EMRE AKÖZ

"Biz reytingi yapımcı şirketten alıp reklam verene satıyoruz"

Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği'nin düzenlediği ' Erguvan Toplantıları'nın ilki ocak ayında yapılmıştı. Bu toplantılar 'panel' biçiminde oluyor ve gündemdeki bir konu, o alanda uzmanlaşmış mezunlar tarafından ele alınıyor. Birinci toplantının konusu Avrupa Birliği'ydi.
28 Şubat'taki ikinci toplantıda ise '<ı>medya <ı>ve <ı>popüler <ı>kültür' ele alındı. Paneli derneğin yayınladığı Boğaziçi Dergisi'nin yazı işleri müdürü, 1995 mezunu Gökmen Karadağ'ın yönettiği panele benden başka kimler mi katıldı?
Sosyoloji bölümünün eski başkanı Prof. Ayşe Öncü.
Kanal D Genel Müdürü Murat Saygı (<ı>1984), yapımcı Fatih Aksoy (<ı>1983), yönetmen Ezel Akay (<ı>1984) ve sosyolog Dr. Nazan Üstündağ (<ı>1994).
***
Bu panelle ilgili birkaç gözlemimi aktarmak isterim:
* Medya kavramı TV, gazete, dergi, radyo, internet, cep telefonu gibi iletişim araçlarının yanı sıra reklamları ve hatta halkla ilişkileri de kapsıyor. Ne var ki medya üzerine yapılan hemen tüm tartışmalar birkaç cümle sonra TV'de odaklanıyor.
Niye? Bunun nedenlerinden biri TV'nin ortak bir referans noktası oluşturması mı? Belki herkes üzerine konuşacak kadar radyo izlemiyor... Farklı gazeteleri ve dergileri takip ediyoruz... Buna karşılık TV; hem programları, hem de reklamlarıyla herkesin izlediği bir mecra.
* Benzeri bir biçimde popüler kültür de konuşulmuyor. Popüler kültür ile TV sanki aynı şeymiş gibi tartışılıyor.
* Dikkatimi çekti: Panelde benim haricimde kimse ' yüksek kültür' tabirini kullanmadı. Halbuki bu kavram, Batı'daki popüler kültür araştırmalarının önemli bir boyutu. Acaba bizde niye es geçiliyor?
* Murat Saygı'nın formülü harikaydı: " <ı>Biz <ı>yapımcı <ı>şirketten <ı>satın <ı>aldığımız <ı>reytingi, <ı>reklam <ı>verenlere <ı>satıyoruz. "
***
Gelelim yine gündeme gelen meşhur ' medyaşiddet' tartışmasına... SABAH'ın editörlerinden Fikret Eser müthiş bir anekdot anlattı.
9 yaşındaki oğlu Doğu, TV'de ' <ı>Cennetin <ı>Krallığı' adlı filmi izlerken vurdulu kırdılı, kılıçlı kanlı bir sahne başlıyor.
Bunun üzerine annesi telaşlanıyor: " <ı>Aman <ı>bunları <ı>senin <ı>seyretmemen <ı>gerek ." Fikret Eser de, " <ı>Doğru, <ı>sana <ı>zararlı " diyerek eşine katılıyor.
Bunun üzerine Doğu ne derse beğenirsiniz? İki eliyle cam silermiş gibi bir hareket yaparken, "<ı>Merak <ı>etmeyin" diyor, "<ı>seyredeceğim <ı>ve <ı>hemen <ı>hafızamdan <ı>sileceğim ." Olağanüstü değil mi? Çocuk, anne-babasının niye telaşlandığını biliyor. Ve bu kaygıları gereksiz buluyor. "İlla da seyredeceğim" diye inatlaşmak yerine, olaya cuk oturan bir cevapla onları kontrpiyede bırakıyor. Olup bitenin bu kadar farkında olan bir çocuğa artık müdahale edilir mi? Fikret Eser laf arasında Doğu'nun, bir yandan ' game boy' oynarken, bir yandan TV izlediğini... Bu arada sohbet eden diğer aile üyelerine de laf yetiştirdiğini de anlattı ki... ' <ı>Şimdiki <ı>çocuklar <ı>konsantre <ı>olamıyor' diyenlere duyururum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.