Geçtiğimiz yıl yapılan bir yarışta 6 buçuk kilometrelik parkuru tamamlamayarak İstanbul Boğazı'nı yüzerek geçen ilk otizmli kadın sporcu oldu. Ardından da milli takıma girme hedefini gerçekleştirdi. Çocukluğundan bu yana gönül verdiği sarı kırmızılı takıma kabul edildi. 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü kapsamında annesiyle birlikte yıllar süren mücadelelerini SABAH ile paylaşan genç sporcu 'Kırmızı' giyinerek kendisi gibi farklılıklarıyla var olma mücadelesi verenlere seslendi. Kendini öğrenmeye açık ve hırslı biri olarak tanımlayan Selim Zülal "Bu yolculukta hiç pes etmedim ve başardım. Siz de pes etmeyin ve hayallerinizin peşinden gidin. Hayata kırmızı bir ışık yakın" mesajı verdi.
"ÖZGÜRLÜĞE KULAÇ ATIYORUM"
Selin Zülal, yüzme ile olan bağının çocukluk yıllarında başladığını anlatan Selin, "Ailemle her yaz tatile giderdik. O tatiller esnasında yüzmeyi öğrendim. Denize, havuza girdiğimde çıkmak istemezdim. Annem de o dönemlerde suda rahatladığımı ve sakinleştiğimi fark etti ve bu yeteneğimin üzerine gitmem de teşviklerde bulundu." Dedi. Ailesinin desteği ve inancı ile büyüdüğünü belirten genç sporcu, "Karşılaştığım tüm zorluklara ve yapamazsın diyenlere rağmen yılmadım. Boğazı yüzerek geçme hedefimi birincilikle taçlandırdım. Açık denizde üşümeme rağmen yarışı bırakmadım ve Kuruçeşme'den başlayıp Kanlıca Sahili'ne kadar yüzdüm." İfadelerini kullandı. Ayrıca bunun çok heyecan verici bir deneyim olduğunu anlatarak "Yüzerken kendimi özgürlüğe kulaç atıyor gibi hissediyorum. Bu benim için çok heyecan verici bir deneyimdi. Elde ettiğim başarı bana yeni kapılar açtı. Asıl hedefim olan milli takıma kabul edildim. Çocukluğumdan bu yana renklerine aşık olduğum Galatasaray Spor Kulübü'nün sporcusu oldum. Yaşadığım mutluluk hayallerimin de ötesinde" dedi.
ZOR BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİM
Selin, sadece sporcu kimliğiyle değil, aynı zamanda otizmle yaşayan bir birey olarak da farkındalık yaratıyor ve hayatın diğer alanlarında da azimli bir şekilde ilerliyor. Meşakkatli başlayan hikayesini sil baştan yazan Selin, "Çocukluğum çok zor geçti. Yaşıtlarımı anlamadığım için arkadaşlık kurmakta zorlanıyordum, sosyalleşemiyordum. Beni uzak tutmak istiyorlardı. Bu yüzden ben de tek başıma vakit geçiriyordum. Ama bugün, hem iş hayatında hem de sosyal çevremde aktif bir insanım." şeklinde konuştu.
HEM İŞ KADINI HEM SPORCU
Hem iş hayatı hem de sporcu kariyerini birlikte yürüten Selin Zülal "Aldığım özel eğitimlerin çok yararı oldu. Eğitim sürecim akışında ilerledi. İlkokulun ardından Şöhret Kurşunoğlu Lisesi'nin bilgisayar bölümünden mezun oldum. Daha sonra Tohum Otizm Vakfı'nın kariyer geliştirme programına katıldım. Benim için yeteneklerime uygun bir kariyer planlaması yapıldı. Pazartesi ve Cuma günleri Gümrük müşavirlik firmasında yarı zamanlı ithalat destek personeli olarak çalışıyorum. Beyanname tarayıp kontrollerini yapıyorum. Haftanın geri kalanında ise spor yapıyor ve yüzme antrenmanlarına katılıyorum." dedi.
Ofis hayatında da yüzmedeki kadar başarılı bir performans sergileyen Selin, "Günlerim erken başlıyor. Her sabah kalkıp hazırlanıyorum, güzel giyinmeyi seviyorum. Ofiste işlerimi yaparken kendimi başarılı hissediyorum. Ekip arkadaşlarımla öğle yemekleri yiyoruz, market alışverişleri yapıyoruz. Artık bir köşede tek başıma vakit geçirmek zorunda değilim. Aynı zamanda antrenmanlarda ve müsabakalarda da arkadaşlarım oluyor. Onlarla dışarıda da görüşüyoruz. En çok dışarı çıktığım vakitlerde alışveriş yapmayı seviyoruö" şeklinde bir günün nasıl geçtiğini anlattı.
EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ ANNESİ
Selin'in azmi ve başarısı, sadece kendi çabalarının değil, aynı zamanda ailesinin ona sunduğu kesintisiz desteğin de bir sonucu. Selin'in başarılarının arkasında, en büyük destekçisi olan annesi Sezen Yiğit'in sevgisi ve azmi var. Anne Yiğit, Selin'in gelişim sürecini şöyle anlattı: "Selin'in yaklaşık 2,5 yaşlarındayken konuşamadığını ve bir farklılık olduğunu anladım. Diğer çocuklar gibi değildi. Bu yüzden bir psikiyatriste gittik. Kızıma yaygın gelişimsel bozukluk tanısı konuldu. Nasıl bir sürece başladığımızın o zamanlar farkında değildim. Ne yapacağımı da bilmiyordum. Okul öncesinde çeşitli eğitimler aldı, ardından da kaynaştırma öğrencisi olarak eğitim hayatına başladı."
İŞTE BENİM KIZIM
Kızına olan desteğinin zamanla evrimleştiğinin altını çizen anne Yiğit, "Okul yıllarında gölge öğretmen çok yaygın olmadığı için ben hep Selin'in yanında olmaya çalıştım. Her adımında ona eşlik ettim. Sosyal yaşama adapte etmek ve çevresiyle uyumlu bir birey olmasını sağlamak için çalıştım. Hala baktığı yerde onunla olmaya çalışıyorum ama bu kez korumak için değil, başarılarıyla gururlanarak 'işte benim kızım' demek için..." ifadelerini kullandı.