04 Aralık 2012, Salı

“İkimiz birden sevinebiliriz”

Merhamet denilince günümüz insanının aklına "acımak" geliyor. Oysa acımak merhametin yanında çok cılız kalır ve bazen gizli bir kibirle süslenir. Acımak uzaklığa, merhamet ise yakınlık duygusuna dayanır. Ama asıl olan şudur ki, merhamet önce adalet arayışıdır, ardından muhabbet! O yüzden işte, ne güzeldir merhametli olmak!

Van depremi sonrasında istedim ki, twitter'ın bir alnı olsun, öpeyim! Tanıdığım ne çok insan twitter yoluyla haberleşerek hem arama kurtarma çalışmalarına katkıda bulundular hem de yardım kampanyaları düzenlediler. Üç beş faşist pisliğin sosyal medyada çıkardığı yaygaraya bakmayın!

Yardım dedim de… Eskisinden, çerinden çöpünden değil de "kendinden" veren insanlara selam olsun!

"Müzisyen falan değil, bir kiraz ağacı olmak isterdim" diyen birinin yapıtları dinlenmez mi! Öteden beri Eleni Karaindrou'nun müzikleri beni çok etkiler. Sanki bütün hayat durur ve bir tek notalar hareket eder! Henüz hiç Karaindrou dinlememiş olanlara, başlangıç olarak ECM katalogundan 2000 yılında çıkmış bir derlemesini öneririm: "Music For Films."

Suadiye'deki Paşabahçe mağazasını gezmeye bayılırım. Her seferinde hoş sürprizler, yeni güzellikler karşılar beni. Bu seferki favorilerim mozaik aynalar.

Kendime ev ödevi olarak geniş bir okuma listesi hazırladım. Listenin başında Ferhat Ünlü'nün "Kötü Roman" ve Doğu Yücel'in "Varolmayanlar" adlı romanları var. Cees Noteboom'un sahaflardan topladığım romanlarını da bitirmeliyim artık. Bir de Hilal Kaplan'ın sosyolojik çalışması var elimin altında: "Türkiye'nin Ölmeyen Babası Atatürk."

Ne zaman kalabalık içine girseler, adam öne geçip yürürken belli belirsiz biçimde elini geriye uzatıp kadını arıyor. Beni takip et, bana tutun, der gibi uzanıyor adamın eli. Aralarında gerçekten bir ilişki var mı, yok mu, olacak mı? Bundan ikisi de emin değil o sırada! Daha başlangıç aşamasındalar! Boğulmakta olan birinin atılan can simidine tutunması gibi yapışıyor adamın eline kadın. Bir anda bütün varlıkları avuçları birleşmiş iki elden ibaret oluyor. Güzel görünüyorlar!

Böyle giderse sadece simit yiyerek besleneceğim. Başka hiçbir şey simidin yerini tutmuyor. İstanbul'da Çengelköy fırınından ve Alaçatı Asude'den alınan simitlerin yeri bir başka tabii. Ama süpermarketlerdeki simit arabalarında satılanlara bile razıyım. Yanına Gediz Mandıra tulum peyniri iyi gidiyor. Muratbey hellim peyniri de.

Akşam üstü dalar da rüya görür müsünüz? Turgut Uyar görmüş. Çok sevdiğim bir şiirinin adıdır: "Akşamüstü Rüyası." Ama bir dakika! Turgut Uyar denilince… Önce "Göğe Bakma Durağı"nı hatırlamalıyız. Hatta ezberlemeliyiz. Hani "ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım" diye başlayan şiir! Şiir okumuyor musunuz? Yazık!

Yeni bir internet sitesi: www.kirkincikapi. com. Ve Ali Berkay'ın yazısı: "Bilinçaltıma Kaçırdım Örtmenim."

Taşrada bir Marilyn Monroe… Yerel TV'lerde reklamlara çıkıp ünlenen kimsesiz genç bir kadının trajik hikayesi… 2011 yapımı Fransız filmi. Alabildiğine sahici bir polisiye: Poupoupidou. (DVD'den izledim) Filme adını veren de çok güzel bir Monroe şarkısı: I Wanna Be Loved By You.

10/11/11

SON DAKİKA