Aziz Yıldırım aradığı hocayı nihayet buldu
Geçen ağustos ayında normal olarak maçların futbolcular için izlendiğini... Ama 2010-2011 sezonunda Fenerbahçe'yi, Teknik Direktör Aykut Kocaman için izleyeceğimi belirtmiştim.
Aykut Hoca maça nasıl bir kadro ile başlıyor? Kimi, nerede, nasıl oynatıyor? Hangi oyuncuları, kimlerle değiştiriyor? Değişiklikleri ne zaman yapıyor?
Bu tip soruların cevabını almak üzere izledim onu. Mustafa Denizli'den sonra Fenerbahçe'yi şampiyon yapan ikinci yerli teknik direktör olmasına çok sevindim.
Beni asıl sevindiren ise Aykut Hoca'nın, Başkan Aziz Yıldırım ile ilişkisi oldu.
Çünkü Aziz Yıldırım ile çalışmak kolay değil.
Ancak Yıldırım'ınki basit bir "merkeziyetçilik" değil. Tüm branşlarla yakından ilgili.
Basketçilerin ya da voleybolcuların maçlarını futbolcularınki kadar heyecanla izliyor. "Kürek" gibi kültürümüzde merkezi bir yere sahip olmayan bir branşın sporcularını dahi isim isim bildiği söylenir.
O bir "Fenerkolik!"
Kulübe makro açıdan bakmayıp, ayrıntılara inen böyle bir başkanla çalışmak hiç kolay değil. (Görev tanımında karışıklık ve ego çekişmeleri çıkabiliyor.)
Ama Aykut Kocaman işte bunu da başardı. Hatta "dışarıdan baktığımda" ben onun takım yönetimine 10 üzerinden 8, başkanla ilişkisine ise 9 veririm.
Korkmaya hakkı yoktur!
Büyük takım sahaya "Ya kaybedersem" endişesiyle değil, "Haydi kazanalım" özgüveniyle çıkar. (Sonunda yeneryenilir; o ayrı konu.)
Şampiyonluk, Aykut Kocaman'ın "endişeyi" alt etmesine yol açmıştır herhalde. (Bu tahminin sağlaması Avrupa maçlarında yapılacak.)
Taraftarın Aykut Hoca'ya açtığı kredi, artık yabancı hocalarınkinden daha fazla...
Ahı gitmiş, vahı kalmış İspanyol hoca Aragones'i, Aziz Yıldırım, "Tam aradığım teknik direktör" diye savunmaya çalışmıştı.
Başkan aradığı hocayı asıl şimdi buldu!
Gıkını çıkarmadan çalışan... Alacağı parayı değil, önce Fenerbahçe'nin başarısını düşünen... Şov yapmayan, rol çalmaya kalkışmayan...
Başkana ve camiaya, "Beni siz buralara getirdiniz" diyen, işine odaklanmış, ahlaklı, alçak gönüllü, mütevazı bir spor insanı...
Daha ne olsun!
Aydın Doğan'ın Milliyet ile birlikte Demirören-Karacan'a sattığı Vatan bile, "Niye bırakayım ki" başlıklı haberle Milliyet'in balonunu iğnelemişti dün.
Aykut Hoca'nın aynı açıklamasını, "Kocaman omuzlarda" başlığıyla haber yapmış Milliyet ama "Niye bırakayım ki" bölümünü bir güzel makaslamış.
Ben bunları yazınca "objektif değilsin" eleştirisi alıyorum. Niye? Çünkü diğer takımlara, mesela bu yıl Trabzonspor'a yapılanları görmüyormuşum.
Gayet normal değil mi? Ben Fenerbahçeli olduğum için, ister istemez, "bize karşı" yapılan balon haberler gözüme çarpıyor.
Diğer yazar arkadaşlar da, Trabzon'u, Beşiktaş'ı, Galatasaray'ı karıştırmaya yönelik "çakallıkları" kaleme alsın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.