Ali Bayramoğlu

12 Mayıs 2014, Pazartesi

AK Parti’nin üçüncü evresi…

2000'li yıllar AK Parti iktidarıyla açılmıştı. İlk 10 yıl böyle geçti.
AK Parti ikinci 10 yılı da da kapamak niyetinde.
Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adayı olması halinde (ki bu büyük bir ihtimal), iki seçim (2014 ve 2019) dönemiyle, mevcut siyasi koşullar veri alınırsa, 2024'ü görmesi pek mümkün.
Hakim siyasi parti adı verilen tablo da bir bakıma budur.
Siyasi yarışın partiler arasında değil, büyük ve hakim bir parti içinde olması, o hakim partinin her yarıştan galip çıkması, dolayısıyla sosyoljik ve politik egemenlik sağlaması demektir hakim siyasi parti modeli.
Meksika bunu yıllarca yaşamıştır, Japonya'da öyle.
Bir siyasi partinin süreklilik taşıyan temsil gücü ve icraat başarısı (Türkiye'de bunun karşılığı dev bir orta sınıfın doğması, hizmet kalitesinin yükselmesi, ekonomik ve siyasi istikrar ile vesayet rejiminin alt üst olması, ayrıca sınıfsal yer değiştirmelerdir) ve muhalefetin yokluğu bu tabloyu üretir ve üretiyor.
AK Parti'yi çeşitli biçimlerde evrelemek mümkün…
2002-2007 arasını AK Parti açısından bir varoluş kavgası dönemi olarak tanımlamak gerekir. Bu dönemde varoluş arayışlarını AB istikametinde keskin reformlar üzerine oturtmuştur AK Parti. Ve bu politikalar çerçevesinde kendi kitlesini aşan bir destek bulmuş ve etrafında kümelenmeler, zımni ittifaklar üretmiştir.
2007-2014 arası ise iktidar savaşları dönemidir. AK Parti eski rejimin askeri ve sivil bürokrasisiyle büyük savaşa girmiş, bu savaşı kazanırken bu eski rejim aktörlerinin devlet alanındaki etkinliği azaltmış ve siyasi iktidar o alanı tek başına kontrol etmeye başlamıştır. Bu dönemin sonuna doğru cemaat meselesi üzerinden başka bir iktidar kavgası kopmuş, bu kavga da 30 Mart seçimleriyle birlikte önemli ölçüde siyasi iktidarın lehine bir şekil almıştır.
2014 yeni bir evreye işaret etmektedir. Bu evrede AK Parti'nin devlet dokusunu ve anayasal rejimi yeniden yapılandırma iddiası yeni defterin ilk sayfası gibi görünmektedir. Nitekim cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olması, Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkma ihtimalinin yüksekliği, Erdoğan'la birlikte başkanlık sistemine geçiş için bir start verilmesi bu açıdan önemli ve anlamlı verilerdir.
AK Parti'nin bu evrede önündeki en önemli mesele, başkanlık rejmine doğru gidişi, yani söz konusu geçişi demokratik koşullarda, bu hukuk kurallarından taviz vermeden sağlamasıdır.
Bunu yapabilmesi yanında önemli diğer bir husus hedefi istikametinde parlamentoda anayasal çoğunluk hedefini tuturmak için kendisine yönelik desteği arttırmasıdır.
Bu ise ancak yeni demokratikleşme hamle ve çabalarıyla birlikte olabilir.
Demokratikleşme seçmen ittifaklarının yenileyecek, genişletecek en önemli unsurdur.
Siyasi iktidarı bu açıdan önünde dört önemli mesele bulunmaktadır:
1.1915'in 100.yılında alacağı tavır ve kimlik-tarih yüzlemesiyle ilgili tutturacağı kucaklayıcı dil.
2.Kürt meselesi ve barış süreci.
3.Ergenekon, Bayloz gibi özü haklı davalardaki yanlışları temizleyecek bir tashih politikası.
4.Yeni anayasanın hazırlanması için yeniden inisiyatif alma.
Bunların AK parti açısından karşılıklarının olup olmadığı bekleyip göreçeğiz.
Ancak gelişme ve istikrar tek yöne, demokrasiye işaret ediyor.

SON DAKİKA