"Espri yasak! Biz Türk'üz"
Bir vakitler Amerikan şakası denilen bir espri türü vardı: "Polonya kütüphanesinin başına büyük bir felaket gelmiş... Ne olmuş?.. Birisi kitabı çalmış."
Bu tip şakalar genellikle ülkeler arasındaki rekabetten veya kavgalı geçmişten kaynaklanır. Yukarıdaki fıkrayı da büyük olasılıkla Almanlar uydurmuştur.
Mesela İspanyollar, Portekiz için "Metresleri karılarından daha çirkin olan erkeklerin yaşadığı tek ülke" der.
"Belçikalıyım ama tedavi oluyorum" esprisini uzun yıllar önce duyduğumda çok gülmüştüm. Belki Hollanda yapımıdır, belki de kendileri uydurmuştur.
Bu şakalar hayatın tadı tuzudur. Duyunca sigortanız atmasın. Mesela bir Yunan'ın, Türkler hakkında şakalar yapmasına gülüp geçmek en iyisidir. Çünkü biz de onlar hakkında yapıyoruz.
Eğer iğneli bir espriye içinizden illa cevap vermek geliyorsa... Bunu pata-küte laflar ederek değil, espriye espri batırarak karşılık vermek gerekir.
Yüzde kaç Türk?
Lafın gittiği yeri anladınız herhalde:
Amerikalı aşçı, yazar, TV sunucusu Anthony Bourdain, 'Parts Unkown' programı için İstanbul'a geliyor.
Oyuncu Serra Yılmaz ve psikolog Gündüz Vassaf ile yemek yiyor. Bir ara Bourdain soruyor: "Serra, Türk olmak nasıl bir şey?" Hemen üstüne bir soru da Gündüz Hoca'dan çıkıyor: "Serra sen Türk müsün?"
Serra Yılmaz art arda gelen sorulara şöyle cevap veriyor: "Evet Türk'üm ama benim hatam değil."
Bunun üzerine yaylım ateş başlıyor. Vay efendim Yılmaz nasıl böyle bir şey söylermiş. Falanmış filanmış.
Yukarıda değindiğim "Belçikalıyım ama tedavi oluyorum" esprisine benzer bir cevap bu... O şaka ilk yapıldığında da Belçikalı milliyetçiler ayağa kalkmışlardı herhalde.
Halbuki olup bitene biraz vakıf olan bir kişi, Serra Yılmaz'ın esprisine güler geçer. Çünkü...
Zekân kadar konuş
Velhasıl öyle bir programda, "Türk olmak nasıl bir şey" sorusuna, "Türk olduğum için gurur duyuyorum" filan diye cevap verirseniz... Espri duygusunu kediye kaptırmış, zekâsı düzayak bir canlı olduğunuz düşünülür.
Yıllardır İtalya'da (da) yaşayan, filmlerde dizilerde oynayan, ayrıca Fransızca ve İngilizce bilen, Papa geldiğinde çevirmenliğini yapmış olan Serra Yılmaz'ı... Sadece devletin verdiği kimlikle tanımlamak, onun zengin niteliklerini yok saymak oluyor.
Ne demiş adam? "İnsanları iyi ve kötü diye ayırmak manasızdır. Ya çekicidirler ya da sıkıcı..."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.