'Ordunun Solu' gerçekten muhalif olabilir mi?
Bir arkadaşım, bizim gazetenin manşetine gönderme yaparak, "Bu ne biçim Sol" dedi.
Tepkisinin sebebini tahmin etmişsinizdir:
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) örgütüne karşı İstanbul'da operasyonlar yapmış; Nurtepe ve Gürpınar'da 10 kişi gözaltına alınmıştı.
Olayın en ilginç yanı ise ele geçirilen bir el bombasının, üç buçuk yıl önce, Ergenekon soruşturmasının ilk döneminde, Ümraniye'de yakalanan Alman yapımı NATO el bombalarıyla aynı kafileden olmasıydı.
İddiaya göre Ergenekon şebekesi ile bağlantıyı bir kadın militan kuruyordu.
Ergenekoncularla işbirliği yapan bir sol olabileceğini arkadaşımın aklı almıyordu.
Ben de ona "Bunlar Ortanın Solu değil, Ordunun Solu" dedim. "Çok doğru" derken, kahkahayı da patlattı.
Emniyetçilerle konuşursanız manalı bir yüz ifadesiyle şöyle sorarlar:
"Savcıların talimatıyla biz bunların yayınlarına, makinelerine, arşivlerine el koyuyoruz... Bir ay sonra tekrar yayına geçiyorlar... Bu para nereden geliyor?"
Şiddet yanlısı ve dolayısıyla gizli bir örgüt olan... Arkasında dayanacağı bir halk ya da sınıf olmadığı için bir avuç militandan oluşan DHKP-C nasıl yaşayabiliyor?
DHKP-C'nin 9 Ocak 1996'da Özdemir Sabancı'yı niye öldürdüğünü hiç düşündünüz mü?
O gün kadar benzeri bir saldırısı olmamıştı örgütün... O günden sonra da olmadı... Tuhaf değil mi?
Sabancı Grubu'nun sözcüsü sayabileceğimiz rahmetli Sakıp Sabancı, 'Kürt Sorunu'nun "silahla" değil "siyasetle" çözülmesi gerektiğini söylemeye başlayınca olmuştu bu saldırı!
Polisle kavga eden, ona buna yumurta atan Solcu öğrenciler, kantine döndüklerinde, "İstanbul büyük sermayesi bize niye kol kanat geriyor" diye aralarında tartıştı mı acaba?
Ben onların yerinde olsam, "Nerede hata yapıyoruz da, nihai hasmımız bizi destekliyor" diye kara kara düşünürdüm.
Özetle: Kemalizm'den kopamayan, Ordunun Solu olmaya mahkûmdur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.