Hanefi Avcı olayı: Var bir bit yeniği!
Ne yalan söyleyeyim, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın "çıkış biçimi" beni çok şaşırttı.
Geçenlerde yayınlanan kitabında dile getirdiği bazı iddialar, bu konuları bilenler (örneğin Emniyet teşkilatını yakından tanıyanlar) tarafından, "isim, yer ve tarih" gibi somut verilerle eleştiriliyor.
Ancak bir an için, Gülen Cemaati'ne yönelik tüm suçlamalarının doğru olduğunu varsayalım...
Beni şaşırtan şeyler şunlar...
Normal şartlarda o düzeye gelmiş bir bürokrat, "sıkıntı ve uyarılarını" kitap yazıp, onu bunu suçlayarak ortaya koymaz.
Ne yapar? Mesela:
a) Derdini Emniyet Genel Müdürü'ne, İçişleri Bakanı'na veya (mümkünse) Başbakan'a iletir.
b) Eğer sıkıntısının kaynağı zaten yukarıdaki zevatsa, medyaya el altından çeşitli bilgiler sızdırarak hedefini zor durumda bırakır. (Dün Cumhuriyet'in manşetinde, Avcı'nın Hükümet'i suçlayan, "Beni sürgüne gönderdiler" sözü vardı.)
Bürokratlar görevdeyken değil, emekli olduktan sonra kitap yazar.
Çünkü bürokraside ve siyasette; yergi kadar, övgü de birilerinin kızmasına yol açar!
Peki, Hanefi Avcı bu teamülü neden çiğnedi?
İşte birkaç ihtimal:
Böyle bir vaatle karşılaşanlar dikkatli olmalı: Hanefi Avcı gibi davul zurnayla, kitap filan yazarak, dünya âleme duyurarak saldırıya geçenler makbul adam sayılmaz. Çünkü "Yarın öbür gün bizim iktidarımıza karşı da aynı şeyi yapar" diye düşünülür.
Bana kimse, "Hanefi Avcı sakince düşündü, tarttı, baktı ve sonuçta böyle bir kitap yazdı" demesin. Bunca yılın bürokratı böyle bir tuhaflık yapmaz.
Bu işin içinde bir bit yeniği var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.