeti Arapça Okunuşu
Nisa Suresi 3. Ayeti Türkçe Okunuşu
Ve in hıftum ellâ tuksitû fîl yetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum minen nisâi mesnâ ve sulâse ve rubâ'(rubâa), fe in hıftum ellâ ta'dilû fe vâhideten ev mâ meleket eymânukum, zâlike ednâ ellâ teûlû.
Nisa Suresi 3. Ayeti Türkçe Anlamı
Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan cariye ile yetinin; bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.
Nisa Suresi 3. Ayeti Tefsiri
Yetimler çoğu defa velileri tarafından evlendirilmekte, damat adayı ve evlilikle ilgili olarak ileri sürülen şartlar konusunda da velilerin isteği belirleyici olmaktadır. Yetim bir başkasıyla evlendirilirken onun menfaatinin koruyucusu velidir. Eğer aralarında dinen evlenme engeli bulunmayan yetim bir kız ile velinin kendisi evlenmek isterse bu takdirde onun koruyucusu yoktur, zira şartları belirlemek de –aynı zamanda evlenme akdinin diğer tarafı olan– veliye kalmaktadır. Bu durumda hakkın kötüye kullanılması, yetimlerin hukukunun zayi olması ihtimali artacağından velilere, adaletten sapma riski karşısında, himayeleri altında bulunan yetim kızlarla evlenmek yerine, başka kadınlarla evlenmeleri tavsiye edilmekte; "ikişer, üçer, dörder" demek suretiyle de dünyada evlenilecek kadınların tükenmediğine, velâyeti altındaki yetim kızlar dışında birçok kadının bulunabileceğine işaret buyurulmaktadır. Hz. Âişe'nin "yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız..." meâlindeki âyetin geliş sebebi olarak zikrettiği yaygın âdet ve sorular, yukarıdaki açıklamanın tarihî bir vâkıa olduğunu göstermektedir. Buna göre veliler ya mallarına göz koydukları için –istemedikleri, sevmedikleri halde– himayeleri altındaki yetimlerle evleniyorlardı yahut da isteyerek evleniyor, fakat mehirlerini ve çeyizlerini emsaline göre eksik belirliyorlardı (Buhârî, "Tefsîr", 4/1).
Âyetin dolaylı olarak temas ettiği birden fazla kadınla evlenme (teaddüd-i zevcât, polijeni) imkânı ve âdeti, İslâm'ın geldiği çağdan çok öncelere uzanmaktadır. O çağlarda Mısır, Hindistan, Çin ve İran'da, eski Yunan ve Roma toplumlarında, yahudilerde ve Araplar'da ya nikâhlamak ya da evde veya evin dışında bir yerde dost tutmak suretiyle erkekler, birden fazla kadınla evlilik yapıyor veya evliliğe benzer ilişkiler yaşıyorlardı. Bu devirlerde birden fazla kadınla evlenmenin çeşitli sebepleri vardı. İslâm'ın geldiği bölgede özellikle köylerde ve dağ başlarında yaşayan bedevîlerin çok kadınla evlenmelerinin baş sebebi, hem düşmana karşı korunmanın, hem de çevresi üzerinde hâkimiyet sağlamanın güçlü ve muharip nüfusa ihtiyaç göstermesidir. Diğer sebepler arasında kırsal hayatın güçlüğü ve birçok emekçiyi gerekli kılması, kabileler arasında sürüp giden savaşların, yağma, baskın ve talan hareketlerinin çok sayıda erkek ölümüne sebep olması, bunun sonucu olarak da kadın-erkek arasındaki sayı dengesinin erkek aleyhine bozulması gösterilebilir.
Şu halde erkeğin birden fazla kadınla evlenme imkân ve uygulamasını İslâm getirmemiş, mevcut uygulamayı belli şartlara ve hukuk kurallarına bağlamak suretiyle iyileştirerek devam ettirmiştir. Devam ettirirken de iki durumu birbirinden ayırmış olduğu söylenebilir: a) Henüz evlenmemiş olanlara –bu âyette– bir kadınla yetinmeleri tavsiye edilmiş, birden fazla kadınla evli olanlar için adalete riayet edememe tehlikesinin bulunduğu, bundan uzak kalmanın en uygun yolunun ise bir kadınla evlenmek olduğu dile getirilmiştir. b) 129. âyette ise birden fazla kadınla fiilen evli olanlara hitap edilmiş, birden fazla kadın arasında adalete tam riayetin mümkün olmadığı bir kere daha hatırlatıldıktan sonra hiç olmazsa adaletsizlikte, farklı ilgi ve muamelede ölçünün kaçırılmaması istenmiştir.
Beşerî sistemler köklü değişikliklere uğratılarak amaca uygun hale getirilirler. İslâm'da bir bütün halinde köklü değişim söz konusu değildir, onda değişmez kurallar vardır. Ancak bir kural, bir hüküm uygulandığında tabiî olmayan olumsuz bir sonuç doğuyorsa uygulamayı durdurma imkânı da mevcuttur. Bu cümleden olarak, tarihî ve sosyal şartlara bağlı bir cevazdan (izin, serbest bırakma) ibaret olan çok kadınla evlilik, genellikle kötüye kullanıldığı ve olumsuz sonuçlar doğurduğu takdirde, Müslümanların veya yetkili temsilcilerinin kararıyla engellenebilir. Bu tasarruf, Allah'ın hükmünü değiştirme anlamına gelmez. Bu, tıpkı şartlarını yerine getirememekten korkan ferdin tek kadınla evli kalmayı yeğlemesi gibidir; şartları oluşursa ruhsat da geri döner (bu konuda yapılan tartışmaların iyi bir özeti için bk. İbn Âşûr, IV, 226-229; Tabâtabâî, I, 195-209).
"Mülkiyetinizde bulunan câriye ile yetinin" tavsiyesi de yetimlerin ve kadınların haklarına riayet gerekçesine dayanmaktadır; ancak bunda câriyelerin de menfaati vardır. Allah Teâlâ önce aile bağı içinde hür kadınlara ve yetimlere yapılan haksızlıkları ortadan kaldırmayı murat etmiş, bunu sağlayacak hukukî düzenlemelere ışık tutmuştur. Aynı zamanda ve bir çırpıda kölelik ve câriyeliği kaldırmak hikmete uygun bulunmadığından bunu da zaman içinde kaldırmanın çok yönlü tedbirlerini vahyetmiştir. Kefâretler, ibadet sayılarak teşvik edilen ihtiyarî âzat etmeler, kölelere tanınan çeşitli haklar, onların özgürlüklerini kazanmaları konusunda kendilerine maddî yardım yapılması yönündeki teşvikler, köleliğin kaynaklarını kurutmaya yönelik yasaklar bu tedbirler arasındadır. Yetimlerin ve hür kadınların haklarına riayet edememekten korktuğu için sahip olduğu câriye ile evli gibi yaşayacak olan müminin avantajı, câriyenin hür kadınlara nisbetle daha az hakka sahip bulunmasıdır. Bu tavsiyenin, câriye lehine olan yanı ise bir aile kadını olmak ve çocuk doğurması halinde, alınır-satılır bir câriye olmaktan kurtulmaktır. Çünkü İslâm'ın getirdiği bir ıslahat olarak sahibinden çocuğu olan câriye "çocuk annesi" (ümmü'l-veled) adını almakta, artık evden ve elden çıkarılması câiz olmamakta, kocası ölünce de tamamen hürriyete kavuşmaktadır.
EN SON HABERLER
- 1 Semiha Sözer’in kocası tutuklandı: Arama geçmişi kan dondurdu!
- 2 Aykut Enişte filmi konusu ne, oyuncuları kimler? Aykut Enişte bu akşam TV’de!
- 3 Babalar Günü ne zaman, hangi gün, ayın kaçında? 2024 Babalar Günü tarihi
- 4 Hızlı ve Öfkeli 6 filmi konusu ne, oyuncuları kimler? Hızlı ve Öfkeli 6 bu akşam TV’de!
- 5 Türkiye bu olayı konuşuyor: Sevgilisine yaptığı hareketi görünce arkadaşını öldürdü!
- 6 Mardin'de acı olay: 17 yaşındaki Ferhat Ballı kurtarılamadı...
- 7 Bingöl’de 2 vatandaşın parasını almaya çalışan dolandırıcılar engellendi
- 8 6 yaşındaki Niyazi sulama kanalında boğuldu
- 9 Londra Singapur uçağında türbülans: 1 yolcu öldü! 30 yaralı var!
- 10 Fatma Sıla’dan acı haber: Ölü sayısı 4’e çıktı! Söz detayı kahretti