Sad Suresi 35. Ayet - Sad Suresi 35. Ayeti Okunuşu Ve Anlamı
Kuran’ı Kerim’de yer alan Sad suresi, 38. Sure olarak bilinir. Toplamda 88 ayetten oluşan bu sure, Mekke’de inmiştir. Sure ismini, 1. Ayette yer alan ‘sad’ harfinden almıştır. Bu surede genel olarak Hz. Davud’un kıssaları hakkında bilgi verildiği için Davud suresi olarak da ifade edilir. Sad suresinin 35. ayeti ise insana manevi açıdan fayda sağlayacaktır. Sad Suresi 35. Ayet- Sad Suresi 35. Ayeti Okunuşu ve Anlamı birçok kişi tarafından merak edilir. Bu ayete dair bilgiler bu yazımızda sizlerle.
İslam aleminin kutsal kitabı olan Kuran'ı Kerim'de insanların yaşamlarını kolaylaştıran, onlara manevi açıdan güç veren ayetler yer alır. Her bir surenin aslında iman etmek, ibadet, tövbe gibi başlıklar altında Müslümanların izlemesi gereken yollar anlatılır. Sad suresi de insanın manevi zenginliği için okunması gereken surelerden birisidir. Hz. Peygamber bu sure için İncil'e karşılık verilen surelerden (mesani) olduğunu belirttiği rivayet edilir. Sad suresini anlayarak okuyan kişi, misliyle sevap kazanır. Şeytanın şerrinden korunmak için bu surenin büyük bir önemi vardır. Sad suresinin 35. Ayetinin de birçok fazileti vardır. Abdestli okunan bu ayet, zenginlik ve bol kazanç için okunur.
Sad Suresi 35. Ayeti Arapça Okunuşu
Sad Suresi 35. Ayeti Türkçe Okunuşu
Kâle rabbi-ġfir lî veheb lî mulken lâ yenbeġî li-ehadin min ba'dî(s) inneke ente-lvehhâb(u)
Sad Suresi 35. Ayeti Anlamı
"Rabbim" dedi, "Beni bağışla; benden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver bana. Lütfu sınırsız olan yalnız sensin.
Sad Suresi 35. Ayeti Tefsiri
Sad suresinin 34-40. Ayetlerinin tefsiri, birlikte verilmiştir.
Süleyman'ın sınavdan geçirilmesi ve tahtının üstüne ceset konulmasının ne anlama geldiği, Allah'tan bağışlanmasını dilemesine sebep olan hatasının ne olduğu konularında tefsirlerde yine İsrâiliyat türünden bazı rivayetler ve bir peygamberin kişiliğine yakışmayan hikâyeler bulunmaktadır (meselâ bk. Taberî, XXIII, 156-159; Kurtubî, XV, 199-202). Fahreddin Râzî, "haşiv ehli"ne isnat ettiği bu rivayetleri kesinlikle asılsız saymaktadır. Râzî, kendisinin de katıldığı "ehl-i tahkik"in bu rivayetlere yönelttiği eleştirileri sıraladıktan sonra onların kabul edilebilir gördükleri ihtimalleri özetle şöyle açıklar: a) Hz. Süleyman, yeni doğan bir çocuğunu kötü güçlerden korumak için planlar düşünmekle birlikte Allah'a tevekkül etmeyi unuttuğu için korktuğu başına gelmişti; bu olay onun için bir sınavdı. Nitekim çocuğun cesedini tahtında görünce hatasının farkına varıp Allah'tan af dilemiştir. b) Bir hadise göre Hz. Süleyman, bir ara Allah yolunda savaşacak yiğit evlatları doğması için eşleriyle yatacağını söylemiş; fakat "inşaallah" demeyi unuttuğu için sadece bir kötürüm oğlu olmuş, böylece beklentisi gerçekleşmemişti (Buhârî, "Enbiyâ", 40; Müslim, "Eymân", 23). İşte Süleyman'ın sınavı bu olay olabilir. Buna göre onun Allah'tan af dilemesinin sebebi "inşaallah" demeyi unutmasıdır; tahtına ceset bırakılması ise temsilî bir anlatım olup doğan sakat çocuğa işaret eder. c) Hz. Süleyman'ın hastalıkla imtihan edildiği, hastalık yüzünden çok zayıflayıp tahtında âdeta ceset gibi göründüğü de düşünülebilir. d) Nihayet burada Süleyman'ın büyük bir felâket beklentisi içine girdiği, böyle bir kaygı ve korku yüzünden zayıflayıp âdeta cesede döndüğü anlatılmak istenmiş olabilir (XXVI, 208-209).
Bize göre bu âyetlerde değinilen olayın mahiyetinden ziyade Kur'an'ın vermek istediği mesaj önemlidir. O mesaj da şudur: Hz. Süleyman gibi Allah'ın, "O ne iyi kuldu" diye övdüğü (30. âyet), kendi yanında kesin bir yakınlık derecesine sahip olduğunu bildirdiği (40. âyet) büyük bir peygamber ve çok güçlü bir hükümdar bile bazı sıkıntılarla veya hatalarla imtihan edilebilir ve edilmiştir. Şu halde Allah katındaki mânevî mertebesi ve dünyadaki gücü ne olursa olsun her insan Allah'ın yardımına, himayesine, affına ve keremine muhtaçtır; hiç kimse maddî gücüne, hatta mânevî mertebesine güvenerek kendisini Allah'tan bağımsız hissetmemeli, bu anlama gelebilecek bir tutum içine girmemelidir. Burada ayrıca şu hususlara da işaret edilmiştir: 1. İnsanın gönlü Allah ile birlikte olduğu, sorumluluğunu hissettiği sürece mal sevgisi kötü değildir, böyle insanlara değerli mallar dünya mutluluğu verdiği gibi onu veren Allah'ı daha çok anıp şükretmesine de vesile olacaktır. 2. Bir kimsenin, Hz. Süleyman gibi yeryüzünde hakkı, iyilik ve adaleti hakim kılma niyetiyle varlığını ve gücünü Allah yoluna adaması, mal ve iktidar sevgisinin kendisine Allah'ı unutturmasına izin vermemesi, hatalarını görüp hemen tövbe ve istiğfarla tamir etmesi, adalete riayet etmesi ve nefsinin zararlı isteklerine karşı dirençli olması şartıyla en yüksek seviyede siyasi güç ve iktidar istemesinde bir sakınca yoktur.
Hz. Süleyman'ın, "Benden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık (mülk) ver bana" şeklinde çevirdiğimiz duasıyla Allah'tan siyasî iktidar değil, bir peygamber olarak yalnız kendisine mahsus olmak üzere mûcize gerçekleştirme gücü istediği de belirtilir. Nitekim arkasından ona verilen mûcizevî güçler anlatılmaktadır (bu ve başka yorumlar için bk. Râzî, XXVI, 209-210).
EN SON HABERLER
- 1 Sürücü futbolcunun eşi çıktı: Feci kazada 2 yaralı!
- 2 Rize’de kahreden kaza: 1 kişi öldü! Yaralılar var…
- 3 Şanlıurfa'da sulama kanalına düşen çocuk hayatını kaybetti
- 4 Aksaray'da sınıf öğretmenine sopalı saldırı!
- 5 Kütahya’da kaza: 15 yaşındaki çocuk dehşet saçtı! Yaralılar var
- 6 Motokurye Ata Emre Akman öldürülmüştü: Son görüntüleri ortaya çıktı!
- 7 İstiklal'de iş yerinde yangın! Bölgeye ekipler sevk edildi
- 8 O ilimizde piton alarmı sürüyor! Halk panik içinde, 4 gündür nöbette
- 9 Konya BŞB
- 10 Şaban Ataş olayında yeni gelişme! Cinayeti işlediği söylenen Burhanettin Öztürk'ün eşi konuştu: İki ismi işaret etti