Görünen köy kılavuz ister
Düşüncemi yıllar önce formüle etmiştim: "Türklerin sorunu 'görgülü' olmalarıdır."
Tabii kastım "ahlak, saygı, incelik" anlamındaki "görgü" değil. Bir tür tecrübeyi kastediyorum; "görmekten", "şahit olmaktan" gelen bir tecrübe...
Türkler, Batı ülkelerinde bir şeyi görüp hoşlanırlar. Türkiye'ye dönüp uygularlar. İşler önce yolunda gider ama sonra duvara toslarlar.
"Görünen köy kılavuz istemez" lafı, bir hayat düsturu olarak çoğu kez başımızı belaya sokar. Çünkü köyle aramızda ne olduğunu aslında bilmeyiz: Bataklık? Kurtların olduğu bir orman? Yasak arazi? Nehir?
Batı'da ne var? Gökyüzüne asansör çıkartan devasa binalar... Bizim de olsun! Trafik akışını kolaylaştıran alt geçitler... Bizim de olsun.
Olsun tabii. Hatta daha da fazlası olsun. Hiç itirazım yok.
Bilmiyoruz. Hatta böyle bir soru sormak aklımıza dahi gelmiyor. "Görünen köy kılavuz istemez" deyip geçiyoruz.
Bina yapıyoruz. Geçit yapıyoruz. Yol yapıyoruz... Şartlar değişene kadar gururla seyrediyoruz eserimizi. Sonra bir deprem, bir sel baskını, bir heyelan gururumuzu tepetaklak ediyor.
Başta "eser" sandığımız, o "dandik" yapıyı yıkıp, baştan yapıyoruz. Tabii astarı yüzünden pahalıya geliyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.