Pazar 21.12.2009
Son Güncelleme: Pazartesi 21.12.2009

Serap'ın annesi: Gelmem o uğursuz eve

İstanbul'da 8 Kasım günü, terör örgütü yanlılarının otobüse attığı molotof kokteyli nedeniyle vücudunun üçte biri yanan 7 Aralık günü de hastanede can veren Serap'ın ailesi, evinin kapılarını ilk kez Savaş Ay'a açtı, acılarını, isyanlarını paylaştı

Depremlerden geliyorum dedi kadın
Depremlere gitti yıkık.
Yangınlardan geliyorum dedi adam
Yangınlara gitti yanık.

'
Bir Uyumsuz Rastlaşma' adlı bir şiirden alıntıdır bunlar. Ne hazindir ki bu dizeleri yazan adam, şair Metin Altıok da Madımak Oteli'nde yakılarak öldürülen bir sanatçı aydınımızdır. Şairi yitip gitse de belleklerde yaşayan bu dizeler yine "uyumsuz bir rastlaşmanın" böğründen çıkıp geldi az vakit önce. Geldi vee duyan, gören, öğrenip bilen her 'insanı' kahredecek bir olayın kısa senaryosuna dönüşüverdi. Artık, dershane gelişi kullandığı belediye otobüsünden inerken molotof yanığına kurban giden liseli Serap kızın ana babasının hüzün sloganları gibi salınıp durmakta o dizeler. Nereden mi biliyorum? Evlerini ilk kez bana açtılar da oradan. Gözümle görüp, kulaklarımla işittim o 'yıkık' kadınla 'yanık' adamın tarifsiz kederini, bir yanardağ patlamasına benzer isyanını. Bakın ne diyordu o 'yanık' kadın, anne Ayşe Eser:
'ARTIK ONUN PARÇASIYIM'
"Son günlerinde bacaklarımdan alınan derileri yavruma naklettiler ama kurtulamadı. Dünyaya geldiğinde o benim bir parçamdı. Dünyadan giderken de ben onun parçası oldum. Evladımın ölüm haberini aldığımda da, onu son kez morgda gördüğümde de ilaçların etkisiyle şuurum tam açık değildi. Açık yaralarım var diye oğullarım cenazeye katılmama izin vermediler. Şu ana kadar mezarına olsun gidip toprağına, al duvağına sarılamadım, dualar okuyamadım. Evde nereye baksam hayalini anılarını, pencereden baksam 50 metre ötemde yandığı otobüs durağını ve az ilerideki mezarını göreceğim. Dayanamam buna ben. Taburcu olunca asla o eve dönmem, taşınacağız. Taşınana kadar da akrabalarımızın yanında kalacağım. Hep yanındaydım. Her şey normalleşmeğe başlamıştı. Yoğun bakıma girmeden çok kısa süre önce gözüne tül perde indi sanki. Çevreyi net göremiyordu. Karabasanlar, kâbuslar görmeye başlamıştı. Uykusundayken aniden feryat edip sıçrayarak uyanıyordu, 'Annecim yetiş yakıyorlar beni, yanık kibritleri atıyorlar üzerime' diyerek." Baba Zübeyir Eser de kızı öldükten beri yemiyor, içmiyor, uyuyamıyor ve hiç konuşmuyor. Hiç durmadan aynı kelimeler dökülüyor ağzından: "Madem bir şey yapamadım, kızıma sarılaydım, onunla birlikte yanaydım." Bu konuşmazlığı evde geçirdiğim saatler sonunda bozuluyor. Bu defa boğulurcasına döküyor içindekileri: "Gencecik bir delikanlıyken geldim Malatya'dan. Tahtakale'de tezgâhlarda, izbe iş hanı köşelerinde işportacılıktan, seyyar satıcılığa, hamallıktan temizlik işine her şeyi yaptım. Oğlum Selçuk'u okutup elektronik mühendisi diğerini işletmeci yaptım. Serap da okuyabilsin diye şu yaşımda bile Belediye Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nde çalışıyorum. Şimdi eşim hastanede, kızım kara toprakta. Oğullarım da orada burada kalıyor buraya giremiyorlar. Evde tek başınayım. Taziyeye gelmeler de birkaç hafta içinde biter. Esas yalnızlığımız o zaman başlayacak."
HABERİ VERİŞTEKİ SAYGISIZLIK

Serap'ın mühendis olan abisi Selçuk Eser ise kardeşinin ölüm haberini alışındaki saygısız ve duyarsızlığı bakın nasıl dile getiriyor: "Ölüm haberi şaka gibiydi. 27 gün boyunca her şeyi yaşadık. Yoğun bakıma kalktığında ben vardım. Ameliyatı iyi geçmedi dedi. Ben o günün sabahı saat 8'i 9 geçe hastaneye geldim. Koridorda ilk olarak bir güvenlikçi karşıma çıktı. 'Sen Serap'ın abisiymişsin kızın kimliğini bana ver' dedi. Onunla birlikte güvenlik odasına gittim. Bir takım kâğıtları karıştırdı. Sonra telefona sarılıp, 'Efendim burada kaydı yok meftanın dedi' aklım başımdan uçtu. Yakasına yapışıp 'Ne diyorsun ulan sen, ne biçim konuşuyorsun?' diye bağırdım. Servise doğru koştum ve bir doktor gördüm. Başını öne eğerek, 'Kaybettik malesef' dedi."
'YANIK TEDAVİSİ YAPMAZLAR' "
Yıkıldım... Bizim saat 08.30'da öğrendiğimiz ölüm haberini televizyonlar sabah 08.00'de alt yazıyla vermişler. Bu nasıl bir iş? Adını vermeyeceğim bir hastane görevlisi ise çok önemli birşey fısıldadı bana: Gerçek yanık tedavisi sadece burada değil hemen hiçbir yerde yapılmaz. Çünkü getirisi 1 liraysa masrafı 10 liradır. Özellerde bile bulamazsınız."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.