'Yoğun bakım servisinde Azrail'in kokusu var'
Doktor Kadir Doğruer, 18 yıldır yaşam ile ölüm arasındaki hastalarla iç içe. Doğruer, yoğun bakımdaki ölümü, "Azrail'in kokusu güzeldir, rahatsız etmez" diye anlatıyor
YOĞUN BAKIMDA PARTİ
Müziğin yoğun bakımlarda önemli bir rolü olduğuna inandığını da belirten Kadir Doğruer, "Kalp ameliyatı olduğumda yoğun bakımda kaldım. Arkadaşlarım bana ney ve ud eşliğinde mini konser verdi. Çok daha çabuk iyileştim. Ben de hastalarıma mini konserler veriyorum. Geçen hafta doğum günü partisi yaptık. Şuuru açık olan ancak makinelere bağlı olan bir hastamızın doğum günüydü. Hiçbir yerde iyileşemediği için hastanemize gelmişti. Buradaki sevgi ortamı ona çok iyi geldi. Hastamız yaşama döndü" diyor. "Sürekli ölümle iç içe olmak sizi etkilemiyor mu?" sorusuna Doğruer, "Etkileniyorum tabii ki. 'Etkilenmiyorum' dediğim gün istifa ederim. Ardında bir felsefe var. Ölüm vedadır. Vedayı gerçekleştirecek kişi siz ne yaparsanız yapın, gidecektir. Hastanın kalmayı tercih etmesi lazım" yanıtını veriyor. Ölüm dakikalarını da anlatan Doğruer, "Hissediyorsunuz. Hipokrat yüzü vardır. Bu yüzü gördüğünüzde hastanın ölümcül olduğunu anlıyorsunuz. Hastanın kulakları uzamış, avutları çökmüş, burnu uzamış, gözünün feri yok olmuş, çenesi arkaya kaymıştır. İşte bu anda Azrail'in kokusunu hissedersiniz. Sanki rüzgarlı bir havada başak tarlasında koşuyormuşsunuz gibi. Nefes dolduran bir koku. Yoğun bakımda başak tarlası kokusunu hissediyorum. Ölüm sanılanın aksine güzeldir. Ölümün rahatsız etmeyen, çeken bir yanı vardır" diye ekliyor.
HEPSİYLE DUYGU BAĞIMIZ VAR
Hastalarıyla kurduğu bağı da anlatan Doğruer, şu örnekleri veriyor: "Bir bebek geldi yoğun bakımımıza. Bağırsaklarının bir bölümünde doku ölümü var. Aile bırakıp gitti. Bir daha sormadı. Bebek 4 aylık oldu. Ben ve hemşire arkadaşlarım sahiplendik bebeği. İyileşti ama aile almıyor. 'Biz ona nasıl bakarız' diyorlar. Bebeği yaşama döndürüyoruz ama çevresinde bizden başka kimsenin olmadığını görüyoruz. Ne acı. Bir hastam vardı. Solunum cihazına bağlı olduğu için konuşamıyordu. Onunla her gün yazışıyorduk. Bana mektup yazıyordu. 'Biliyorum beni yaşatacaksınız, evime göndereceksiniz' diyordu. Vefat etti. Mektuplar ondan anı olarak kaldı. Bir daha hiç okuyamayacağım mektuplarım oldu. Bir hastamız dünyada nadir görülen bir hastalığa yakalanmıştı. Alerjik reaksiyon geliştiren bu hastalık bu aşamada ölümcül risk taşıyordu. Yine bir gün alerjik reaksiyon gelişti. Yoğun bakıma getirildi. Bütün sistemi çökmüştü. Kan yetiştiremiyorduk. Çaresiz, ekibimiz hastamızı kurtarmak için kendi kanlarını veriyordu. Ne yaptıysak yaşatamadık. Ağladık."
EN SON HABERLER
- 1 Sosyal belediyecilik Başkan Altay’ın işi... Öğrencilere yıllık 126,5 milyon TL sosyal destek veriyor
- 2 Kıratlı: Çeşmeli-Kızkalesi Otoyolu 3 yılda bitirilecek
- 3 Yunanistan İzmir Başkonsolosu Kontstas Ayvalık’ta
- 4 Yer Antalya: Okuldan el ele çıkan kardeşleri ölüm ayırdı!
- 5 Yeniden ibadete açılan Kariye Camii'ne vatandaşlardan yoğun ilgi
- 6 18 yaşındaki genç kız sevgilisine kabusu yaşattı: Sokak ortasında korkunç görüntü!
- 7 Bakan Yerlikaya duyurdu: DEAŞ operasyonunda 30 gözaltı!
- 8 1 Mayıs’ta polise saldırmışlardı: 11 şüpheli tutuklandı
- 9 Mersin Erdemli’de acı manzara: Kasım Döner feci şekilde can verdi!
- 10 Düğün günü korkunç olay: Arkadaşının üzerinden geçti!