Fecir Alptekin
"Yaz, sevmeyenler için, geçmesi beklenen bir hastalık gibidir" demiş Buket Uzuner geçen yıl yayınlanan "Su" adlı romanında. Henüz okumadım, ama yaz sıcaklarıyla cebelleştiğim şu günlerde, bir sosyal paylaşım sitesinde rastladığım bu alıntının ardındaki duyguyu iliklerime kadar hissediyorum.
Haziran başıydı, "Hava öyle güzel ki, gerisi teferruat" diyordum. Sonra sıcaklar geldi, çok sıcaklar… Sıcaktan uyuyamamalar, sabahları evden çıkamamalar vs… Ve şimdi yaz mevsimini resmen ve takvimsel olarak geride bırakmaya kaldı on gün. Heyhat, özlem mi şikayet midir hayatta aslolan, şimdi görelim!
***
Yazı ya da kışı özleyip özleyip, ardından "Of bunaldım bu sıcaktan" veya "Hava çok soğuk donuyorum" gibi cümleler kurmak, insanoğlu olarak yaradılıştan "çabucak unutmaya, en ufak zorluğa karşı hemen su koyuvermeye ve nankörlüğe meyilli" mizacımızın en basit ve alışılmış kanıtı her halde… Yapıyorum, bunu ben de yapıyorum ve sonra kendime çok kızıyorum:
1. Sabahları daha evden çıkmadan terlemeye başladım diye giyinirken söylenip duruyorum – kaldı ki klima ortamına da fazla sempatim yok.
2. Ama en azından gazetede dayanamayıp açıyorum klimayı, zira sıcakta kafam zor çalışıyor. O zaman da yaz ortası aksırma tıksırma hali…
3. Sıcakta yerimden kalkmaya, evde iş yapmaya, bir yere gitmeye üşeniyorum.
4. Hafta sonu geliyor, hani işe gitme mecburiyeti de yok diye bekliyorum akşamüstü serinliğini…
5. Ya da sokaklar sıcak diye kendimi serin sinema salonlarına kapatıyorum.
6. Karpuz bağımlısı oluyorum, onu da taşıması zor!
***
Detaylara, nedenlere, irdelemelere dalmadan şu tabloya dışardan bakınca ilk akla gelen, baharların masumiyeti ya da güzelliği sanırım… Kimsenin bir şikayeti yok. Olsa olsa sonbahara hüzne dair bazı tanımlamalar getirilir, getirilebilir… İlkbahar için o bile yapılmaz. Tersine, bir de aşk mevsimi diye övgülere tabi tutulur.
Evet, şimdi nankörlüğümüzden daha az nasibini almış mevsimlerden birine yaklaşıyoruz… Ama canım yazı bitirmeye de az kaldı. Hatırlatayım dedim; sonradan onu çok özleyeceğiz… Şimdi şikayeti bırakıp, son günlerinin tadını çıkarmaya bakalım.