Gül'ün en kötü yanı
Abdullah Gül nisan ayında cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıktığında arkadaşlarıma şöyle demiştim:
"<ı>Ahmet <ı>Necdet <ı>Sezer'in <ı>en <ı>iyi <ı>yanı <ı>BJK'li <ı>olması, <ı>Abdullah <ı>Gül'ün <ı>ise <ı>en <ı>kötü <ı>yanı <ı>BJK'li <ı>olması. "
Futbol takımı tutmak ' <ı>kalp' işidir. Bazı fanatik erkekler, " <ı>eşten <ı>vazgeçilir <ı>ama <ı>takım <ı>bırakılmaz " diyecek kadar ileriye giderler.
Taraftarlık, özellikle de futbol taraftarlığı, kişinin her an yaralanabilir bir psikolojiye sahip olduğuna işaret eder. Yani gayet insanidir.
Bir taraftar, takımı sayesinde yüz binlerce başka insan ile dolaylı da olsa bağ kurar. Onlarla birlikte sevinir, onlarla birlikte üzülür.
Evet ben F.Bahçe'liyim ama "taraftarlığın" yukarıda anlatmaya çalıştığım özelliklerinden dolayı Sezer'in BJK'yi tutması hoşuma gidiyordu. " <ı>Onun <ı>da <ı>insani, <ı>sempatik <ı>ve <ı>kırılgan <ı>yanları <ı>varmış " demek durumunda kalıyordum. Velhasıl BJK'liliği benim için Sezer'in en iyi yanıydı.
Söz konusu kişi dün 11'inci Cumhurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıkan Abdullah Gül olduğunda ise durum değişiyor.
Onun iyi yönlerini arayıp bulmak zorunda hissetmiyorum kendimi.
Daha önce de yazdığım için tekrarlamayacağım: Sürüyle olumlu özelliği var Abdullah Gül'ün ve ailesinin. Gayet iyi bir cumhurbaşkanı olacağını tahmin ediyorum.
Eh, o zaman da " <ı>olumsuz " bir yan, bir " <ı>kılçık " nokta bulmak gerekiyor değil mi?
Abdullah Gül bir de F.Bahçeli olsaydı, hani nasıl derler, tadından yenmezdi!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.