İdris Kardaş

İdris Kardaş

19 Eylül 2018, Çarşamba

Türkiye’nin Soçi başarısının 7 nedeni

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ısrarı ve özverisiyle Soçi'de imzalanan mutabakatın dünyadaki yankıları devam ediyor. Uluslararası medya kuruluşları, ajanslar ilk dakikadan bu yana konuyla ilgili haberleri ve analizleri mecralarında yayınlamaya devam ediyorlar. Destekleyen ve umut aşılayan analizler de var, sürecin çökeceğini kendince açıklamaya çalışanlar da var.

Mesela İngiliz Reuters ve Fransız AFP haber ajanslarının, Türkiye'den de bazı kişilerle yaptıkları röportajlarla destekledikleri uzun analizlerinde; "Türkiye sadece 1 aylık zaman kazandı" diyorlar. Bunu da sahadaki birçok zor meseleyi ele alarak temellendiriyorlar.

Ancak kimse bu işin kolay olduğunu söylemedi zaten. Türkiye'nin bu hamlesindeki en kritik sonuç; milyonlarca insanın hayatını ilgilendiren bir felaketin şu anda yaşanmıyor olmasıdır. Elbette provokasyonlar olabilir ki, Türk ve Rus birliklerinin silahtan arındırılmış bölgeye konuşlanmasının altında yatan temel neden bu provokatör eylemlerin önüne geçilmesidir zaten.

Uluslararası tepkiler demişken, BM Suriye özel temsilcisi Mistura'nın açıklamalarına da değinmek iyi olabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkür ettiğini ve mutabakatı desteklediğini açıklayan Mistura daha sonra "uluslararası çabalar meyvesini verdi" demiş.

Keşke dediği gibi uluslararası etkili bir çaba olsaydı da meyvesini verseydi. Tüm dünyanın gözü önünde, milyonlarca insanın hayatını ilgilendiren büyük bir felaket gerçekleşmek üzereydi. Tam bugünlerde herkes gözünü kapatmış katliamları, göçleri bekliyorken Cumhurbaşkanı Erdoğan son bir ısrarla Soçi'ye giderek Putin'i saldırı yapmama konusunda ikna etmeyi başardı. Bu anlaşmanın sağlanması tamamen Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çabaları ile ilintilidir. Nedenleri üzerine duralım.

Öncelikle, Türkiye güçlü bir ülke. Ekonomik, askeri ve siyasi olarak da güçlü bir ülke durumunda. Her üç alanda da krizler yok. Dolayısıyla bu gücünü yakın zamanda sürdürme konusunda uluslararası alanda bir şüphe bulunmuyor. Bu da Türkiye'yi göz ardı edilmeyecek ve mümkünse ters düşülmeyecek bir ülke konumuna getiriyor. İstikrarın tek etkisi iç siyasette değildir, bununla birlikte dış politikada karşınızdaki aktörlerin tutumunu da çok net bir şekilde etkiliyor ülkedeki istikrar ortamı.

Gelelim ikinci nedene. Suriye'deki muhalifleri kontrol edebilen, masaya getirebilen ve en önemlisi muhaliflerle güven ilişkisi olan tek ülke Türkiye'dir. Ne Batı'da ne de İslam coğrafyasında muhalifler nezdinde Türkiye gibi itibara sahip başka bir ülke yok. Zaten hem Astana hem de Cenevre süreçlerinde kimi meselelerde sadece Türkiye'nin katılımı muhalifler için yeterli oluyor. Bu konuda birçok açıklamaları var. Türkiye dönem dönem masaya muhalifleri gözetecek biçimde oturuyor, dönem dönem de bizzat muhaliflerin oturmasını sağlıyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin İdlib'te operasyon olmaması ısrarının Rusya tarafından kabul görmesinin altında yatan nedenlerden biri budur.

Türkiye'nin İdlib konusundaki baskısının sonuç vermesinin üçüncü nedeni olarak Türkiye ile Rusya arasındaki ikili ilişkilerin geldiği boyutu sayabiliriz. Gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak birçok konuda iki ülke arasında olumlu anlamda gelişmelere tanıklık ediyoruz uzun zamandır. Nükleer enerji santralleri, S400'ler gibi savunma ve askeri alanlar, Rusya'nın Türkiye'yi kolay reddedemeyeceği bir zemin yaratıyor haliyle.

Türkiye'nin Rusya nezdinde ağırlığının dördüncü nedeni ise elbette Astana sürecidir. Rusya, Astana süreci ile birlikte Cenevre sürecine daha güçlü oturabiliyor. Bu durum elbette muhalifler ve Türkiye için de geçerli. Ancak Türkiye, Batı ittifakının da bir parçası olduğu için Rusya için Astana çok daha net bir meşrulaşma aracı. Esad rejimi ve İran gibi aktörlerle hareket edip Suriye konusunda küresel bir etki yaratmak meşruiyet açısından kolay değildir. Türkiye'nin de içinde bulunması ve Batılı devlet ve kurumların da tanıması Astana'yı değerli kılıyor. Astana süreci ayrıca Suriyeli muhalifleri masaya oturtmanın bir zemini olma özelliğine sahip. Süreç başladığından bu yana Suriye'de istikrar daha önceki yıllara nazaran önemli mesafe kat etti. Türkiyesiz bir Astana süreci olamayacağına göre; Rusya, Türkiye'yi bir şekilde oyunda tutmak için adımlar atacaktır.

İdlib mutabakatının Rusya ile yapılabilmesinin beşinci nedeni Türkiye ile Rusya'nın Fırat'ın doğusundaki ortak çıkarlarıdır. Özellikle Tahran toplantısında İran bu konuda çok net bir konuşma yapmıştı. Suriye rejiminin ülkesinde tam egemenlik kurabilmesi için Fırat'ın doğusunda orta vadede bazı gelişmelerin yaşanacağı muhakkak. Türkiye de bu konuya rejimin egemenlik alanını genişletmesi bağlamında değil, YPG zemininde bakıyor. Ama sonuçta amaçları aynı. Dolayısıyla burada ABD karşıtlığında yeni bir süreç Suriye'nin yeni gündemi olabilir. İran ve rejim bu açıdan çok sertler. Türkiye'de bu noktada ciddi riskler alarak iki önemli askeri operasyon yapmış bir ülke. YPG ve ABD kontrolündeki alanların temizlenmesi hususu Türkiye'nin önümüzdeki süreçte konumunu daha da eşsiz kılacaktır. Rusya bu konu bağlamında Türkiye'yi kaybetmeyi göze alamaz.

Türkiye'nin İdlib operasyonunu engelleme başarısının altında yatan altıncı neden ise NATO üyesi olması ile ilintilidir. Rusya, NATO'nun en büyük ilk üç ordusuna sahip ve S400 savunma sistemlerini sattığı NATO üyesi Türkiye'yi kendisinden uzaklaştıracak hamlelerden uzak durmaya çalışıyor. Zira S400 sadece ekonomik bir girdi değil, askeri ve siyasi alanda büyük bir itibar göstergesidir Rusya için. NATO içindeki krizlerin de bir parçasıdır ayrıca.

Türkiye'nin Soçi'deki başarısının altında yatan yedinci neden ise elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizatihi kendisidir. Erdoğan'ın irade ve ısrarla konunun üzerine gitmesidir. Tahran toplantısında İdlib için gösterdiği özveri ve ısrar ortada. Ancak on gün sonra yeniden bu konuda Putin ile bir görüşme yapması dahi barış umutlarını artırmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uluslararası alandaki karizmatik lider özelliği tüm yukarıda saydığımız nedenlerin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Dolayısıyla lideri güçlü olan ülkelerin jeostratejik konumları ve politikaları da güçlü ise, bu durumda ortaya böyle diplomatik zaferler çıkabiliyor.

SON DAKİKA